20.BÖLÜM :YALANCI UYKU

639 56 50
                                    

Ben geldim 🥳🥳🥳🥳
Biraz geciktim biliyorum. O yüzden uzun bir bölümle geldim.

Bol bol yorum yapıp yıldızı parlatmayı ⭐ unutmayın lütfen.

İyi okumalar karanlığı aydınlatan yıldızlarım 💜🧡😍🥰

.....

Daha şaşkınlığımı atlatamamıştım.Bu da mı buradaydı ? Sahi onun ne işi vardı burada ? Gerçi Damla abla, onun ablasıydı. Burası da onların çiftliği olduğuna göre denklemin yanlış parçası bendim.Yine de onu burada gördüğüme şaşırmıştım. Hele ki buraya kafamı dağıtmaya gelmişken bu hiç hoş olmamıştı. 

Karşımdaki adamın, dudaklarında çok az görülen kıvrımla bana bakması yutkunarak kendime gelmeme neden oldu.

“Hoşgeldin.” Dedikten sonra kenara çekilip içeri geçmem için bekledi. Başımı sallayarak içeri girdim. Ardımdan kapıyı kapattığı sırada Rüzgar ve Elis koşarak gelip bacaklarıma sarıldılar. Bakışlarım da hemen onları buldu. 

"Mavişş." Diyen Rüzgar ile dizlerimi kırıp boylarımızı eşitledim. Rüzgar’ın yüzünü incelediğim zaman gözlerimin dolmasına ve içimin burkulmasına engel olamadım. Yüzüm de acıyla buruşmuştu.Ellerim incitmekten korkar gibi yüzüne tırmandığında gözümden aşağıya düşen yaşa mani olmadım. Ebrar küçük bir morluk demişti fakat hiç iyi gözükmüyordu. Bebeğim incinmişti. Kendime verdiğim hiçbir sözü yerine getiremiyordum işte. Etrafımda zarar görenleri koruyamıyordum. Oysa Rüzgar'ın tek bir çizik dahi almadan,canı acımadan büyümesi ve dahası için elimden gelenin daha fazlasını yapacaktım. 

Titrek çıkan ses tonum ile “İyi misin bebeğim,canın acıyor mu ? “ diye sordum.

Nefret ediyordum işte onun zarar görmesinden. Nefret ediyordum. Hızla başını iki yana salladı. Yanaklarımın içini ısırırken gözümden bir damla daha düştü. 

“İyiyim maviş. Acımıyoy ti. Annem ilaç süydü, deçti.”

Bana yalan söylediği için Ebrar’a da sıra gelecekti. Ellerini tutup avuç içlerini koklayarak öptüm. Ardından kendime çekip sarıldım. Hıçkırarak ağlamak istiyordum. Hiçbir zaman zarar görmesindi,canı acımasındı. Elis'in sesi ile mavilerim ona kaydı. 

“Bat ben de düştüm. Acımıyoy ti hiç.”

Bakışlarımı gösterdiği bacağına kaydığında iç çektim. Bu çocuklar neden bu kadar masumdu ? Rüzgar'dan ayrılmadan kucağımda onun için de yer açtım. Hızla kendini bizim yanımıza attığında onu da sarmaladım ve saçlarının üstüne öpücük bıraktım. İkisinin ne zaman barıştığını bilmiyorum fakat bu durum beni memnun etmişti. Islanmış mavilerimi kaldırarak yan tarafta bekleyen ve direkt gözlerimin içine bakan adama baktım. Sağ taraftaki eli yumruk olmuş,kaşları çatılmıştı. Yüz ifadesi ise sertti.Bizimkisi yine bildiğimiz gibiydi. Değişen bir şey yoktu yani. 

Koyu kahvelerini üzerimden çekip “Büşra." diyerek birine seslendi. Ben de o sırada çocuklardan ayrılarak ayağa kalktım. Yanımıza gelen genç kızın üstünde gezindi bakışlarım. On dokuz yaşlarındaydı.Üstünde bir pantolon bir de boğazlı beyaz kazak vardı. Tatlı bir kızdı. 

"Mutfağa gidecekleri oraya,kalanları da misafir odalarından birine götür."

Çalışanlardan biriydi galiba. Kız,bana gülümsediğinde hafif bir tebessüm kondurdum dudaklarıma. Yan taraftaki eşyalara uzanacakken Rüzgar’ın uyku arkadaşı ve de Elis’in hediyesinin bulunduğu  poşeti elime aldım. Küçük bir baş selamı verip uzaklaştı yanımızdan. Ayaz'ın mutfağa gidecekler dediği şeyde sevdiğim pastaneden yolda gelirken aldığım tatlılardı.

KARANLIĞIN BEYAZIWhere stories live. Discover now