İstenmeyen mühür

9 9 14
                                    

Amaris.

Acı içinde kollarımda yığılan bedenle tüm algılarım kapandı. Tek yaptığım şey, baygın bedeni daha sıkı tutup yüzüne bakmaktı. Hiçbir eylemde bulunmadım. Sadece tuttum ve sıcak bedeni kendime çektim.

Derin bir çöküntüyle birlikte içimde bir yangın başladı.

"Efendi Amaris!" Çalıdan birisinin çıkıp önüme atlaması bile dikkatimi çekmedi. Yüzüne yapışmış saçlarını elimin tersiyle iterken birden her şey tepetaklak oldu.

Artık kollarımda daha deminki sıcak Ravindra yoktu.

Artık kollarımda kabusuma giren soğuk ve cansız Ravindra vardı.

Katran karası gözlerim, onun çamurlu bembeyaz teninin üstünde daha da koyulaştı, içimdeki yangın, onun soğuk bedeniyle daha da alevlendi.

Dudaklarımdan hiçbir kelime ruha karışıp ortaya saçılmadı. Sadece ikimiz kalmış gibi birbirimizin gözlerinin en derinine battık. Boş ruhsuz ölü gözleri işlediğim suçun tüm yükünü omuzlarıma bırakmamış gibi şimdi yüreğime aşılıyordu.

Göğsünün ortası, büyük bir ıstırapla yarılmıştı, yüreğiyle birlikte. Ve ben, o yarayı açan ellerle, karanlığın derinliklerinden çıkan bir hayalet gibi, kendi kaderimizin celladı olmuştum.

Ellerim, geçmişin izlerini taşıyarak bedenimin enkazını sarmalıyordu. Kurumuş kan lekeleri, gerçeği inkar etmeme izin vermedi. Parmak uçlarımdaki soğukluk, içimdeki yangını daha da körükleyen bir buz gibi hissediliyordu.

Uzun saçları, hayal kırıklığının ve çaresizliğin ağırlığı altında çamurun içinde sallanmış, beyaz kıyafeti, masumiyetin son izlerini taşırken, üzerindeki çamur ve kan lekeleri, yaşadığı ihaneti sessizce gözlerimin önüne sermişti.

Ve bedenlerimiz arasında duran, kırık dökük bir kalp... Sanki bir zamanlar sonsuza kadar sürecekmiş gibi atarken şimdi sessizliğe gömülmüştü.

Parmaklarımı, onun soğuk teninden ayırıp kalbe doğru uzandım. Avucumun içinde hiçbir atış sergilemeyen kalp ile ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Çünkü avucumun içindeki bu kalp, karanlığın içinde kaybolmuş bir pusula gibiydi.

Artık bu ölü kalp sadece ritimsiz bir hatıra parçasıydı.

Gözlerimi kapadım. Karanlık beni kucakladı. Gözlerimi yeniden açtığımda, beklenmedik bir dokunuşla sarsıldım. Karşımda dikilen Ravindra'nın acı dolu bakışları, adeta ruhumu delip geçti, bir çığlık hissi yüreğimi yakaladı.

"Senin yüzünden!" diye fısıldadı, sesi keskin bir hançer gibi kulaklarımı delerken, ince parmakları boğazıma dolandı. Acımasızca boğazımı saran elleri, adeta yılan gibi kıvrılıp nefes borumda ki havayı kısıtladı.

"Senin yüzünden!" diye tekrarladı, bu kez sesi daha da yüksek ve deliciydi. Kardeşimin gözlerinin derinliklerinde, bir zamanlar paylaştığımız neşe ve sevgi yerine acı dolu bir yıkım vardı. Parmakları, boğazımda baskı uygularken, gözlerim onunkilerle buluştu ve içimdeki karanlık, onunkiyle çarpıştı. Gözlerimdeki yalvaran ifade, onun kalbinde bir iz bırakmadı, sadece daha da öfkelenmesine neden oldu.

Adem elmamı söküp atmak istermişçesine baş parmağını kıvırıp oraya baskı yaptı. "Hain!" diye bağırdı, nefret dolu sesi zihnimin içinde yankılandı. Kafamı iki yana sallayarak bu suçlamayı reddettim, ancak reddederken bedenim üzerime çöken ağırlıkla titredim.

Dizlerinin üstünde bana tepeden bakan kardeşim tüm gücüyle beni alaşağı etmek istiyordu. Sarı saçları yüzüme saçıldı. "Özür dilerim kardeşim." Gözlerindeki nefret beni adeta yerin dibine geçirmek için yeterliydi. Onun bu hiddet dolu halini görmek, içimdeki umudu da yok etti.

Ayın Varlığı Güneşin SonuWhere stories live. Discover now