4, Bir Değişiklik Var

1.1K 88 24
                                    


O gece bir rüya gördüm.

Bir piknik alanındaydık, Miray'la birlikteydik. Babam işleri olduğu için yanımızda değildi, annemse sıkıcı sosyete toplantılarından birini gerçekleştirdiği için bizimle gelmemişti. Onların yerine, çok eskiden beri bizimle ve mutfak işleriyle ilgilenen Fatma abla ile şoförümüz Kemal Abi vardı. Çok genç görünüyorlardı, Fatma ablanın saçlarına şimdilerde olduğu gibi aklar düşmemişti, Kemal abiyse kilo almamış ve kamburlaşmamıştı.

Ben oradan oraya koşturuyor, top oynuyor, üstümü başımı kirletiyordum. Miray'sa gözlerini kapatmış, hamakta dinleniyordu. Fatma abla salatayı yaparken Kemal abi mangalın başındaydı.

Bu bir rüya değildi. Bir anıydı.

Fazla büyük değildik. Ben belki yedi yaşındaydım. O gün ikinci hamağı evde unutmuştuk. Böyle durumlarda şanslı olan Miray'dı ve yine şansını kullanarak hamağı kaptı.

Bir an öylece durmuş, kıskanç gözlerle ona bakakalmıştım. Bakışlarımı hissetmiş gibi gözlerini aralamış, "Gel," demişti elini uzatıp. "Sen yat biraz da."

O zaman bunu anlamamıştım ama şimdi biliyordum, fedakârlık etmiyordu. Aslında o da kalkmak, koşturmak, top oynamak istiyordu ve hamağı bahane etmeye çalışıyordu. Ne yazık ki Fatma abla onun söylediklerini duyar duymaz başını bize çevirdi ve "Ama koşturmak yok, Miray," diye uyardı.

Bu, Miray'ın yüzünü düşürdü. Eve ne zaman pis kıyafetlerle gitse annemden azar işitirdi. Fatma ablanın onu korumaya çalıştığını küçücük aklımla ben bile biliyordum. Ablam başına bunun geleceğini biliyormuş gibi sıkıntıyla iç çekti.

"Gel," dedi. "Gel, bari bir süre birlikte uzanalım."

Bana yer açtı. Üzgün yüzü kalbimi sıkıntıya düşürse de yanına uzandım. Kolunu başımın altına koydu, sanırım başımı hamağın iplerinin acıtmasını engellemeye çalışıyordu. Uzun süre, yemekler pişene dek ikimiz birlikte, sessizlik içinde göğü ve göğün tamamını görmemize engel olan yaprakları, dalları izledik.

Sersemce, alışık olduğumdan daha aydınlık bir güne uyandım. Gözümün önünde hâlâ rüyanın izleri vardı: Miray'ın güneşin altında parlayan çocuk yüzü, başımın altındaki kolunun hissi, tenimi ısıtan güneş ve mangaldan çıkan çıtırtı sesleri. Capcanlı hissettiriyordu, oysa ben bu rüyayı görene dek bu anıyı hatırladığımın bile farkında değildim.

Çok yorgun hissederek doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum. Garipti ama güneş her sabah hissettirdiğinden daha parlak hissettiriyordu. Bir farklılık olduğunu o an bile sezdim ama adını koyamadığım bu garip hissi bir kenara atarak yüzümü yıkamak için banyoma geçtim.

Tenime değen suyun serinliğiyle birlikte aklımın biraz olsun başıma geldiğini hissettim. Gördüğüm saçma rüyalara bakılırsa üstüm açık uyumuş olmalıydım. Kendimi yorgun hissetmemin nedeni de bu saçma rüyalar olmalıydı. Belki de derin uykuya bir türlü geçememiş, tüm gece dönüp durmuştum.

Kendimi toparlamalıydım çünkü bugün yoğun bir gün olacaktı. Yönetim kurulunun önemli bir toplantısı vardı. Sonrasında da ekibin yeni tasarımlarını hep birlikte değerlendirmemiz ve bir sonraki kreasyon için çalışmaya başlamamız gerekiyordu. Modellerle de bir toplantı düzenlemem, bir sonraki defilenin organizasyon ekibini kararlaştırmam gerekiyordu. Çok işim vardı, bunları benden başka halledecek kimse yoktu.

Bu motivasyonla hızla hazırlandım. Bu sabah sporu es geçmeye karar verdim. Bu, çok nadiren yaptığım bir şeydi ama kendimi sahiden çok yorgun ve hantal hissediyordum. Hızlı bir hazırlanma seansının ardından saatlerimin olduğu çekmeceyi açtım, renk renk ve model model saatlerin arasından istediğimi seçmeye çalışırken fark ettim.

Bir Kâbusa DalmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin