𝐈̴𝐈̴𝐈̴𝐈̴ 𝐈̴𝐈̴𝐈̴𝐈̴ 𝐈𝐈𝐈𝐈

200 24 287
                                    


Yanına yaklaştığımda elindeki dosyaya baktım. Ellerimi cebime sokup "Yeni hasta mı," diye sordum.

Dosyada yazan şeylerden gözünü ayırmadan başıyla onayladı. "Anemi ve damar hasarı. Buna bağlı olarak trombositopeni. Geldiğinde bilek bölgesinde oldukça kanama varmış. Siz konuşurken anemi nöbetine girdi. Şimdi uyanık"

Ellerimi cebimden çıkartıp kaşlarımı çattım "Ne?"

"Hmm. 200 miligram trombosit süspansiyonu kandaki değeri dengeleyecektir. Sonra antibiyotik ve taburcu." Oldukça umursamaz ve donuk bir tonda karşılık vermişti.

"Kaçıncı bölge ya da hangi oda?"

"Ne istiyorsun Jeongin?" diye sordu dosyayı kapatırken. Ardından bana çıkardı bakışlarını önümde duruşunu dikleştirerek. "Bugün de mi günün kahramanı olmaya çalışıyorsun?"

Duraksadım. "Günün kahramanı falan olmaya çalışmıyorum Chan. Eğer bu hastanenin doktoruysam, buradaki herhangi bir hastaya acil durumda yardım edebilirim."

'Hah'ladı. "Orasına ben karar veririm. Anlıyor musun?"

Sinir katsayım artıyor.

Var gücümle sağ elimi yumruk yapıp sıktırdım. Dışımdan sinirimi belli etmemeye çalışıyordum. Devam etti, "O yüzden şimdi işine dön." Yüzüne bakıyordum fakat dişlerimi kıracak kadar birbirlerine bastırıyor olmam beni konuşturmuyordu. Çenemi kasıyordum. En son yanımdan ayrılırken yüzünün ortasına sertçe yumruk geçiresim gelmişti.

Aklı fikrince tek sorun kanının geç pıhtılaşması ve damar hasarı. Cidden insanları umursamayacak kadar vicdanının kalmaması çok iğrenç Chan.

Sıktırdığım dişlerimi araladım dayanamayarak. "Diyelim ki onu tedavi ettin ve taburcu ettin." Durdu. "Sence birkaç hafta sonra aynı şikayetle geri gelmeyecekler mi, söylesene?"

Bana doğru tekrar dönüp "Sorunun ne hiçbir fikrim yok Jeongin." dedi. "Ama her hastayla duygusal bağ kuramazsın. Artık sok şunu kafanın bir yerlerine."

"Sikerler bu duygusal bağ kurmak değil insanları anlamaya çalışmak!" diye bağırdım. "Neden bu kadar basit bir şeyi idrak edemiyorsun? Senin için kırılan camın geri nasıl düzeleceği önemli, ama nasıl kırıldığı sikinde bile değil!"

"Kimin umrunda ki zaten!" dedi benim gibi bağırarak. "Eğer o, bir zarara uğradıysa geçmiş geçmişte kalmış demektir! Bunun pişmanlığını sayıklayıp durman sana bir avuç hiçten başka bir şey vadetmez!" Dediği şeyle ortamın gerginliği birden düşmüştü.

Sesimi alçalttım, sinirli olduğum buna rağmen belli oluyordu. "Benim umrumda, tamam mı benim umrumda."

"İyi, öyle olsun. 2. kat 302. oda. Hwang Hyunjin."

İlerideki merdivenlere doğru büyük adımlar atarak ilerledim. Yanından geçerken yüzüne bile bakmadan sadece geçip gittim.




Öğle~
12.06


M~

Defterime birkaç şey daha yazıp kalemle birlikte kenarıya koyuyorum. Bugün Jisung'un ebeveynleri gelecekti. Nasıl olacaklarını merak etmeden duramıyordum.

Seungmin; okulun içi ve dışı incelenirken kimlik bulduklarını, o kimliğin de Jisung'a ait olduğunu söylemiş; ardından ailesine ulaşmıştı. Onları da doğruca bana yönlendirip aradan çekilmişti.

lethal | minsungWhere stories live. Discover now