[8] Küçük Sorunlar, Büyük Sonuçlar

13 4 0
                                    

Şangay'a geleli birkaç yıl olmuştu. Orada geçirdiği zamanlara alışmıştı artık.

Paranoyak biri değildi o zamanlarda Coleman.
Endişeleniyordu Ivy için yine de.

Çalıştığı şirket, nadir görülen bir hastalığın tedavisi üzerinde çalışmaya başlamıştı. Ivy'se bu çalışmalara doğrudan katılmıyor olsa da gözle görülür bir miktarda yardımcı oluyordu.

Endişelenmesinin sebebiyse bu tür işlerle uğraşan insanların sonunun genelde mezarda bitmesiydi.

Kesinlikle Ivy'nin başına bir şey gelmesini istemiyordu.

30'lu yaşlarına giriş yapmak üzereydi. Oğulları Isaac 4 yaşına yeni girmişti. Annesininki gibi mor gözleri, ışıkta parıldıyordu. Koyu saçları rahatlıkla dağılsa da yine kolaylıkla toplanabiliyordu.

Işık saçan, umut vaat eden bir çocuktu.

2 yılını hem annesiyle hem babasıyla geçirmiş olsa da süt emmeyi bıraktığında zamanını çoğunlukla banasıyla geçirirdi.

Babasına çok bağlanmıştı anlaşılan, yaptığı her işi dikkatle izliyordu. Coleman da ona işlerini anlatmaktan büyük bir zevk duyuyordu. Oldukça uysaldı babasıyla beraberken.

Bazen kendini bir ev erkeği gibi de hissettiği olurdu. Ivy şirketinde çalışırken o evde çalışıyordu ya, evin temizliği gibi işleri kendisi isteyip üstlenmişti. İşlerini bitirdikten sonra yapacağı çok şeyi olmuyordu zaten. Ya kız kardeşini ziyaret ediyor, ya kız kardeşini evine davet ediyor, ya oğluyla ilgileniyor, ya da gereksiz şeyler karalıyordu defterine boş zamanlarında.

Coleman, Ivy için endişelenmeye devam ederken Ivy ise hep aynı şeyleri söylüyordu ona:

"Merak etme, iş sahibi her türlü önlemi aldığına dair hepimize söz verdi."

Bir sebepten ötürü hiç görmemiş olduğu bu adama güvenemiyordu Coleman. Ivy'e hep dikkatli olmasını tembihliyordu evden çıkışlarında.

Biricik eşinin bunları kafaya taktığı yoktu anlaşılan. Alaycı bir gülüşle karşılık veriyordu çoğu zaman.

Bir keresinde ise yüzüne dopdolu bir buket yaklaştırmıştı sakinleştirmek için onu. Az da olsa unutmuştu bu konuyu ama şu anda o çiçekler mutfaktaki bir vazoda dururken hiçbir düşüncesine yardımcı olmuyordu.!

Durumun -en azından Coleman için- ne kadar ciddi olduğunu kavrayamamıştı belki.

Ya da canına susamıştı en basitinden.

Bilmiyordu, bilmek de istemiyordu.

Onu son gördüğü haftalarda oldukça solgundu. Kendini kocasından uzaklaştırmaya çalışıyordu adeta.

Nedenini bilmek istiyordu bunun.

Gecenin geç saatleriydi yine. Hayatında başına ne geldiyse hep bu geç saatlerde gelmişti. Çoğunun uykuya dalmış olduğu bu saatlerde uykuya yenik düşmeyenler neler yapardı neler... düşünmesi bile ürkütücüydü.

İşlerinin tamamını bitirmişti. O boş, sıkıcı zamanlarındaydı yine.

Ivy, normalde geldiği saati çoktan geçirmiş olmasına rağmen hala evde değildi. Coleman, ilk başta endişelenmemişti. Isaac'e yemeğini yedirip yatırmış, oturma odasında televizyon izlemeye dalmıştı.

Uyku düzeni, üniversite yıllarındaki gibi değildi artık. Sağlıklıydı nispeten. Arkadaşından yasadışı olmasına rağmen aldığı uyku ilaçlarına  ihtiyaç duymuyordu artık.

Birden telefonunun çaldığını duydu. Kim arıyordu ki onu? Saatin kaça gelmiş olduğunu tam anlamıyla kavradığında yüreği hoplamıştı. Ivy'nin saatler önce evde olması gerekiyordu oysaki.

Soluk Menekşe [Ggo Futbol]Where stories live. Discover now