Algı

364 188 147
                                    

Shamaless'in zihnine erişen korku onun sağlıklı düşünmesini engelliyordu. Kadının üzerinden atlayarak kaçmaya başladı. Odadan koridora yöneldi. Uzun ve düz duvarları bulunan koridor ona otobanı andırıyordu çünkü duvarlar asfalt rengindeydi. Zihnini kaplayan korkular zihninden yayılıp, duvarları kaplıyordu. Koridor boyu koşmaya başladı. Aniden durdu, bir şey fark etti ve geri gelip tekrar baktı.

Aynada gördüğü yüz onun yüzü değildi ama bir şey vardı, onu rahatsız eden bir şey. Sanki o şey İçinin derinlikleri de bir yerde, yaklaştı vahşetin tüm yoğunluğunu gözlerinin içinde görebiliyordu. Daha derinlemesine baktı, göz bebeğinin derinliklerinde çok kısa bir an kendini gördü. o koca siyah leke yayılmaya başladı ve onu kendine çekti.

" X elini daldırdığı anda suyun derinliklerine çekilmişti. Nefesini tuttu, onu suyun derinliklerine çeken o şeyde neydi? Daha önce hiç görmediği ve anlamlandıramadığı o şey karşısında duruyordu. Dokundu ama eli içerinden geçti. X çok şaşırdı ve kafasında soru işareti oluştu. Dokunduğunda eli içinden geçiyorsa onu tutup nasıl suyun derinliklerine çekebilmişti. Bunu anlamlandıramıyordu derken zihninde bir ses yankılandı. Bu sesin anlamsız bir şekilde huzur veren bir yanı vardı.

"Sen bana dokunamazsın ve beni göremezsin, sadece hissedebilirsin ancak ben sana dokunabilir ve beni görmeni sağlayabilirim."

X şaşkınlıklar içinde afalladı çünkü herhangi bir ses frekansı ve suyu dalgalandıran bir etki olmadığı halde onu nasıl anlayabiliyordu. Sanki o içinin derinliklerinden bir yerden ona fısıldıyordu. Tüyleri diken diken oldu ve içi ürperdi. Geldiği yerden çıktığına mı? Sevinmesi gerekirdi yoksa geldiği yerden daha tuhaf ve ürkütücü bir yere geçiş yaptığı için üzülmesi mi? Gerekirdi bilemedi. Daha ilginç olan ise X dudaklarını hareket ettirmeden ona seslenebiliyordu. Bu bu o kadar tuhaf bir his geliyordu ki yani bu nasıl olabiliyordu. Gördüğü varlık ondan bir parça mıydı?

X: Sende kimsin ?

"Hadi ama beni tanımadığını falan söyleme çok ironik olur."

X: Seni  hissedebiliyorum ama seni tanımıyorum. Buda çok garip hissetmeme neden oluyor.

"Ben bedeninin sıkışıp kaldığın şu yerde zihninin özgürlüğüyüm. Kendini sınırlamamanı göstermek için buradayım."

Kocaman bir ışık parıldadı sanki suyun içinde bir nükleer bomba patlamıştı o kadar yoğun ve durdurulmaz bir güç açığa çıktı ki. O şey gücün içinde kayboldu ve X savruldu. Zihni karanlığa büründü koca bir karanlığın dibini boyladı. Etrafta tek bir ışık kaynağı bile yoktu." Zihninde yankılanan ses;

"Neredeyim !..... Beni duyan var mı?"

X 'i gafil avlayan karanlık hiçte merhamet etmedi. Tek bir ışık kaynağını bile ona sunmadı. 

Karanlık yavaş yavaş yayıldığı yere doğru geri çekildi. Shamaless, kendine ait olduğu bir çift göz fark etti. Etraf kap karanlık ve ona dokunmak için ona engel olabilecek hiç bir nesne yok. Her şey o kadar net ve şeffaf ki... Tüm hisleri birer birer çıktı, zihnini ve ruhunu terk etti. Artık hiç bir şey hissetmiyordu. Karanlık tüm nesneleri ve hisleri yutmuş olmalıydı. Baktığı gözlere doğru onu çekip bütünleşmek isteyen bir şey vardı, belki de sadece bir his. Olabilecek şeyler için sayısız yatan ihtimal vardı. Çekip bütünleşmesini bekleyemezdi atladı.

