Ölüm

398 206 143
                                    

Karanlık zihninin her köşesine hakim olmuştu. Ucu bucağı görünmeyen karanlığın içinde bir ışık parıltısı arıyordu ama tek bir ışık kaynağına rastlamadı. Ölüm onu yutmuş muydu? Ölüm böyle  bir şey miydi? Zihnin her yerine hakim olan ve tek bir mini minnacık ışık parıltısının bile bulunmadığı kocaman bir siyah ton muydu? Öldükten sonra insanların zihni karanlığa mı hapsoluyordu? Eğer böyle ise bu hiçte dayanılacak bir durum değildi. Bedenini hareket ettirmeyi denese de hiç bir beden fonksiyonu hareket etmiyordu. 

"Kimse var mı? Hey! beni duya biliyor musunuz?"

Ne kadar bağırmaya çalışsa da feryat figan etse de ağzından tek bir harf bile çıkıp hava ile temas etmiyordu. Tüm haykırışların sadece zihninden geçtiğini bilmiyordu. Ölümün bu denli olduğunu düşünmemişti hiç, ona göre ölüm yeniden gerçeğe uyanmaktı. Uzunca bir yol olmalıydı etraf mat ve yoldan başka hiç bir şey olmayacaktı. Yolun sonunda ise bir kapı olmalıydı kapı iki şekilde karşılamalıydı;

"İyi insanlar için kapıya yaklaştıkları an kapı bunu hissedip kendi kendini açmalıydı ve gözlere aniden yansıyan kocaman bir ışık parıltısı olmalıydı öyle bir parıltı olmalıydı ki öyle bir kamaştırmalıydı ki gözleri insanlar onun büyüsüne kapılıp adeta hipnoz olmuşçasına ilerlemeliydi ve ayaklarına engel olamamalıydı. Parıltı onu alıp diğer ölümlülerin diğer iyi ölümlü insanların yanına kadar götürmeliydi ama bunu nasıl yaptığını, iyi insanların yanına nasıl geldiğini hatırlamamalıydı yani diğerlerinin yanına vardığında hafızasından silinmeliydi. Sadece ışığı görüp insanların yanında uyanmalıydı ve buraya nasıl geldiğini bilmemeliydi. Aklının derinliklerinde bir yerde soru işareti kalmalıydı.

Kötü insanlar için kapıya yaklaştıkların an kapı onun zihnini etkilemeli. Ardındaki o yoğun negatif duygular daha içinden geçmeden bir ön izleme gibi onun zihnine yansıtmalı. O yoğun negatif enerjiden kurtulmak için kapıdan bir an önce geçmek için çabalamalı ama kapı buna izin vermemeli. O kadar engel olmalı ki; o, kapıyı açmak için ekstra güç bir çaba uygulamalı. Kapıya dokunduğu an kapı dikenli olmalı ve ruhuna batmalı. Bedene değil o batış ve o acı ruh ile hissedilmeli insanı o kadar çaresiz bir duruma getirmeli ki o kapıdan geçemeyeceğini ve ömrünün sonuna dek o koridorda hapsolduğunu hissettirmeli, tam vazgeçtiği anda ise zihnine çaresizliğin hakim olduğu an ise kapı kendiliğinden açılmalı ve o yoğun negatif duygulu olan ve ucu bucağı görünmeyen koca karanlık onu içine içine çekmeli. Geri dönüp kaçmaya çalışsa bile kaçamamalı böyle: kaçtığını sancak kaçtığını hissedecek ama o karanlık güç , gücü ile ona acı çektire çektire iliklerine kadar hissettire hissettire adım adım ve yavaş yavaş çekip yutmalı. Sonra karanlığın dibine tükürmeli." 

Kısa süreli uyku felci geçiren Shamaless gözlerini açtı ve etrafa bakındı içini bir rahatlama duygusu sardı. Ölmemişti o karanlıkta sıkışıp kalmamıştı. Başı  çınlamadan zonkluyordu. Yanı başında bir kadın duruyordu. Kadının kafasından akan ve yerde biriken kan içini ürpertiyordu. Ona bir şey olduğundan ve buna onun sebep olduğundan o kadar çok korkuyordu ki dili tutulmuştu. Yaklaştı kadına ve bedenini kaldırıp elini belinin altına koydu. Shameless tuhaf bir duygu hissediyordu ama bunu anlamlandıramıyordu içini kasıp kavuran etrafa zihninden yayılan evin her köşesini kaplayan bu his onu çok rahatsız ediyordu. 

"Bayan iyi misiniz? Kendinize gelin lütfen."

Elini kadının boynuna götürdü sonra kadının bedenini bıraktı. Geri çekildi yerde öylece yatan kadından uzaklaştı.

"Şey yo, hayır ya lütfen. Daha uyanamadım mı? Karanlığın açıldığı evre burası mı? Bu karanlığın başka bir yüzü mü? 5 dakika öncesine dönebilir miyiz? Karanlık zihnimde daha sakin bir şekilde ve daha sevimliydi."

Korku sessiz ve soğuk bir şekilde yaklaştı. Shamaless ürperdi ve ayak parmakların soğumaya başladığını hissedebiliyordu. Çok geçmeden bedeni üşümeye başladı ve korku zihninin her köşesine yayılmış bedeni uyarıyordu. Zihninde bir fısıltı yankılandı tekrar duymak için nefesini tuttu ve bekledi sonra biraz daha bekledi ve biraz daha, ses tekrar yankılandı. 

"Öldü  ne bekliyorsun yeniden dirilmesini?  Ardına bakmadan kaç !".

YüzsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin