Dokunuş

232 116 120
                                    

Shamaless ayağı kalktı, zihnin de bir şaşkınlık oluştu. Eksik bir şey vardı, o kadar yükseklikten yere düşüp bilincini kaybedip nasıl oluyor da hiç bir şey olmamış gibi enerjik kalka biliyor. Uyuşmayan bir şey var, sanki 5 bin parçalık yapbozu tamamlamaya sadece tek bir parça kalmış ama o son parça yapboza uymuyor. Bu derece anlamsız hissediyordu, arkasını döndü ve çığlık attı. Attığı çığlığı kendisi bile duymadı.

"Ne oluyor lan! Sülü hiç komik değil, gerçekten eğer benimle dalga geçiyorsan bu komik değil."

Silüet'i ne görebiliyor nede hissedebiliyordu. Yerde uzanan bedenine öylece bakıp durdu. Kendisi ayakta ve bedeni hala yerde yatıyordu. Kırılan küvetin parçaları etrafa dağılmış ve bir kaçı Shamaless'in bedenine yapışmıştı. Yaklaştı parçaları çıkarmak için elini uzattı ve eli bedeninden geçti. "Ne!" Kendine dokunamadı ve kendi bedenini hissedemedi. Maddesel hiç bir şeye dokunamıyordu, yerde yatan bedeniyle öylece kala kaldı.

"Shamaless iyi misin? Hey ! gözlerini açsana be adam. Uyuyor musun? Öldüm mü?" Ölüm böyle bir şey mi? Kendini izlemek ve hiç bir şey yapamamak mı? Kendine yardım edememek mi?
"Ne kadar güçsüz ve aciz varlıklarız, gözümüzün önünde ki bize yardım bile edemez duruma geliyoruz."

Shamaless olayın şoku ile ilerlemeye başladı. Etrafta bulunan maddesel hiç bir şeye dokunamıyordu. Yerinden en ufak bir yere kıpırdatamıyordu, kendini çok yalnız hissediyordu. Ömrünün geri kalanını bu şekilde mi geçecekti? Bu gerçekten dayanılmaz bir şeydi, ilerledi kapıyı açmak için kapı koluna elini uzattı ve eli kapının içinden geçti. Tuhaf hissetti maddelerin içinden geçebiliyordu, o yüzden kapı ile herhangi maddesel bir nesne ile işi yoktu. Kapıyı açmadan içinden geçti ve koridora çıktı, ilerledi aynanın önünden geçti. Kendine bakmak istedi ama aynanın karşısında hiç bir şey yoktu. Sadece koridorun duvarı görünüyordu, hiçlik duygusu kapladı içini artık bir hiç olmuştu. Aynayı geçtikten sonra biraz daha ilerledi, duvarın içinden geçti.

"Ah! Facess seni çok özledim." Herhangi bir ses dalgası yoktu ama garip bir şekilde facess onu duymuştu. Ölü bedeninin başında duran facess, ona öfkeliydi tokat atmak istedi ama ona dokunamadı. "Shamaless burada ne işin var? Hangi yüzle buradasın!" Dedi. Shamaless tuhaf hissediyordu çünkü onu duymuyordu ama anlıyordu. Ses bir şekilde hisse dönüşmüştü. Neye uğradığını şaşıran Shamales;

"Neden öyle dedin?" Dedi ve Facess'in gözlerini içine baktı, o kadar masum ve yalnızdı ki gözlerinin derinliklerindeki çaresizliği görebilmişti.
"Yine mi? Shamaless yoksa yine mi?"
"Facess ne dediğini anlamıyorum. Çok korkuyorum, ne yaşıyorum ve ne oluyor bana hiç anlamıyorum. Senin bu hale gelmene sebep olan kişi benim ve seni o kadar özlüyorum ki. Geri gerebilir misin?"
"Maalesef burada böylece sıkışıp kaldım. Kendimi izleyip, kendime yardımcı olmak istiyorum ama başaramıyorum. Senin bir suçun yok, sana yardım edemediğim için özür dilerim."

