Düşüş

170 69 55
                                    

"X derin bir nefes aldı, mükemmel derece de oluşturulmuş ve daha önce görmediği nasıl çıkacağını bilmediği bir labirenteydi. Birbiri ardına dizilmiş ve birbirine tıpatıp benzer olan bu bloklar başka ne olabilirdi ki? Karanlık duman tüm duvarları sarmış, X'i bunaltmaya çalışıyordu. Çaresizlik ise yavaş yavaş zihninin her köşesine yayılmış, kendi zihnini ona zindan edip onu ömür boyu hapsetmek istiyordu. 

Merdivenlerden inip buradan çıkmanın bir yolunu aramalıydı. Bulamadığı takdirde çaresizlik aklını elinden alacak ve belki de X karanlığın hizmetkarlarından biri olacak. Hızlı hızlı merdivenlerden inerken, duvarda gözüne bir şey çarptı. Yalnız olduğunu düşünen X hiçte yalnız sayılmazdı, en azından etrafta gözüne yansıyan varlıklar vardı. Belki de karanlık ona bir yanılsama gibi geliyordu, karanlığın amacı onun aklının derinliklerine kadar sızıp onun aklını ele geçirmek. Belki de tüm bunlar karanlığın bir oyunuydu nereden bilebilirdi ki bu koca güç ona her şeyi yaptırabilirdi. 

"Hey sesimi duyan var mı?" Ses bir kaç metre yankılanıp tekrar ona geri geldi.
"Sende kimsin?" Diye karşılık verdi.
"Ben X" Ve "Bunu zaten biliyorsun."

Galiba kafayı çoktan yemişti çünkü yankılanan sesini cevaplıyordu. İlerlemeliydi ama bir işaret bırakmalıydı, buradan geçtiğini ve sonra tekrar geldiğinde nerede olduğunu, buradan geçip geçmediğini anlayabilmesi için bir işaret bırakmalıydı. Duvara doğru yaklaştı, uğultular hala 'Yüzsüz' diye fısıldıyordu. Duvarı kaplayan şu karanlık dumana dokunmak istedi ve elini uzattı, duman birbirinden ayrıldı.

"Yaaa bu şey canlı en azından hissediyor. Nasıl dokunmak istediğimi anladı ki?" Duman birbirine yaklaşarak bir yüz oluştu. Bir uğultu daha duydu ama bu önce ki duyduğundan farklıydı. X'in nabzı hızlandı ve tedirgin olmaya başladı, çok tuhaf hissediyordu çünkü kulağı ile duyabileceği herhangi bir ses yoktu ama uğultu zihninde yankılanıyordu. Bu uğultuyu duyan akıllı biri aklını yitirirdi, o kadar derinden geliyor ki, sanki ruhu içinden ona sesleniyordu. 

"Dokunma!"
"Neden?"
"Çünkü bize dokunamazsın."
"Size neden dokunamıyorum?"
"Biz senin dokunup bir anlam verebileceğin bir şey değiliz."
"Siz kimsiniz? Ve kaç kişisiniz?"
"Bunu gerçekten soruyor musun?"
"Evet neden şaşırdın?"
"Kimsin sen?"

X sinirlenmeye başladı, onun için bir şeyi anlamlandırmak çok önemliydi. Her şey anlam kazandığı zaman güzeldir. Anlam kazanılmayan bir şey beyinde soru işareti olarak kalır, yani havada kalır ve beyin buna ne tepki vereceğini bilemez. Bir çıktısı olmaz, bir sonuca bağlanmaz, onu önemseyebileceğin bir değeri olmaz. İyi mi? Yoksa kötü mü? Ayrımı olmaz, bir düşünce oluşmaz ve bir duygu, bir his olmaz. Bir hiç olur.

"Asıl sen kimsin?"
"Bizi zaten tanıyorsun, biz seni tanıyamıyoruz."
"Ne demek istedin?"
"Söylemek istediğimi şu ana kadar söyledim hep, uğultuları hissetmedin mi?"
"Seni anlamıyorum, bu durum sinirimi bozuyor."
"Biz bu yüzden varız, anlaman için"
"Of" dedi, yumruk salladı. Yüz ortadan kayboldu.

