Artık Yalnız Değilim

199 3 1
                                    

Haklısın. Artık yalnız değilim.”
Ne demekti bu? Ben olduğum için mi artık yalnız değil? Öyleyse çok mudu olurum çünkü. Öyle mi? Sorsam mı? Sorsam soramam ki. Çok saçma olur. Ya beni kastederek söylemediyse rezil olurum. Ayrıca mesajlarının sonuna gülücük koymuyor, acaba işi mi var?
Rahatsız etmesem mi? Morali de bozuk gibi. Belki konuşmak istemiyordun Uyumak istiyordur belki? Mesaj
atmayı kessem mi? Böyle birdenbire susayım, uyusun akşam konuşuruz. Ama birdenbire mesaj atmayı kesmek
saçma olur. Öldüğümü düşünebilir. Yalnızlık konusunun derinine inmeden, geçiştirici bir cevap yazmalıyım.
“Artık yalnız olmayacaksın :)” Geçiştirilmiş mesaja bakın, çocuğa resmen evlenme sözü verdim! Ama olsun, öyle olduğundan emin olmasam da madem o ben hayatına girdim diye artık yalnız olmadığını düşünüyor,
ben de hayatından çıkmam o zaman. Buna hakkım vardır, değil mi?
Gözlerim telefon ekranında cevap beklediğim sürede Coğrafya hocasının tekrar tekrar “Dağlar denize paralel!”
dediğini ve tekrar “dağlar... denize... paralel!” diye eklediğini duydum. Başımı hafifçe kaldırdığımda
elleriyle haritayı iĢaret ettiğini ve anlatmak için çabaladığını gördüm. Gözleri gözlerime değince anladığımı belirtmek için başımı salladım hafifçe.
Anlamıştım da zaten, dağlar denize paraleldi işte.
Klik! Mesaj sesiyle birlikte anında başımı eğdim.
“Anlatsana, isminin anlamı nereden geliyor Izmir? Izmir'de yaşadığın için mi?”
Gülümsedim. Hayatımda ilk defa bir insan benimle ilgili bir şeyi merak ediyor. Bu insan yanımda değil, bu insan karşımda değil, bu insan şehrimde değil. Bu insan telefonumun içinde. Telefonumun içinde, ama beni
merak ediyor.
“Izmir'de yaşamamızın da etkisi var elbette. Ama şöyle anlatayım, annem bana hamileyken ultrasonda doktor erkek olacağımı görmüş. Annem ve babam da isim düźünmeye başlamışlar. Ve ortak kararla ismimin Özgür olmasına karar vermişler. Çünkü bir insanın özgürlüğü olduktan sonra başka hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını düşünüyorlarmış. Sonra ben doğmuşum, kız olduğumu öğrendiklerinde şok olmuşlar. Özgür ismini bir kıza yakıştıramamışlar. Sonra düşünmüşler, Özgür ismi
gibi ismim her söylendiğinde özgürlük alanım genişlesin istemişler. Ve özgürlük deyince akıllarına gelen ilk
kelime Izmir olmuş. O andan beri Izmir'im ben. Doğduğumdan beri özgürüm.”
Cevabımı yazdığım an ona biraz süre tanımak için telefonumu sıranın alt bölmesine bıraktım ve tekrar
başımı kaldırıp dersle ilgileniyormuşum gibi hocaya göz
attım. Bu sefer de “Dağlar denize dik uzanıyor!” dediğini duydum. Yüzüme baktı ve tekrarladı, “Dik uzanıyor!”
Başımı salladım anlayışla. Adam dik kelimesini öyle basura basura söylüyordu ki yan sıramdaki ismini
bilmediğim sınıf arkadaşımın “Dickhead...” diye fısıldadığını ve sıra arkadaşıyla gülüştüklerini duydum.
Gözlerimi devirip derin bir nefes aldım. Sınıf arkadaşlarım komik olduklarını sanıyorlar.
Klik. Gözlerimi bir kez daha devirerek başımı eğdim ve klik sesi gelen telefonumu elime alıp Whatsapp
sayfama girdim. Ege'den mesaj vardı. Başka kim mesaj atar ki zaten. Gerçi ben böyle olmasından mutluyum. Şu
