2-

492 44 66
                                    


...

Erken uyanmıştım, henüz alarmım çalmamıştı. Ya da duymamıştım, izlediğim boş tavan eşliğinde zihnimden geçenler alıkoymuştu beni gerçek dünyadan.

Hissediyordum. Tüm bu baskılar, iyiliğin için söylüyoruz adı altında yapılan konuşmalar, yapmaya zorlandığım falan filanlar..

Her geçen gün biraz daha sona yaklaştırıyordu beni.

Böyle konuştuğuma bakmayın, ailemle aram iyiydi. İkisini de  çok severdim. Fakat bazen babamın benden bir umutsuz vakaymışım gibi bahsediyor oluşu canımı yakıyordu. O sabahlardan birindeydik, anneme benimle ilgili bir şeyler anlatıyordu.

Beni seviyordu ama memnun olduğu söylenemezdi.

Son zamanlarda ise onunla aramızdaki bağın eskisi ile bir alakası kalmamıştı. Babam eskiye göre çok değişmişti. Gösterdiği sevgiden yana pek bir değişiklik yoktu, hala kaskatı bir babaydı benim için. Sevgisini kolay kolay belli edemeyen bir insandı, ya da göstermek istemiyordu bilmiyordum ama eskisine göre daha ilgisizdi.

Bizden kopmuş gibiydi, yalnız işleri ile ilgileniyordu son birkaç senedir. Belki de işkolik oluşu bana olan bakış açısını değiştirmişti. İşe yaramazın tekiydim. Benden bu konuda memnun olmadığı açıktı.

Fakat bu zamana kadar hep onun başını eğdirmemek için çabalamıştım. Evet belki eğitim konusunda hiçbir halt yapamamış olabilirdim ama her şeyden önce iyi bir insandım, her zaman örnek gösterilen bir öğrenci olmuştum. Aynı zamanda iyi bir evlattım, fakat babam için bunların hiçbir önemi yoktu. O sadece başarılarla ilgilenirdi. Haklı olabilirdi.

Benim gibi hayatta hiçbir gayesi olmayan, tek meşgali gezip hayatını yaşamak adlı zaman kaybını teselli edinen bir evlat elbette ki onu memnun etmeyecekti.

Bana göre düşünmemek için başarı ve azim gerekirdi, çünkü böyleleri her zaman mutlu görünürdü. İşte tam da bu yüzden düşünmeye mahkum bir insandım.

Demem o ki, benden adam olmazdı.

Öğleye kadar uyuma hayallerim sabah 7 alarmı ile puf olmuştu. Şirketteki ilk haftam geçmişti bile. Yeri geldi sıkılarak, yeri geldi kendime eğlence çıkararak, yeri de geldi sürüne sürüne tamamlamıştım haftamı.

Kısacası çalışmak hariç her şeyi yapmıştım. Sanırım çalışmak lügatımda yoktu.

Bu süreçte yeni ortağımız Kayalar şirketi ile birlikte tasarım ekibimiz bir araya gelmiş, yeni sezon kreasyon fikirlerini tasarlamaya başlamışlardı bile.

Bense sadece bana verilmiş odamda oturmuş, kolpadan birkaç dosya inceleyip, telefonumla ilgilenmekten başka bir şey yapmamıştım. Biraz önce sanırım demiştim öyle değil mi? Sanırımı fazla olur, çalışmak kesinlikle lügatımda yoktu.

Sarsak adımlarla banyoya ilerleyip yüzümü soğuk su ile buluşturdum, ardından dişlerimi de fırçalayarak yüzümü kuruladım.

Aynanın karşısına geçip saçlarıma gelişine şekil verdim. Özenecek halim yoktu.

Geç kalmamak adına hızla üzerime takım elbisemi geçirdim. İçinde çok fazla kasılsam da yaptığım işin ciddiyetini takınmam gerektiğini biliyordum. Ne yalan söyleyeyim takım elbise her ne kadar bunaltıcı olsa da içerisinde aşırı karizmatik duruyordum. Değer miydi değerdi.

20 yıllık hayatımda bir Allah'ın günü takmadığım, denesem bile beceremeyeceğimi bildiğim siyah kravatımı bir kenara fırlatıp odayı terk ettim.

...

Şirket kapısından giriş yaptığım sırada merdivenlerin başında derin bir sohbete dalmış gibi gözüken babam ve Sözer abiyi gördüm. Kendisinin isteği üzerine Bey'den abiye geçiş yapmıştım. İşime gelmişti böylesi daha rahat hissettiriyordu. Resmiyet sevmezdim.

Varoluş (bxb)Where stories live. Discover now