Bir

9.5K 783 106
                                    



Kapattığım kapıyı son bir kez kontrol ettikten sonra mermerden oluşan parlak merdivenlere doğru ilerledim. Ofiste değilken odama girilmesinden hoşlanmıyordum. Temizlik için bile olsa ben oradayken yapılmasından yanaydım çünkü özel alanımın karıştırılması hoş değildi.

Ya da zamanla fazla takıntılı hale gelmiştim bilmiyorum.

-"İyi akşamlar."dedim henüz yeni yeni birbirimize ısındığımız Saliha isimli sekretere.

Burada işe başlayalı bir yılı geçmek üzereydi fakat hala herkesle mesafeliydim. Kolay kolay iletişim kurma yeteneğim yoktu. Yani kaybolmuştu diyelim.

İri puntolarla tabelaya yazılmış LEYAL isimli iki katlı iş yerime bir göz gezdirdim. Burayı seviyordum. İşimi seviyordum. Her ne kadar her gün her gelişimde ufak panik ataklar geçirsem bile bunu yenmem gerekiyordu.

Yade ablanın şirketine dahil olmak benim için iyi bir seçenekti. Rahattım. Karnımı duyurabiliyordum. En önemlisi geçimimi sağlayabiliyordum.

Yıllar sonra tesadüf eseri sosyal medyada karşılaştığım kadın,beni tepeden tırnağa sarsmıştı. Geçmişin izlerini taşıyordu. Ancak onun hiçbir suçu yoktu. Yade ablayı eskiden en fazla üç belki dört kere görmüştüm. Ailesiyle yurt dışında yaşıyorlardı ve söylediğine göre bir kaç yıl önce bir sebepten ötürü geri dönmüşlerdi.

Tatlı kızının ismini taşıyan organizasyon şirketinin patronuydu. Bütün sosyete ve ünlü isimlerin organizasyonlarını biz yapıyorduk.

Sosyal medyada nasıl olduğuma dair sorular sormuştu. Laf arasında iş aradığımdan bahsetmiştim. Bana iş teklifiyle gelmişti ve uzun bir süre düşünmüştüm.

Sorun edeceğim ihtimallerle karşılaşmayacağıma dair verdiği güvence ile işte buradaydım.

Bugün kışın sert geçen soğuklarından biri vardı. Kabanımın  önünü ilikleyip saçlarımı yakamdan içeriye sıkıştırdım. Eve ulaşmak için çağırdığım taksiye binene kadar buz tutmuş ellerimi ceplerime soktum.

Her zaman çok üşürdüm. Ve kalın giyinmeyi hiç sevmezdim. Sadece kendime iyi bakmam gerektiği için mecburen kalın giyiniyordum.

Evim pek uzak sayılmazdı. O yüzden trafiğe takılmadan ara sokaklardan mahalleye giriş yapmıştık. Çok fazla harcama yapmadığım için en azından güvenilir şekilde eve gelmek adına taksi kullanıyordum.

Ücreti ödeyip taksiden indim. Eski apartmanın zemin katında öğrenci iki kızla ev paylaşıyorduk. Üniversitelilerin takıldığı bir kafede çay içerken ev ilanını görmüş onlara katılmıştım. Büyük şehire geri döndüğümde berbat bir hayatla devam edeceğimi biliyordum ancak düzlüğe çıkana kadar sürünmeyi göze almıştım.

Bundan bir yıl öncesine kadar  İstanbul'a beş altı saat uzaklıkta olan farklı bir şehirde köy diyeceğim yerde yaşıyordum. Dedem ve amcamlarla kalıyordum. İşkence gibiydi. Hem açıktan üniversite okuyor hem de ev halkının ihtiyaçlarını karşılarken gündüzleri garsonluk yapıyordum.

Ruhsal yorgunluğuma beden yorgunluğum eklenince işler çıkmaza giriyordu.

En azından bana sahip çıkmışlardı fakat ben daha fazla dayanamamıştım. Yanıma bir kaç parça almış deli cesaretiyle oradan kendimi kaçırmıştım.

İstanbul demek benim için kayıp demekti. Mezar demekti.

Kokusu bile gözlerimi doldurmaya yetiyordu.

Ancak ben her şeyin yolunda olduğuna dair kendimi ve tek yakınım olan Yade ablayı kandırıyordum. Ki artık buna inanıyordum.

Yirmi yaşına girdiğimde köye yaşayan ama ölmüş birisi olarak gitmiştim.

EFNANWhere stories live. Discover now