[Ek Bölüm] Ev Arkadaşları

17 4 0
                                    

Hayatına renk katan başlıca insanların arasında öne çıkan kişilerin arasındalardı Pekin'deki ev arkadaşları. Onlar hakkında düşünmeden edememişti Coleman geçmişe dönerken.

Hala ailesiyle beraberken Pekin'de istediği üniversiteyi kazanınca havalara uçmuş olsa bile bu mutluluğu hemen sonrasında aklına oturan 'Ben şimdi nerede kalacağım?' sorusu yüzünden yarıda kesilmişti.

Şangay'dan ayrıldığında annesi ya da babasından para göndermelerini falan istememekte kararlıydı -zaten onlardan uzaklaşmak için Şangay'dan ayrılıyordu, herhangi bir şekilde onlara bağlı kalmak gururunu zedelerdi- ve bu yüzden oturup kara kara düşünmeye başlamıştı internette Pekin'de kalabileceği bir yurt ya da benzeri bir yer ararken.

Yaklaşık birkaç gün sonra gözüne umut uyandıran ve şartları gayet makul bir ilan takılmıştı. Nolan ve Thiago denen iki kardeşin apartmanın masraflarına ortak olması için bir ev arkadaşı aradıkları belirtilmişti.

İçinde zayıf ama varlığını yine de hissettiren bir umutla anında açıp detaylıca incelemeye başlamıştı ilanı. Apartman, gideceği Üniversiteye o kadar da yakın olmasa bile yakın mesafesinde çokça toplu taşıma imkanı bulunduğu belirtilmişti. Görünüşe bakılırsa bu seçenek diğer buldukları arasında en iyisiydi.

İlanın daha üç gün önce verildiğini gördüğünde içindeki heyecan artmıştı. Nolan ve Thiago'nun nasıl birer insan oldukları hakkında en ufak bir fikri bile yoktu fakat ilanda masraflarına yardımcı olduğu ve saygılı davrandığı sürece sorun çıkmayacağı yazılı olduğundan kafaya takmak istememişti bunu. İçten içe sözlerine sadık insanlar olduklarını umdu sadece.

Nolan, üniversitenin ikinci yılına başlayacakken Thiago ise yeni mezun olmuş bir öğretmen adayıydı. Şimdilik haklarında bildiği tek şey buydu.

Giderlerine ortak olabilmesi için onun da para kazanması gerekirdi. Bunu pekala biliyordu. Üniversitenin derslerinin lisedekilerden daha yoğun olduğunun da gayet farkında olduğundan yorucu olmayan bir iş bulmayı tercih etmek istiyordu.

Lisedeyken yakın çevresinin bozuk saat gibi elektronik eşyalarını küçük bir miktar para karşılığında düzeltirdi. Sorun şuydu ki bunu ev masrafları için değil, kendine harçlık çıkarmak için yapıyordu. Onu yaparak kazandığı para büyük de değildi. Ailesiyle arası bozuk olsa da en azından onu para için hiç çalıştırmamışlardı.

Yine de hala elektronik eşyalarda, kodlamada ve tasarımdaki ileri seviyedeki yetenekleri yok sayılacak değildi ve bunları eğer isterse artık daha ciddi bir yürürlülüğe koyma imkanı da vardı. Bunları yapamasa bile kendisini fazladan yormaya razı olarak bir kafede falan çalışabilirdi en azından.

Telefonundan verilen numaraya mesaj atarak kendini tanıtıp kabul edip edilmeyeceğini sormaya karar verdi. Hızlı davranması gerekiyordu yoksa bu cazip fırsatı başka birisi daha çabuk davranarak onun elinden alabilirdi.

Attığı mesajı olabildiğince resmi, kısa ve öz tutmaya çalışmıştı. Nolan ya da Thiago'nun -artık mesajlaştığı kardeş hangisiyse- biraz sıkı biri olduğu kararına vardı. Bir anlaşmaya varmaları yaklaşık yarım saat sürmüştü çünkü. Ama en azından kabul edilmişti.

Bu konuşmalarından beş gün sonra Coleman sonunda uçak bileti alacak parayı tam anlamıyla toplayabilmişti Pekin'e gitmek için.

Sadece şehir değiştirecek olsa bile sanki sadece şehirden değil de aynı zamanda ülkeden de ayrılacakmış gibi onu rahatsız eden bir his vardı içinde. Hayatında hiç gitmediği bir şehre gidiyordu nasıl olsa. Yurt dışına çıkmanın daha kaldırılabilir bir versiyonu gibiydi bu.

Sadece önemli eşyalarını koyduğu sırt çantasına sıkıca tutunurken arkasına bile bakmadan, veda bile etmeden evden çıkmak üzereyken aniden adeta ona yapışan bir çift kolun ona dolanması Coleman'ı bir anlığına hareketsiz hale getirdi.

Başını indirdiğinde kendisine sıkıca sarılıp kafasını ona gömmüş bir vaziyette hıçkırıklar içinde ağlayan Betty'i görünce kanının donduğunu hissetti.

Nasıl unutabilmişti onu?

Kardeşi birkaç saniye gecikseydi onun yüzünü bir kere daha göremeden ayrılacaktı. Üniversite hayatı bayunca Şangay'a bir daha dönme gibi bir planı olmadığından kim bilir bundan sonra ne zaman tekrardan yüz yüze görüşebileceklerdi.

İçten içe aceleciliğine küfrederken Betty'e olan ifadesi yumuşadı. Yüzüne hüzünlü bir gülümseme yayıldı. Yavaşça daha on yaşındaki kardeşinin seviyesine indirdi kendini. Tek kelime bile etmeden onun daha da sıkı sarılmasına izin verdi.

'Lütfen biraz daha kal abi'

Kardeşinin hıçkırıkları yüzünden anlamsız hale gelen sözcüklerinden sadece bunu anlayabilmişti Coleman. Sadece başını iki yana sallamakla yetindi. Ağzından çıkan tek şey ise 'Bu beni son görüşün olmayacak... söz veriyorum.' oldu.

Sözlerine her ne kadar sadık biri olsa da bu sefer verdiği sözün altından kalkabilir miydi bilmiyordu.

Betty sakinleşene kadar hareket etmedi. Birkaç dakika sonra küçük kızın sakinleşebildiğini fark ettiğinde ellerini nazikçe onun bileklerine dolayıp kollarını kendinden ayırdı. Ona girmeden önce son bir kez daha gülümsedi, yanağına hızlı bir öpücük kondurarak aralarındaki kapıyı sakince kapattı.

Uçağa binmeden önce ev arkadaşları olmayı planladığı heriflere Pekin'e doğru yola çıktığının haberini verdi. Aralarından biriyle belirledikleri bir kafede muhtemelen akşam saatlerine doğru buluşacaklardı geldiğinde. Onlarla arkadaş olmayı bile hedeflemiyordu Coleman. Sadece Pekin'deki hayatını da zehir etmeyecek türden birer insan olmaları onun için yeterliydi.

İşte bu şekilde tanışmıştı asla derin bir bağ kuramayacağına inandığı arkadaşlarıyla. Onları ilk başlarda yalnızca Pekin'de kalmasına yardımcı olan birer araç olarak görse de fikri zaman geçtikçe değişmişti.

Thiago olduğunu tahmin ettiği kardeş -öğretmen havası yayıyordu-, beklediği gibi onu oldukça resmi bir tavırla karşılamıştı. Coleman da buna kısa sürede ayak uydurabilmişti. Zaten yıllardır soğuk çevresinin içindeki tek sıcak kişi olarak yaşıyordu, alışıktı böyle tavırlara.

Thiago, Nolan'a göre daha sakin ve olgun bir adamdı. Kapkara gözleriyle attığı bakışları ile özenle düzenlediği saçları ne kadar disiplinli olduğunun küçük birer yansımasıyken yine de gevşek davrandığı zamanları da vardı. Coleman'ın tabiriyle nazik ama sıkı bir zürafaydı -boyu fena olmasa bile boyu ancak Thiago'num omzuna erişebiliyordu-.

Nolan ise birçok açıdan Coleman'a benzeyen taraftı. Onun biraz daha düzenli hali gibiydi. Abisi gibi kapkara gözleri olan kızıl bir adamdı. Saçları kulaklarını geçiyor olmasıyla birlikte karmakarışıktı.

Kesinlikle beraberinde yaşaması zor adamlar değillerdi. Thiago bazen dağınıklığını azarlıyordu ama bunu çok problem etmiyordu Coleman. Her şey kusursuz olacak diye bir kural yoktu nasıl olsa.

İnternetten para karşılığında kendisine gönderilen kodların hatalarını düzeltip onları daha iyi bir hale sokarak masraflara ortak olabilecek parayı bulabiliyordu aynı zamanda derslerine de odaklanmaya çalışırken. Apartmanın masraflarına böyle ortak olmuştu.

Uzun bir sürenin ardından mutluydu.

O anda onu tek rahatsız eden şey arkasında bıraktığı kız kardeşiydi ama olsun. Mutluluğu kusursuz olacak değildi ya.

Üniversite hayatı bitene kadar onlarla yaşamak gerçekten harika bir tecrübeydi.

Onlarla bir daha görüşmesinin mümkün olmasını isterdi.

Bunun hakkında yapabileceği bir şeyin olmaması içini burkuyordu.

_______________

Bu arkadaşların ayrı bir hikayesi var, onları da bunun 2. bölümüne yazmayı planlıyorum-

Soluk Menekşe [Ggo Futbol]Where stories live. Discover now