Artık Uyu ...

481 10 0
                                    

Gözlerim iyice kısılarak okudum yazılmış iki kelimeyi. " Artık uyu... "
Evet, durum şu, açıklıyorum. Biz Tumblr kullanıcıları gece gündüz demeden sürekli Tumblr'dayızdır.
Bağımlılık gibi, nefes almak gibi ya da basitleştirelim, şu içmek gibi dolaşır dururuz bu mavi sitenin güzel tonunda. Ve tümümüzün tek bir isteği vardır çoğu zaman, bir mesaj. Herkes ilk mesajlarının ne olacağını merakla bekler, bazıları dayanamaz ve anonim olarak kendilerine mesaj atarlar. Ben dayandım, ilk mesajım benden bana olmayacak dedim, ilk mesajım değerli olacak dedim. Ve ilk mesajım saat 4'e doğru ilerlerken gelen iki kelimelik anlamsız bir mesaj, artık uyu. Sinirle cevap yazma butonuna tıkladım.
" Teşekkür ederim. " Yazdım ve sildim. Bu kadar sinirlenip neden teşekkür eden bir insan? Tamam düşün. Bu çocuk bu saatte bana bunu niye yazdı? Neden ilk mesajımı böyle basit bir mesajla çaldı?
Kime: gelmemeyegidenadam
Kimden : benegeninincisi
" Bunu söylemene ihtiyacım yoktu. Uykum geldiğinde yapacağım ilk iş uyumak olacaktı zaten. "
Mesajı yolladım, trip atar gibi ekrana doğru omuz silktim ve yeşil çayımdan bir yudum daha aldım. Farkında mıydım bilmiyorum ama stres yapmıştım. Acaba öyle yazmasa mıydım? Teşekkür etmek daha iyi olurdu sanki. Mesaj butonuna takılı kaldı gözlerim. Neden cevap yazmadı? Gerçi daha üç saniye oldu yollayalı. Acaba mesajı gördü mü? Acaba başkasına da mesaj attı mı? Bundan bana ne. Ah bu mesaj alma işi ne zormuş. Titrediğini yeni fark ettiğim elimle mesaj kutusuna bir kez daha tıklayıp mesaj atan namı diğer gelmemeyegidenadam'ın linkine tıkladım ve bloğuna girdim. Gözlerim anında fotoğrafına kaydı. Tamam... Terslememeliydim. Çocuk Francisco Lachowski 'ye benziyor. Tumblr kızlarının en büyük hayali. Bak... Anlamıyorum... Ffayır yani ne diye Francisco Lachowski 'ye benzeyen bir çocuğu terslersin İzmir!? Sinirle biyografisine göz attım.
Ömer Ege Zorlu 19Fransa. Kimse hiçbir yeri geri dönmek üzere terk etmez...
Yutkundum. Kullanıcı adını düşündüm önce, gelmemeye giden adam. Ardından biyografisinde yazan o cümle, kimse hiçbir yeri geri dönmek üzere terk etmez. Ve bulunduğu yer, Fransa. Bu çocuk Türkiye'yi terk edip Fransa'ya mı gitmiş? Ben bir yeri terk edecek olsam imkanlarım ancak odamı terk edip mutfağa gitmeme elverir. Bloğunu nedense takip etmek yerine sık kullanılanlar sekmeme ekleyip oradan çıktım ve tekrar Tumblr'a girdim. Mesaj kutumda yazan " 1 " sayısıyla birlikte resmen sırıttım. Bana neler oluyor? Çocuğu terslediğimin farkında mı değilim? Çocuğu tersledin sen İzmir, şimdi neyi görmek için sırıtıyorsun? Muhtemelen küfür etti. Asaletimi bozmadan mesaj kutusunun üstüne tıkladım ve mesajı açtım.
Kimden: gelmemeyegidenadam
Kime: benegeninincisi
" Uyumazsan uyanamazsın diye söyledim Ege'nin incisi İzmir. Ben Ege. Tanıştığımıza memnun oldum. Yarın bana yazacaksın. İyi geceler. "
