Anlık gelen acılar

12 10 2
                                    

Gökyüzü, ışığını yeryüzüne yayarken, umut dolu yüreklerin içindeki karanlığı dağıtan bir meşale gibi parlıyordu.

Uzattığım bacakların üstüne kafasını koyan kurtun başını okşayarak gökyüzünde yükselen güneşe baktım. Güneşin sıcaklığı yüzünden yerdeki güzel beyaz tabaka eriyordu. "Keşke biraz daha yağsaydı." diye fısıldadım. Dikkati bende olan kurt, sesimi duyduğu gibi kulaklarını oynattı.

Parmaklarımla kulağını kıstırıp gülerek aşağı çektim. "Karı seviyor musun?" cevap vermeyeceğini bilsem bile sordum. Gözlerimin içine masum masum bakıp beni izleyerek cevaplamak ister gibi ağzından birkaç mırıltı çıkardı.

"Bende sevdim kar denilen bu beyazı."

Son toplanmış karın da erimesiyle yüzüm asıldı. Çoğu kar erimişti. Bahçede kar kalmamıştı. Çatının altından sarkan buz salkımları, güneşi ilk gördüğü andan itibaren beyaz bayrak sallayıp yere düşerek öteyana dağılmıştı.

Yeşil çimenleri gördüğüme sevinmedim. Güneşin doğuşu yüzünden karın erimesiyle kötü hissettim. Buz salkımları çatırdayıp yerde dağılırken sanki ben dağılmışım gibi yüreğim ağrımıştı.

Biraz daha yağsın istiyordum.

Amaris'te yoktu. Güneşin doğuşunu ilk defa kendi isteğimle engellemek istemiştim. Biraz daha bu beyaz manzaranın keyfini çıkarmak için ama Amaris uslu durmam gerektiğini söylemişti. Amarisi üzmek istemiyordum. Hasta olmaması için bu sevdiğim karın erimesine göz yummuştum.

"Yağacak ama değil mi?"

Başını dizlerimden kaldıran kurt ile elimi tüylerinin arasından çekip kucağıma koydum. Nemli burnunu yüzüme sürtüp kokumu içine çekti. Gülerek burnunu uzak tutmak için ellerimi kurtun yanağına koyup, "Yapma." dedim.

Yapma desem bile bu hoşuma gidiyordu. Asıl korkutucu olan ise karşımdaki hayvanın da bunu biliyor olmasıydı. Yüzümü yalayıp geri çekilen hayvana soğuk bir bakış fırlatıp ellerimi taş zemine bastırarak sırtımı geriye doğru yasladım. Ayaklarım basamakların altında sallanıyor ve Amaris'in kaybolduğu patikada ki izleri süzüyordum.

Amarisi bulmuştum, gökteyken hayal ettiğim köpeği de burada bulmuştum. Gözlerimi yumup içime derin bir nefes çektim, yüzümde bıraktığı ıslaklık çoktan kurumuştu. Mutluydum. Her şey istediğim gibiydi. "Hep beraber cenneti yaşayacağız." İçime tekrar derin bir nefes çekerek konuştum. Bu sefer bu nefesi içimin en kuytu köşelerinde bile hissederek tadını çıkarmak için usul usul çekmiştim.

"Orada üşümeyeceksin." Elimi ona uzatmamla kafasını avucumun içine bastırması bir oldu. "İstediğin yemekleri de yiyebileceksin." Avucuma bastırılan kafasını elimi bir aşağı bir yukarı sürtüp okşadım.

"Seni temin ederim ki orada rahata ereceksin."

Dudaklarımı iki gözünün arasındaki boşluğa bastırıp sulu bir öpücük bıraktım. "Amaris inatçı, o gelmek istemiyor, bunu tüm hücresiyle bana göstermekten de asla geri durmuyor." Dudaklarım hala oranın üstünde dururken şikayet ederek mırıldanmıştım.

"Eskisi gibi olmak istiyorum." Dudaklarım düz bir çizgi haline geldi. Alnımı tüylü alına bastırıp, "Eskisinden daha iyi olmak istiyorum." Üzüntüyle konuşmaya devam ettim.

Gözümün içine öyle bir bakıyordu ki daha fazla o gri gözlerinde yansıyan kendime bakamadım. Başımı eğip bakışlarımı kaçırarak ondan uzaklaştım.

"Onun neden gelmek istemediğini biliyorum," ellerimi yumruk halini almıştı. "Ama artık her şey değişti, seninle birlikte değiştiğimi ve her şeyin yolunda olduğunu ona göstereceğim." Elimi sevinçle yumruk yapıp havada salladım.

Ayın Varlığı Güneşin SonuWhere stories live. Discover now