Açığa Çıkan Sır

24 4 8
                                    

Gece boyu yatakta kara kara düşünmekten gözüme uyku girmemişti. O adamın benimle ne işi olduğunu çok merak ediyordum. Neden gece çağırıyordu? Bana zarar vemek istiyor olsa beni neden bir sokağa çağırsın ki? Amacını bilmiyordum ama en azından amacının bana zarar vermek olmadığını biliyordum, yani en azından ben öyle düşünüyordum.

Pencereden dışarıya baktım, kara bulutlardan akan yağmur damlalarını izledim. Bu görüntü bana bir şeyi hatırlattı...

Aptalca bile olsa gitmeye karar verdim. Belkide çok pişman olacaktım ama kararımı vemiştim. Yarın gece o adamın verdiği adrese gidecektim. Boynumdaki tılsıma dokunup ihtiyacım olursa bana yardım edeceğini umdum.

Sabah olmuştu. Elizabeth saçlarını tarıyordu, gözleri aynada göz altlarındaki mor halkalara gitti. Kaç gece uykusuz kalmıştı? Kaç kere dertsiz tasasız başını yastığa koymuştu? Bu dünyada gözlerini açtığından beri hayatı altüst olmuştu. Aynadaki soğuk gözlere baktı, soğuk ve cansız bakan gözlere. Çok şey değişmişti, Elizabeth'de değişmişti.

Önceden güzelliğini çok önemseyen genç kız şimdi doğru düzgün kahvaltı bile yapmıyordu. Çok zayıflamış, yüzü çökmüştü. Bunun farkında bile değildi.

Sonunda kahvaltı masasına oturup, ailesi ile kahvaltı yapmaya başladı. David yine Elizabeth'e bulaşmadan rahat edemiyordu. Elizabeth ise ya cevap veriyor ya da ilgilenmiyordu. Birkaç gündür durumları epey sıkışıktı, bu nedenle David çok çalışmak zorunda kalıyordu. Ancak Elizabeth'in bundan haberi yoktu.

David ne kadar istemesede, yorgunda olsa belli etmeyerek ustasının yanına çalışmaya gitti. Biricik ablasının üzülmesini istemiyordu. Elizabeth ise nottaki adrese bakmaya gitti. Sabah saati etrafı net bir şekilde görmek istedi. Akşam sokaklar genelde çok ışık olmadığından karanlık oluyordu.

Genç kız yolu sokaktaki insanlara sorarak buldu. Adreste şüpheli hiçbir şey yoktu. Sadece eski taşları olan bir ev vardı. Ürkütücü ama aynı zamanda çok nostaljik görünüyordu. Genç kız burada kimin oturduğunu çok merak etsede evdekileri rahatsız etmemeye karar verdi. 

Geldiği yolu geri takip ederek döndü. Yolda giderken pazar kalabalığı dikkatini çekti, biraz bakınsam fena olmaz diye düşündü genç kız.

Pazarda acele etmeden yavaş yavaş bakınarak gezmeye başladı. Hediyelik eşya görünce duraksadı. Aklına bay James'in verdiği yeşil taşlı kolye geldi. Elizabeth'e daha önce hiç kimse hediye almamıştı.  O an kendini çok özel hissetmişti.

Aklına David ile annesi geldi. Onlar onun için birçok şey yapmıştı. Elizabeth yaşadığı şeylerden dolayı onlardan ister istemez biraz uzaklaşmıştı. Son günlerde kardeşi ve annesine ne kadar soğuk davrandığını hissedince kendini çok kötü hissetti. 

David'in yorgun ama sıcak gülümsemesini ve annesinin sonsuz şefkatini hatırlayınca kendini bir suçlu gibi hissetti.

Ancak bunlar Elizabeth'in suçu değildi. Başına gelen onca olaydan sonra ailesini endişelendirmek, kendisinin bile çözemediği olaya onlarıda katmak istememişti.

Bir nevi özür gibi sayılabilecek bir hediye almak istedi onlara. Asıl özürü tüm bu olaylar bittikten sonra onlarla bol bol vakit geçirerek telafi edecekti. 

Küçük bir çocuk gibi heyecanla eşyalara yaklaştı, ancak hepsi çok pahalıydı. Hediyelik eşya değilde işe yarayacak şeyler almayı düşündü. Annesi ince kıyafetleri nedeniyle sıksık hasta oluyordu. Ona kalın ve sıcak tutucak şeyler aldı. David ise çalışırken parmağını yaralamıştı, onun içinde bir şeyler alıp eve döndü.

Annesi ve kardeşi Elizabeth'in aldığı şeylere çok sevinmişlerdi. Akşam yemeğinden sonra Elizabeth annesine dışarı çıkmak için resmen yalvarmıştı. Orta yaşlardaki kadın kızına kıyamayıp kabul etmişti. Elizabeth bir arkadaşıyla buluşacağı yalanını söylemişti.

Evden çıktıktan sonra buz gibi havada adrese doğru gitmeye başladı. Karanlıkta, soğuk havadaki belli olan sıcak nefesiyle ısınmaya çalıştı. İkide bir uzun ince buz gibi parmaklarıyla tılsıma dokunuyordu. Tılsıma ihtiyaç duymamayı umuyordu.

Sonunda adrese varmaya yakın siyah giyinmiş uzun boylu bir adam silüeti göründü. Genç kızın içinde hem korku hem merak duygusu ve endişe yerini almıştı. Nefesini tutarak adama yaklaşmaya başladı.

Adam acele etmeden kıza bakışlarını yönlendirdi. Oldukça sakin hatta sıkılmış gibiydi. 

Genç kız mesafesini koruyarak adama gergin bir şekilde baktı. Titreyen parmaklarını saklamaya çalışarak elini yumruk yaptı. Aklından birçok şey geçiyordu. Bu gecenin nasıl biteceğini ön görememek genç kızı çok geriyordu.

Genç adam sonunda konuşma tenezzülünde bulundu. "Kusura bakmayın genç bayan, sanırım sizinle düzgün bir şekilde tanışamadık. Ben Lucas Dawson, sizde Elizabeth Morris olmalısınız." dedi genç adam. 

Elini kibar bir şekilde uzattı ve kaşlarının altından genç kıza bir bakış attı. Sanki genç kızın tepkisini ölçüyormuş gibi.

Genç kız adını duymasıyla endişeye kapıldı. Ancak adam son derece sakindi, muhtemelen böyle bir tepkiyi bekliyordu.

"Sizi biraz araştırmış olmamın bir sakıncası yoktur umarım." dedi hafif bir gülümsemeyle.

Genç kız gergin bir şekilde kuru dudaklarını yaladı, buraya geldiğine çok pişman olmuştu.

"Lütfen endişelenmeyin bayan Elizabeth, sizi korkutmak istemedim. Ben buraya sizinle konuşmak ve sizi birine yönlendirmek, size yardım etmek için çağırdım. Durumunuzu biliyorum." dedi. Son cümle ile Elizabeth'in yeşil gözleri kocaman açıldı. Bu adam düşündüğü şeyden mi bahsediyordu?

Genç kız şaşkın gözlerle genç adama bakıyor bir cevap bekliyordu.

Genç adamın yüzü gizemli bir sırıtışla gerildi. Etrafına bakınıp kıza doğru biraz yaklaştı.

"Siz aslında gerçek Elizabeth değilsiniz."

Genç kız şaşkın ve meraklı gözlerle adama bakakaldı.

YabancıWhere stories live. Discover now