1

402 38 16
                                    

Süratli giden arabanın içinde düzenli bir şekilde uyukluyordum. Dün gece tüm vaktimi izlediğim korku dizisine ayırmış, üç sezonun üçünü de aynı gece içerisinde bitirmiş olmamdan dolayı gözlerimden uyku akıyordu.
Ancak gram pişman değildim.

Annem ve babamın isteği üzerine ablama akşam yemeğine gidiyorduk. O evliydi ve bu yüzden onla neredeyse nadiren görüşüyorduk. Evlendiğinden beri kocası olacak adam yüzünden şatoya kapatılmış bir hapishane hayatı yaşıyordu ablam. Ama ne annem ne de babam buna karşıydı, zira bunu onlar istemişti. Ablamın sevdiği biri olmasına rağmen onu hiç tanımadıkları bir adamla evlendirip hapis hayatı yaşamasına göz yummuşlardı. Bu yüzden onlardan nefret ediyordum ama elimden de bir şey gelmediği için onlarla kalmaya devam ediyordum.

"Eniştene saygılı davran oğlum, orada seni bebek gibi ikaz etmek istemiyorum. Zaten bir süre onlarla kalacaksın, aranız iyi olsa güzel olur."

"Ne kalmasından bahsediyorsun?"

Evet, annem evden çıkmadan önce böyle bir şey zırvalamıştı ama ben onun ciddi olduğunu düşünmemiştim.

"Ablan çok özlemiş seni, hem sen de onu özlemişsindir. Hazır yaz tatili de gelmişken birkaç ay ablanda kalacaksın. Bunu konuşmuştuk Arif, itiraz kabul etmiyorum."

"Bu saçmalık! Neden birkaç ay kalmak zorundayım? Zaten tatil az sürüyor, bırak da arkadaşlarımla vakit geçireyim anne!"

"Çocuk değilsin sen Arif, arkadaşlarınla eğlenip dağıtma yaşın çoktan geçti! Biraz sorumluluk al, dediklerimi ikiletme. Konu kapandı."

Son sözü söylemesi üzerine susmak zorunda kalmıştım. Köşeme sinip camdan dışarıyı izlemeye başladım. Uykum da kaçmıştı.

Bir süre sonra o büyük, devasa şatoya gelmiştik. Burayı en son iki yıl önce, ablamın nişanında gördüğüm için ilk defa görüyormuşum gibi hissetmiştim ama çok da bunun üzerinde durmadım.

Araba büyük bahçeye girmeden önce durdu, babam anahtarı görevli olduğunu düşündüğüm birine verince arabadan indik. Ve büyük kapı açıldı. Büyük kapının ardındaki o kocaman bahçe, sanki yepyeni ama karanlık bir kasabaya gelmişim gibi hissetirmişti.
Yavaş adımlarla annemle babamı takip ederken bir yandan da etrafı incelemeye devam ediyordum.

Kapının önüne geldiğimizden yaklaşık yirmi saniye sonra yine başka bir görevli tarafından kapı açıldı. Ablamlar geleceğimizi biliyordu, pekala.

İçeriye adımımı atınca yine büyük bir hayrete düştüm. Son derece geniş bir salon bizi karşıladı. Etrafta siyah ve bordo kırmızısı renkleri hakimdi. Sanki o iki renkten başka bir renk yokmuş gibiydi.
Siyah uzun duvarların uçsuz bucaksız bir yükseklikte olduğunu görünce bunların bir sonu olmadığını bile düşünmüştüm.

Şatoya girince yirmi birinci yüzyılı arkamızda bırakmıştık sanki. Çünkü burası tamamen on dokuzuncu yüzyılı andıran bir dekora sahipti.
Etrafta ne bir televizyon ne de teknolojik cihaz namına ait herhangi bir şey vardı.
Siyah derili koltuğun arkasındaki duvarın rafında oldukça eskimiş olduğu belli olan ciltli kitaplar ve rafın iki yanında asılı duran şamdanlar evin karanlık havasını daha da karanlıklaştırıyordu.

Ablamın burada sıkılmamasına imkan yoktu! Neden bizi bu kadar çok özlediğini şimdi daha iyi anlıyordum...

"Hoş geldiniz!"

Ablam mutlu yüz ifadesi ile bizi selamladı.
Anne ve babası öptükten sonra bana kocaman bir sarılma vermişti. Ben de ona.

Onun hemen arkasında duran kocası Cenan ise, yüzündeki gülümser ifade ile annemlere bakıyordu. O da selamını verince annemler sanki kendi oğluymuş gibi ona da sıkıca sarılmışlardı.
Üstündeki siyah takım, siyah saçları ile uyumluydu. Dudakları hafif kırmızı, gözleri ise son derece keskindi. Annemlere bakarkenki gülümsemesinde bir karanlık ifade sezdim ama bunun ne olduğunu anlayamadım.

salvatoreWhere stories live. Discover now