[7.5] Şangay'da Yaşam

14 3 0
                                    

Şangay eskisi gibiydi, geri döndüklerinde neredeyse hiçbir şey değişmemişti. İkisinin de doğup çocukluklarının büyük bir kısmını geçirdikleri şehirdi nasıl olsa.

{Bu şehirden uzaklaşmak için her şeyi yapabilirdi.}

Ivy, amcasından kalan mirasla küçük bir müstakil ev satın almıştı. Henry'ninkine benzer, bahçeli. Eşiyle oraya taşınmışlardı.

Bu şehre bir daha geri dönmemek üzere kendine söz vermiş olmasıyla birlikte tanıdık yerlerden her geçişinde midesini bulandıran anıları anımsasa da en azından kardeşine kavuşmuştu Coleman. Betty'le dışarıda görüşebiliyorlardı çıktığında.

Liseye yeni başlamıştı küçük kız, onla gurur duyuyordu.

Gastronomi okumak istiyordu, kararlıydı bunda. Onu destekleyecekti Coleman. Elinden geldiğince.

{Birkaç motive edici boş söz dışında hiçbir şey yapamamıştı.}

Ebeveynleri sonunda bir telefon almışlardı kız kardeşine, haberleşebiliyorlardı üstelik.

Ivy'se ailesinden hayatta kalan tek kişiye, annesine kavuşmuştu. Onu sıklıkla ziyaret ediyordu, yardımcı oluyordu yaşlı kadına.

Coleman, yeteneklerini bu şehre de duyurmuştu. Daha birkaç yıl önce onu hor görenler, şimdiyse ona imrentiyle bakıyordu.

Birçok teklif alıyordu iş için.

Nedense Almanya'dan gelen, küçük bir şirketin teklifini kabul etmişti.

Profesör Ggo denen bir adamındı bu şirket.
Garip bir isimdi bu...
Samimi gelmişti bu adam ona, teklif üstelik gayet cazipti.

Almanya'ya taşınmasına gerek yoktu, tasarımlarını ve kodlarını evden yapıp göndermesi yeterliydi. Bazen Almanya'yı ziyaret etmesi gerekse de sorun değildi.

Maaşı da fena değildi.

Onunla çalıştıktan birkaç ay sonra, Doktor Ggo daha güzel bir teklifle karşılamıştı onu.

Bir tür mekanik futbol oyunu.
Genç futbolcular sakatlanmadan da futbol oynayabilsin diye, fiziksel sıkıntıları olanlar da futbolu tadabilsin diye.

İnsanları mutlu etmek ona büyük bir zevk verirdi hep. Kısa bir süreliğine de olsa endişelenmesi gereken tüm konuları unutuyordu birinin onun sayesinde gülümsediğini görünce.

{Bir tür uyuşturucu gibiydi bu onun için. Zararsız bir uyuşturucu.}

Coleman'ın, bu oyunun tasarımcısı olmasını istiyordu.

Futbola çok ilgi duymamıştı küçüklüğünden beri. Bu yüzden akşamları işlerini bitirince canlı birkaç maç izlemeye giderdi.

Ball isimli bir adamla tanışmıştı. Sürekli izlediği takımın koçu. Coleman'la, onları akşamleyin izleyen sayılı kişilerden olduğu için tanışmıştı.

Coleman'a futbolu detaylıca öğretmişti.

Arkadaşlıklarını bilen çok azdı ama. İkisi de meşgul adamlardı çünkü, Ball'ın akşam antrenmanları dışında nadiren konuşurlardı.

{Ggo Futbol'un hayatına kattığı sayılı iyi şeylerden biri... en azından yakın, başka bir arkadaşı olmuştu}

Seve seve kabul etmişti bunu. Üstelik yeni bir arkadaş da edinmişti. Stan adında bir biyolog.

{O adamdan nefret ediyordu, niye bu teklifleri en başta kabul etmişti ki?
Olacakları bilse ne Doktor Ggo'nun, ne de Stan denen o herifin yüzüne bakardı.
Nefret ediyordu o adamdan.
Nefret ediyordu ikisinden de.
Niye tanışmışlardı?}

Bir yıl içinde ölmüştü Ivy'nin annesi de. Ama bu dünyada yalnız kalmamıştı yine de. Ona destek çıkacak bir kocası vardı ya.

Coleman'ın, 25 yaşına basınca tatlı mı tatlı bir çocuğu dünyaya gelmişti.

Kucağına bile almaya kıyamadığı, her yandan tertemiz bir oğlan.

{Daha yıllar önce elleri titreyerek tuttuğu bu cana neler çektirmişti...}

Ivy isim işini ona bırakmıştı, o da aklına ilk gelen ismi koymuştu oğluna.

Isaac.

Isaac'in mutlu olabilmesi için elinden geleni yapacaktı.

{Isaac'in ona benzememesi için elinden geleni yapacaktı.}

Kendine verdiği başka bir sözdü bu da.

Ivy de garip bir şirkette çalışmaya başlamıştı. Gayet makuldü şirketin imkanları.

Mutluydular, her şey yolundaydı.

{Canı yanıyordu, korkuyordu. Eşi için her şeyi göze alıyordu. Ivy her defasında sırf onun için bu kadar çırpınmasını istemediğini belirtse de kendine engel olamıyordu işte. Birçok kez kavga etmişlerdi bu yüzden.}

Sonsuza kadar böyle kalamazlardı, biliyordu.

Ama anın tadını çıkarmalarına engel değildi bu.

Pekin'e geri dönmek istemiyordu artık.

Nedenini kendi de anlayamamıştı.

Şehirden ne kadar nefret ediyorsa o kadar içine çekiliyordu aynı zamanda.

Soluk Menekşe [Ggo Futbol]Where stories live. Discover now