Yutkundum. Hani bazı anlar vardır. Saf gibi kalırsınız ve güçlü bir tepki vermek istersiniz. Ama bunun yerine yapabileceğiniz tek şey yutkunmak olur. Bu, " Söylediğin şey boğazımdan geçmedi. Geçsin diye yutkundum. " demektir. Kimse bunu itiraf edemez, ama karşı taraf her zaman bilir. O zaman hep beraber yutkunalım... Çünkü çocuk bana yarın ne yapacağımı emreder gibi iletti ve benim ona verecek afili bir cevabım yok. Boş bırakamam, üç yanlış bir doğruyu götürmüyorsa boş bırakmak anlamsız. Yazmak zorundayım. Ama aklım çocuğun ismi ve benim kullanıcı adımın garip uyumunda. O Ege, ben Ege'nin incisi. O Ege, ben İzmir. Derin bir nefes aldım ve cevap verme butonuna tıkladım. Hadi kızım, onu olduğu yere çivileyecek bir cevap yazabilirsin. Sertçe tuşlara tıklamaya hazırlandım.
Kime: gelmemeyegidenadam
Kimden: benegeninincisi
"Yarın sana yazmayacağım. İyi geceler."
Harika! Eminim olduğu yere çivilenecektir. Aptal İzmir. Verebilecek en iyi cevabın bu muydu? Küfür etsen daha şok edici olurdu. Çocuk şimdi bunu okuyacak, rahatlıkla uyumaya gidecek. Acaba bir mesaj daha yollayıp ekleme yapsam mı? " Ve senin ağzına sı.... " Neyse. Yazmayacağım.
Mesaj kutusundan çıktım ve öylece ekrana bakmaya başladım. Yeşil çayımdan ağır ağır yudumlar alarak sadece ve sadece ekrana baktım yarım saat boyunca. Mesaj gelmedi. Gelmesini de beklemiyordum zaten. Hayır, gerçekten beklemiyordum. Son kez sayfayı yeniledim ne olur ne olmaz diye ve ani bir kararla bilgisayarımı kapattım. Burnumdan soluyarak yatağıma girdim ve gözlerimi kapattım.
Aklımdan çıkarsa uyuyacaktım...
Garip bir şekilde gözlerimi kapattığım an göz kapaklarımın önüne, " Artık uyu..." yazısı geldi. Sanki söylenmiş de kulağıma tekrarlanıyormuş gibi. Rahatsız olarak gözlerimi açtım ve bir kez daha kapattım. Artık uyu. Şaka bu değil mi? Bir kez daha gözlerimi açtım ve bir kez daha kapattım. Artık uyu. Cidden mi? Bedenim benimle dalga geçiyor. Başka açıklaması olamaz. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve o karıncalanmış karanlığın oluşması için iyice sıktım. Gözlerim artık acımaya başladığında yazı kalmamıştı, yerine göz altlarımın acısı kalmıştı. Şimdi uğraşması gereken ben değildim, bedenimdi. Hadi bakalım. İyi geceler. Ben İzmir. Ege'nin incisi... Bak yine yapıyor!
Yol uzun, güneş sıcak, ay uzakmış...
Başımı kaldırıp şövalye, " Ne garip, " demiş, " aradığım yıldız, yolumu aydınlatan güneş... Ne garip, gece olacak. Aradığım hala yıldız, yolumu aydınlatan ay. " İçini çekmiş.
" Ey güneş, " demiş, " ey ay... Sen olsaydın aradığım, düşer miydin yedi dağ öteye? Yoksa kavuşmak olur muydu senin gökyüzünde doğuşun. Söyle bana, kavuşmak dokunmadan olur mu?
Her dokunan kavuşur mu?

LÜTFEN BÖLÜMLERE OY VERMEYI VE YORUM YAPMAYI UNUYMAYIN❤

3391 KilometreWhere stories live. Discover now