Shamaless ansızın arkasında ki duvara sertçe çarptı ve şaşırdı. Kısa süreli bir şok geçirdi, Sanki bedeni ne kadar derin olduğundan emin olamadığı karanlığa düşüp yine bulunduğu an da kendine geliyordu. Cansız bir varlık gibiydi sanki duvara çarpmadı da o duvar oldu. Sonra birer birer ayrılan hisler sürü halinde ve dört nala koşan atların start emri verilmişçesine birbirleri ile yarış içinde geri gelmeye başladı. Yarışı öfke kazandı o yüzden ilk hissedilen duygu öfke oldu. Anlamsızca olan bu öfkenin nedenini anlamaya kalmadan, yüz hizasına doğru kızgın bir silüet belirdi ve yakasından tutup çekti sonra bir daha duvara çarptı. Shamaless'in çığlıkları koridor boyu yankılanıp tekrar geri döndü. Nabzı hızlandı ve daha kötüsü korkuyordu.

Zihninde ürpertici bir tonda ses yankılandı. Bu sanki gırtlağını patlamak için konuşan kaba bir adamın haykırışları gibiydi. Sesin o kadar derin ve o kadar kaba yoğunluğu vardı ki hem hayranlık duyup hem de korkmamak elde değildi. Bu sesi uyurken duysa vahşetle uyanıp duyduğu sese hemen teslim olurdu. Etrafta anlamlandıra bileceği her hangi bir cisme çarpan ses dalgası ve geldiği yeri anlaya bileceği bir eylem yoktu. Ses her yerden geliyordu sanki zihninin her köşesinden sesleniyordu.

"Neden onu öylece orada bırakıp kaçtın? Sen nasıl bir adamsın ! Şuan şurada seni o kadının olduğu yerde olmamanı sağlamamam için tek bir neden söyle bana."

Shamaless olayın şoku ile öylece baka kaldı ve zihni sessizliğe gömüldü, bedeninden beliren şeyin ne olduğunu mu düşünmeliydi yoksa ona söylediği şeyleri mi? Sessizlik huzur vermişti.

"Oyh zihnim sürekli böyle sessiz kalabilir misin? Anlıyorum kalamazsın demi? En azından biraz biraz daha kal, gitme Ne olur!" Sessizliğe bir an alışmıştı ama gözlerinin önünde gidip gelen şey onu kendine getirdi.

"Sen şey sen gerçek misin?" Elini silüet'e doğru uzattı eli içinden geçti. "Evet Shamaless her şeyin sonuna gelmiş, bulunmaktasın. " Dedi.

"Son duanı et ! der mi acaba?" kendi kendine çaresizce avunuyordu.

Kendinden beliren silüet o kadar kızgındı ki. Shamaless'i tek bir hamlede ve sadece saliseler kadar kısa bir sürede boynunu kırıp öldürebilirdi. "Cevap versene korkak !" Boynunu kırmaması için kendi ile verdiği savaş o kadar yoğundu ki Shamaless'in zihninde bir ışık parıltısı oluşup gözlerini kamaştırdı ve etrafa baktı. Kamaşma yavaşça geçti ve gözüne ışıklandırmalar takıldı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Etrafta ki heyecanlı heyecanlı haykırışlarda neydi? "Burası bir ring yok yok dört bir yanı iplerle çevrili değil." Dedi ve Biraz daha her şey netleşince anladı. Burası şey burası sadece birinin kazanabileceği ve hiç bir kuralın olmadığı bir  arena derin nefes alan Shamaless:

"Kahretsin......" Dedi.



YüzsüzWhere stories live. Discover now