8-

319 36 87
                                    

...

Çalışma saatlerinin sona ermesi ile yerimde rahatsızca kıpırdandım. Her yerim tutulmuştu. Tüm gün yerimde, aynı pozisyonda dur durak bilmeden taslak birkaç şey çizip Sarp'ın verdiği dosyalarla ilgilenmiştim. Kendimi bu çizim konusunda geliştirmem lazımdı ve kendi başıma olacak iş değildi. Profesyonel bir yardım almayı düşünüyordum.

Bu süreçte Sarp Bey hiç odaya uğramamıştı. Muhtemelen ekibin başında durup kreasyon fikirlerine yardımcı olmuştu. Yani sabah yaşanan şeylerden sonra hiç yüz yüze gelmemiştik.

Karşısına çıkmaya pek hevesim yoktu ama mesai ekibini saatlerle alakalı bilgilendirmek bana kalmıştı. Mecburen ayaklandım. Saatimi kontrol ederek kapıya doğru adımladım.

20.06

Mesai saati 12'de sona eriyordu. Sıkıntıyla ofladım. Nasıl dayanacağımı bilmiyordum.

Kafamı hafif sola çevirmemle boynuma giren ağrı da gece boyu çekeceğim zorluğu doğrular nitelikteydi.

Boynumu hafif dokunuşlarla ovalayarak asansörlere doğru ilerledim. Yanımdan geçen stajyerler saygıyla eğilip selam verirken aynı şekilde bir baş selamı ile karşılık veriyordum.

Sonunda asansörlerin önünde durup beklemeye başladım.

Açılan kapı ile sızlayan boynumu bırakıp içeri adımlamıştım ki babamla karşı karşıya gelmemiz bir oldu.

Hiçbir şey demeden yanına geçip 4. katı tuşladım.

"Nasıl gidiyor?" Kafamı kaldırıp babam ile göz göze gelmemizi sağladım. Tek kaşını kaldırmış her zamanki somurtkan ifadesi ile doğrudan bana bakıyordu.

"Güzel, normal işte."

"Çalışıyor musun?" Masanın başından kalkıp yemek bile yememiştim.

"Evet, söylediğin şeyleri hallettim, biraz da çizim çalıştım baba."

Kıytırık bir gülüşle, "Emin miyiz?" dedi.

İnanmadığını biliyordum, yine boşu boşuna kendimi açıklama gereği duymadım. Sadece başımı sallamakla yetindim.

"Kendini kandırma oğlum, bir şeyler öğrenmeye çalış. Buraya geliş amacını unutma, işlerin nasıl ilerlediğini öğren, Sarp abinin sözünden de çıkma."

"Kendimi kandırmıyorum baba, gerçekten çalışıyorum."

Boğazımdaki yumruya rağmen konuşabildim. Babamla her yalnız kaldığımızda boğuluyor gibi hissediyordum artık.

"Hiç ümidim yok ama belki Sarp'ın elinde adam olursun.
Güvenim tam." dedi umursamaz bir tavırla. Ardından gömleğinin iki düğmesini açıp kravatını gevşetti.

"Keşke bana da güvensen biraz." diye mırıldandım.

Duymadı.

Ya da her zamanki gibi duymazdan geldi.

Açılan kapıyla babam dışarı çıktı. Sıkıntıyla bir nefes verip ellerimi saçlarımın arasına daldırdım.

Kapı tekrar kapanmadan dışarı adımlamıştım ki birisiyle çarpıştık.

İrem.

O çarpışmanın etkisiyle birkaç adım sendelerken ben olduğum yerde etrafa saçılan eşyalarına baktım.

"Sinan Bey, özür dilerim hemen hallediyorum."

Üzerimdeki gerginliği bir kenara bırakıp tebessüm ederek "Sorun değil." diye karşılık verdim. Yere eğilip dağılan eşyalarını toparlamasına yardım ettim.

Varoluş (bxb)Where stories live. Discover now