Gökten gelen imtihan Ravin

14 10 2
                                    


Kapının eşiğine vardığımda, taştan oluşan ince uzun merdivenlerin beni karşılamasıyla, gökyüzünün bembeyaz bulutlarından ayrışan sınırsız mavilikteki gök adeta bir tablonun içindeki özgürlüğü çağrıştırıyordu.

Kimin özgürlüğüydü?
Bilmiyorum.

Acaba Amariste buraya geldiği zaman böyle mi hissetmişti?

Bu muazzam manzara, denizin en ince tonlarını bile kıskandıracak renklere bürünmüş bir gökyüzü, öne serilmiş zarif basamaklarla birleşiyordu.

Adım adım merdivenlere doğru ilerlerken, ayaklarımı yerden kesiliyormuş hissiyatıyla ince bir ipin üzerinde yürüyormuşum gibi bir hafiflik hissettim. Gök, basamakların dışını kaplayan kör bir sisle buluşuyordu ve bu sis içinde, daha önce hiç tanık olmadığım kuşların gökyüzünde dansı beni adeta oturup izlemeye şevk ediyordu.

Her adım attığımda, basamaklar domino taşları gibi altımda birer birer yığılıyordu. Sanki ayaklarımın altındaki dünya, benimle birlikte hareket ediyor, her adımda bir parçasını ardıma bırakıyordu. Düşme ihtimaline karşın, kalbim korkuyla dolup taşarken, adımlarımı hızlandırdım. Ayaklarım altında kaybolan basamakların sesi, tiz bir çığlık gibi bağırarak düşüyordu boşluğa doğru.

Hızla ilerlememe rağmen, karşıma çıkan bir sonraki kapıya doğru uzanan merdivenlerin sonunda, önümdeki soğuk ve sert taşa zorlukla basabildim. Taşın üzerindeki yeşil yosmalar, ayaklarımın altında ezilirken garip bir ses çıkardı. Taşın yüzeyindeki çatlaklar ve kabartmalar, ayakkabılarımın tabanına işlenirken rahat bir nefes vererek öteki tarafa geçtim.

Bir an durup geriye baktığımda, yıkılan taşların sanki bir büyüyle yavaş yavaş yeniden şekillendiğini gördüm. Basamaklar, adeta yeniden hayat bulmuşçasına beliriyordu. Bu manzara karşısında hem şaşırmış hem de bir o kadar da etkilenmiştim. Basamakların yeniden belirmesi, sanki zamanın geri alındığına, her şeyin başa sarıldığına dair bir illüzyon gibiydi.

Metisin alanı...

Aşağıdakiler ve daha nicesi ile gök arasında köprü kurulan yer...

Bu yer, aşağıdakiler ve göktekiler arasında bir sınır çizgisiydi. Göktekiler, kendi yüksek konumlarını korumak için aşağıya inmeyi bir hakaret sayardı. Onlar için bu durum, kendi değerlerini düşürmek anlamına geliyordu. Aşağıdakilerin ise yukarıdaki saraya tırmanması kesinlikle yasaktı.

Eskiden bu yer, yasaklar ve kurallarla çevrili değildi. Özgürlüğün ve keşfin hüküm sürdüğü bir alan olarak, Metis'in yardımıyla herkes istediği gibi konumunu değiştirebilir, başka yerlere seyahat edebilirdi. Bu özgür dönemde, Metis'in yoldaşları genellikle tüccarlardan oluşurdu.

Ticaretin canlı olduğu bu dönemde, tüccarlar Metis'in sunduğu imkanları kullanarak hem aşağıdaki dünyaları hem de gökteki sarayları ziyaret ederlerdi. İhtiyaç duydukları malzemeleri almak, yeni pazarlar keşfetmek ve ticaretlerini genişletmek için Metis'in sunduğu bu köprüyü kullanırlardı.

Bu serbest dolaşım dönemi, hem aşağıdakilerin hem de göktekilerin birbirlerini daha iyi anlamalarını sağladı. Farklı dünyalar arasında seyahat etmek, onlara birbirlerinin yaşamlarını, kültürlerini ve değerlerini anlama fırsatı verdi. Ancak ne yazık ki, bu özgür dönem sona erdi ve yerini şimdiki yasaklar ve kurallar aldı.

Bu yasağın amacı belirgin ve acımasızdı; göktekilerin kendilerini aşağıdakilere karşı üstün tutma arzusu, kin ve nefretle besleniyordu. Kin ve nefret, göktekilerin ruhlarını sarhoş eden bir ateş gibiydi, gökyüzünden aşağıya düşen ateş damlaları gibi.

Ayın Varlığı Güneşin SonuWhere stories live. Discover now