"Neden öyle dedin? Seni anlamakta zorlanıyorum"
"Son zamanlarda seni çok ihmal ettim, bu yüzden kendimi çok suçlu hissediyorum."
"Sen gerçek misin?"
"Bu gerçekten önemli mi? Yanındayım sen ne zaman istersen ve nerede istersen"
"Ah Facess benim sevdiceğim, sen ne kadar güzel ve anlamlı bir kadınsın. Böyle ince ruhlu biri olduğunu her zaman biliyordum. Beni her zaman etkiledin." Dedi.

İşaret parmağını facess'e uzattı ve facess'te aynı şekilde işaret parmağını uzattı. Parmakları birbirine değdiği anda küçük bir ışık parıltısı oluştu, işaret parmağından bedenine doğru yayılan ışık parıltısı geçtiği her noktayı siliyordu. Facess parmaklarından başlayarak yavaş yavaş silinmeye başladı. "Seni çok seviyorum ,seni bekleyeceğim. Beni bul Shamaless" son sözleri oldu.

Shamaless ağlamak istedi, ağlayamadı ama ruhu sızlıyordu. Facess kaybolunca küçük parıltı havada durdu, shamaless öylece parıltıyı izledi. Ne kadar da parlak bir şeydi öyle, bedeni burada olsa gözleri kamaşırdı. Elini parıltıya doğru uzattı. Parmağından başlayıp , vücudunun her yerine yayılan parıltı ilerlerken shamaless yanıyordu. Tüm vücudunu dolaşıp en son kalbine geldi. Shamaless kayboldu.

"Uğultular X'i çok tedirgin ediyordu, birbiri ardına tekrarlanan sözcükler zihninde yankılanıyordu. Karanlığın hizmetkarları, karanlığa hapsolmuş ve artık kurtulmanın imkansız hale geldiğini öğrendiklerinde kaçmayı bırakıp ruhlarını karanlığa hizmet etmek için adayan birer asker olmuşlardı. fısıldayarak söyledikleri şey;
'Yüüüüü' 'zzzzz' 'süüüüü' 'zzzzzz'.

X bir garip hissetti neden bu kelime? Türkçe de '616.717' adet kelime vardı, tüm bu kelimelerin içinden neden bir kelimenin olumsuzu ile türemiş bir kelime fısıldıyorlardı. Kocaman karanlığın emrinde bulunan ve sadık askerleri gibi hizmet eden bu garip siyah dumanın içinden gelen uğultular, ne anlatmak istiyordu? Karanlığın bize söylemek istediği bir şey mi vardı? Ne de olsa içimizde derinliklerde kimsenin bilmediği ama karanlığın bildiği gizli olan bir karanlık tarafımız vardı. Belki o karanlık tarafımız da karanlığın hizmetindeydi. X' in aklını kasıp kavuran düşünceler zihnini epeyce yordu. Kuleye varmıştı ve beklemeden çıkmaya başladı. Nerede olduğunu o kadar çok merak ediyordu ki artık dayanamıyordu. Nerede olduğunu bilirse belki bir çıkış yolu da bulabilirdi.

Yukarı doğru her yükseldiğinde biraz daha merakı artıyordu. Atmosfer siyah, ıssız ve de serindi. Bedeni üşümeye başladı, zihnini ise merak duygusu esir almıştı. Kulenin tam tepesine vardı. O kadar yoğun esen bir serinlik vardı ki yorulmasına bile izin vermeden onu kendine getirmişti. X etrafına baktı.

"Gerçekten mi? Bu gördüklerim gerçek mi? Yoksa zihnim benimle alay mı ediyor?" Dedi.

Şaşırmıştı çünkü şaşırmakta haklıydı, birbiri ardına dizilmiş bloklar ve her yerde bulunduğu kuleden vardı. Her yer o kadar simetrikti ki , birbirinin tıpa tıp benzeriydi. Karanlık X'i köşeye sıkıştırmıştı ve yalnız başına değildi. Bu koca yerde çaresiz ve tek başına olduğunu düşünen X kapana kısılmış bir fare ile aynı duyguları yaşıyordu.
"Şey burası sanki şeye benziyor" Söylemek istemiyordu, en azından o çaresizliği dillendirip kendini daha da çaresiz hissetmek istemiyordu.

"Kahretsin! Burası bir labirent""

YüzsüzWhere stories live. Discover now