I

736 75 201
                                    

Tarih mi alsak suraya acep >>>>

Instagram'dan gelen eli opulesiler nerde fkdsgjssdf

----------------------------------------

"Sonunda uyandın sevgilim! Bi' an için o zehirin seni öldürdüğünü sandım!"

Sandalyeye bağladığı gencin bilinci açılır açılmaz yanına koşmuş, yüzünü onunla aynı hizaya getirebilmek adına eğilmişti. Gülümsedi fakat masum bir gülümseme değildi bu.

Kendisine takıntılı olan oğlan onu 3 gündür burada tutuyordu.

Üstelik okuldaki herkesi temizlemişti. Müdür, konseydekiler ve öğretmenler de dahil.

Şuansa kaçabilenleri ayrı bir odada tutuyordu.

Elinde kanlı bir bıçak tutuyordu. Kanlar tazeydi, kurumamışlardı daha. Bir süre kaçmasın diye bağladığı gencin yüzünü inceledi.

"Ama şuan sağlıklı görünüyorsun." dedi ve az önceki neşeli haline ters bir şekilde ellerini ağzına götürüp kapattı. Gözlerini şaşırmış gibi açarken farklı bir ses tonuyla devam etti. "Öldün sandım. Çok korktum! Ama biz birbirimizi seviyoruz."

Tekrar gülümsedi, "O yüzden beni bırakıp gitmezsin," dedi ve ellerini yüzünden çekerken dişlerinin hepsi görünene dek gülümsemesini genişletti, "öyle değil mi?"

Duyguları çok çabuk değişiyordu. Saniyeler içerisinde ağlayabilir, sonrasında ağzı dolusu kahkahalar atabilirdi. Geceleri de bu ıssız okulda kahkahaları duyulurdu ya Jisung'un.

Gencin gözleri hala kapanmakla kapanmamak arasında kalmıştı. Bilincinin henüz yerine gelmemiş olması yetmezmiş gibi delicesine korkuyordu.

Yorgunlukla başını evet manasında salladı. Kafasını öne sarkıtıp gözlerini yumdu fakat acıyı hissediyordu. Hissettiği korku artık acıya dönmüştü. Zehirlenmesi başlı başına bir sorunken bunu bile göremiyordu genç.

Ölümü için gün saymaktan başka yapabileceği hiçbir seçeneği kalmamıştı.

Küçük çocuk edasıyla ellerini birbirine çarpmaya başladı doğrulurken. Kahkahalarını bıraktı odaya. O kadar psikopatça bir kahkahaydı ki, delirmenin de ötesiydi.

Birden durdu ve geri eğildi. Yüzüne daha da yaklaşıp "Sen burada bekle sevgilim. Ben diğerinin kafasını keseceğim!" dedi son cümlelerine doğru bıçaktaki kanları parmağına bulaştırırken. "Sonra tekrar geleceğim ve sana kafasını getireceğim!"

Tekrar bir kahkaha bıraktı odaya. "Kaçmaya kalkışırsan seni ben bile kurtaramam. Onu sinirlendiriyorsun! O seni öldürür! Tanışmak istemezsin!"

Söyledikten sonra kıkırdadı. Sonra hızlı bir şekilde yürüyerek sınıfın kapısını kilitler kilitlemez merdivenlere doğru yürüdü.

3 gün, ona asırlar geçmiş gibi hissettiriyordu. Artık umudu tükenmişti. Kimse onu kurtarmaya gelmezdi. Ne yani bir psikopatla yaşamayı mı seçecekti bu okulda? Attığı her adımda arkadaşlarının cesetleriyle mi karşılaşacaktı?

Sonun geldi, diyordu içinden bir ses. Azrailine boyun eğ.

Ama onun da ailesi, hayatı, uğruna her şeyini verebileceği bir hayali vardı. Öylece burada ölemezdi. Ne yapıp ne edip bu lanet olası yerden siktir olup gitmeliydi.

Yoksa bu çocuk tarafından canlı canlı önce derisi yüzülecek, sonrasında sayamayacağı kadar parçalara ayrılacaktı.

Bağlı olduğu sandalyeden yan tarafa doğru kendini attı. Düşmesiyle birlikte ahşap sandalyenin sırt kısmı kırılmış, kangren olacak kadar urganla sımsıkı bağlanan elleri gevşemişti. Bir süre yerde o şekilde kalırken yakalanmamak adına sesleri dinledi. Nefes bile almayacak kadar dikkat ediyordu.

lethal | minsungWhere stories live. Discover now