yan sıramdaki çocuk bana mesaj atsaydı mudu olmazdım mesela.
“Bu zamana kadar çok kişinin isminin hikayesini dinledim. Ama böyle güzelini ilk kez duyuyorum. Gerçekten, ne diyeceğimi bilemedim Izmir.”
Gülümsedim, mesajın arasında yakaladığım duymak kelimesi çok garip gelmişti. Mesaj atmıştım, mesajım
kulaklarına gelmiş gibi cevap vermişti.
“Duyuyor musun yoksa okuyor musun Ege? :)”
Çevrimiçi... Yazıyor...
“Ben mesajları sadece okumam. Duyarım da.”
Kaşlarımı çattım. Ses tonunu bilmediği bir insanın mesajlarını nasıl sesli duyardı bir insan?
“Ama ses tonumu bilmiyorsun?”
Çevrimiçi... Yazıyor... Çevrimiçi...
Yazıyor dedikten sonra çevrimiçi oldu. Hala çevrimiçi,
demek ki bir şey yazdı sildi. Ne yazacağını mı düşünüyor yoksa tam bana mesaj yazarken onun için benden daha önemli olan bir başka insan mesaj attı da benim mesajımı yarım bırakıp onun mesajına cevap vermeye mi karar verdi? Umutsuzluk tanrıçasıyım şu an.
Çevrimiçi... Yazıyor... Nihayet...
“Seni duymam için ses tonunu bilmeme gerek yok.”
Ben nutkum tutulmuş bir şekilde mesajının güzelliğine baktığım sırada anında bir mesaj daha attı.
“Bazen sen de sesini duyan insanların seni duymadıklarını hissetmiyor musun? Ben senin sesini bilmiyorum. Ben senin sesini duymuyorum. Ama ben seni duyuyorum. Bloğunu gördüğüm ilk andan beri, konuşmasak bile, ben seni duyuyorum.”
Kurduğu cümleler, kullandığı kelimeler öyle güzeldi ki böylece bakakaldım. Şaşkın bir ifadeyle yüzümü kaldırdım telefon ekranından. Öylece baktım sınıfa boş boş. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ne yazacağımı bilemiyordum. Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Bunlar
duyduğum en güzel sözlerdi. Ya ben bu zamana kadar güzel söz duymamıştım, ya Ege'nin söyledikleri çok güzeldi. Coğrafya hocamla göz göze geldik. “En yüksek ortalama sıcaklık Güneydoğu Anadolu bölgesinin güneyinde görülür!” diye mırıldandı dikkatlice.
Güneydoğu Anadolu bölgesinin güneyini o kadar iyi anlıyordum ki, şu an bir sıcaklık ne kadar yüksek
olabilirse o kadar yüksekti içimde. Yutkundum. Başımı eğdim. Telefonumu elime aldım.
“Ne kadar zamandır beni duyuyorsun? Kaç gündür?”
Çevrimiçi... Yazıyor...
“Yedi aydır.”
Şövalye, atıyla bir ağacın altına sığındığında çoktan başlamış yağmur, ormanı alıp götürürcesine. Sıkıca
bağlamış atını ağaca, sıkıca sarmış kollarını ağacın gövdesine. Gözlerini kapatmış, o an öyle garip bir şey hissetmiş ki aklım kaybettiğini düşünmüş, “Kasırga alsa beni, götürür mü yedi dağ öteye sağ salim ya da ölü. Bu fırtınaya bıraksam kendimi, günlerdir aradığım yıldızıma gider miyim ey gökyüzü, söyle. Açayım mı kollarımı? Ölü de olsam götürür müsün beni ona?”Açmış kollarını frtınaya, “Gel al beni!” demiş, atını bırakmış, kendini bir kasırganın ortasında bulmuş. O an anlamış, aşık olmak fırtınaya kollarını açmak, kasırganın ortasına atılmakmış...
Belki bir gün biz de birer kahraman olabiliriz, değil mi?
Çevrimiçi... Yazıyor...
Birbirimizin ruhlarını kurtarırsak neden olmasın?

LÜTFEN BÖLÜMLERE OY VERMEYI VE YORUM YAPMAYI UNUYMAYIN! ❤

3391 KilometreWhere stories live. Discover now