 Tüm duman bloklardan  geri çekildi, yine her şey eski haline döndü. Demeye kalmadan siyah is hızla geri geldi ama bu defa çok yoğundu. Aniden X 'in yüzüne ve bedenine çarpıp geçti etrafı kapladı. X zifiri bir karanlığa büründü ve ne yapacağını bilemiyordu. Olayın şoku ile ne uğradığını şaşırdı; Çığlık attı, titremeye başladı, korkuyordu. Koca duman, tüm bedeni ve etrafı kapladıktan sonra X'i tutup içine doğru çekti. X düşmeye başladı, etrafta anlam verebileceği hiç bir nesne, hiçbir cisim, hiç bir varlık yoktu. Etraf zifiri karanlık ve nereye düşeceğini bile bilemiyordu. Sadece aşağı düşüyordu, korku artık zihinde dehşete dönüşmüştü. X çok korkuyordu, hiç bir şey yapamıyordu. Yoğun hissettiği o dehşet aklına görünmez bir kilit vurmuştu. Elleri ve ayakları düşmenin verdiği refleks ile sallanıyordu.

"Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!"

"Bu nasıl bir his? Bir karadelik tarafından içine çekildiğinizi düşünün, düşüyorsunuz ama nereye düşeceğinizi ve ne kadar düşeceğinizi bilmiyorsunuz. Sadece düşüyorsunuz, karamsarlık ve çaresizlik tırnaklarınızdan sızıp bedeninizin her köşesine oradan zihninizin en derinliklerine hakim olmaya başlamışken. Yapabileceğiniz hiç bir şey yok, engel olabileceğiniz hiç bir durum yok. Hiç duygu çıkmazına girdiniz mi?"

"117 katlı bir gökdelenin en tepesinde olduğunuzu düşünün, yerden tam 351 metre yüksektesiniz. Tüm elektrikler kesik ve hava bulutlu etrafı aydınlatacak ne bir yıldız var, nede ay var. Bir den sizi biri  aşağı çekiyor, düşmeye başlıyorsunuz, nereye düşeceğinizi bilmiyorsunuz. Sonunu biliyorsunuz ama birazdan yoğun bir acı hem bedeninizde hem zihninizde oluşacak. O yere çakıldığınız anda ki beynin zonk etmesini kulaklarınızda hissedeceksiniz. Kırılan tüm kemiklerinizi iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Bu anı her an hissettiğinizi düşünün, her an yere çakılma hissi ve olası yaşayacağı durumu zihninde canlandığını düşünün. Bu size  ne hissettirir?"

İşte X öyle hissediyordu. X şuana kadar hissetmediği ve çok yabancı kaldığı bir his ile karşı karşıya kalmıştı. Paniklemeye başladı, sarardı biraz daha sürerse bu durum iyi şeyler olmayacağını kendisi de biliyordu. Düşerken bir anda olduğu yerde durdu sanki zaman durmuştu, her şey durmuştu. Havada asılı dururken karşına bir varlık belirdi. 

"Sen, seni daha önce gördüm."
"Evet beni daha önce gördün ama pek dinlememişsin."

"Ne demek istedin?"

"Hala neden buradasın?"
"Çünkü burası bir labirent ve her yer birbirine benziyor."

"Duygular da birbirine benzer ama sen herkese farklı hissedersin."

"Şuan hissettiklerimi bilsen oradan öyle konuşmazsın."
"Hissettiklerini hissettiğim için buradayım."

"Neden düşüyoruz?"
"Düşüyor muyuz? Sadece bir an dur ve nefes al, zihninde ki tüm negatif düşünceleri çıkar. Şuan ne olduğunu hisset ve aslında nerde olduğunu bul. Sen şuan neredesin?"
"Sen, seni tanıyorum. Sen benim... ohooooooooooooooooooooooo"

X hızla düşmeye başladı, o kadar hızlı düşüyordu ki  biraz önce ki düştüğü yere tekrar dönüp düşerken ki kendine çarpacaktı. O kadar hızlı ki sanki düşmüyor, biri kocaman bir yay ile onu ok gibi gerip fırlatıyor. Çığlık çığlığa düşerken zifiri karanlığa bürünen gözleri yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. Kendine geldiğinde yerdeydi, elleri ve ayakları hareket ediyordu. Olimpik havuzda start düdüğü çalınmış, yüzücülerin birinci gelmek için ölümüne yüzdükleri gibi X'te  yerde yüzüyordu ama ilerleyemiyordu. Durdu kollarını ve bacaklarını hissetmiyordu, o kadar korkmuş ki  "Oha bir dakika şey" dedi ve ekledi.

"Taby ya neden bunu düşünemedim?" Kafasında ampul gibi parıldayan bir fikir belirdi ve bu fikir tüm zihnini aydınlattı.

"Sonunda kurtulacağım bu lanet labirentten""

YüzsüzWhere stories live. Discover now