Kaderin Çizdiği Daire

10 8 33
                                    

"Ne zaman uyanacak?"

Yabancı bir erkek sesi duymamla gözlerimi açmaya çalıştım, ama vücudumun kontrolünü kaybetmişim gibi hiçbir şey yapamıyordum.

Neden tanımadığım birisi yanı başımdaydı?

Amaris neredeydi?

Endişe bedenimi sarınca kıpırdanmaya çalıştım. "Vücudu mühürün varlığına alışana ve zararsız olduğuna inana kadar böyle kalacak." Amaris'in sesini duyduğum anda ise rahat bir nefes vermiştim. Yanımdaydı, güvendeydik.

Elimi kaldırmaya çalıştım, ama sıkı sıkı birisi tarafından elim tutuluyordu. "Beş gün oldu, Amaris, artık endişelenmeye başladım." Boynuma düşen ıslak damlayla kaşlarımı çattım, her ne aktıysa huylandırmıştı.

"Endişelenecek bir şey yok, bu Ravindra'nın kendini koruma şekli ölümcül yara aldığında, zehirlendiğinde ya da güçsüz düştüğü vakitler çektiği acıyı hafifletip hissetmemek için vücudunu kilitliyor." dedi kardeşim.

Her kimle konuşuyorsa, önemli birisi olduğunu söylediklerinden anlıyordum. Benim hakkımda bütün her şeyi sıradan birisine ayrıntılarına kadar anlatıyordu. Eğer konuşabilseydim ya da hareket edebilseydim daha fazla konuşma diye bağırırdım.

Amaris'in burada arkadaşları vardı... Tek arkadaşı bendim oysa ki...

Saçlarımın arasından bir elin geçip şefkatle okşamasıyla başımı oraya doğru bastırdım. Erkeksi bir gülme sesi duymamla kulağıma bir melodi sesi gibi gelmişti. Gözlerimi bir daha açmaya zorladım, ama sanki bir ton yük binmiş gibi açılmıyordu. "Çok tatlı." kulağıma doğru fısıldayıp şakağımı öpen adama vuramıyordum.

Bu vurma işini Amaris'e paslamıştım. Bana böyle sırnaşan adamı sağ koyma ihtimali yoktu. "Sen onu birde uyanıkken gör, olan biteni öğrendiğinde nasıl bir ateş topuna dönüştüğünü ve ikimizi de ayrı ayrı kovaladığını görmek pek eğlenceli olmayacak." Amaris'in isyan dolu sesini işittiğimde, bu adama hiçbir halt yapmayacağını anladım.

Zaten konuşup beni anlatan arkadaşına neden vursaydı ki?

Elimin üstüne öpücük kondurup, "Hayatımıza renk katacak." Gözlerim açık olsaydı, bu sözlere göz devirebilirdim. "Su." diye fısıldadım. O kadar kısık seste fısıldamıştım ki duyup duymadıklarını anlamamıştım.

Hatta ben bile dudaklarım aralandığı için şaşırmıştım. Kemiklerim kırılmış ve tekrar kaynaşmış gibi sızım sızım sızlıyordu.

Boynumdan tutulup kaldırılmamla dudaklarıma su dolu bardağı getirdiler ve ben o suyu aylarca susuz kalmışım gibi içmeye başladım. Başımı sabit tutamıyordum, üstümde bir kırılganlık vardı. Bayık gözlerle ensemi tutan adama bakmak istiyordum, ama etrafı bulanık görüyordum.

Tekrar dudaklarıma bardağın gelmesiyle, reddetmeyerek ikinci kere içmeye başladım. Arkama yastıkların hızla konulması sayesinde dik bir konuma gelerek rahat yere yaslanıp derin nefesler alıp veriyordum. Bir türlü nefesim düzene girmemişti. Dudaklarımı birisi özenle silip, başımın arkasına da yumuşak yastık koyarak beni iyicene yasladılar. Diğer elimi Amaris tutup sıkı sıkı kendine çekti. "Ravindra, iyi misin?"Ona tersçe bakıp, "Sence." diye kuru bir sesle fısıldadım.

Konuşacak mecalim bile yoktu. "Bir şey hatırlıyor musun?" Kafamı ona doğru döndürüp, "Tek hatırladığım acı çektiğim." dedim. Verdiğim yanıta kafasını sallayıp ayağa kalktı. Nereye gittiğini, hangi odada olduğumu yanımdaki adamı hiçbir şeyi tam göremiyor-
dum. Gözlerimin üstünü bir elin kapatmasıyla kafamı çekmeye çalıştım.

"İyi olacaksın, sakin ol." Yorgun bedenim sanki hep bu sözü beklemiş gibi gevşemişti. Elimi gözümü kapatan elin üstüne koyup tuttum. Adam içine çektiği nefesi sesli bir şekilde verip, "Neren acıyor?" dedi.

Ayın Varlığı Güneşin SonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin