8 - Şuraya Küçük Trajediler Serpiştirelim

315 33 10
                                    


Sabaha dek hiç uyku uyuyamadım. Akşam geç saatlerde, ben biraz olsun sakinledikten sonra Serhat'ın beni geçirdiği misafir odasına yerleşmek yerine valizimi bir köşeye atıp telefonumu şarja taktım ve bir çare arayarak Miray'a mesaj attım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu dünyada kim bana yardım ederdi, bilmiyordum ama Miray'ın o geceki sözlerinden en azından arkamda duracağını ummak istiyordum.

Serhat'ın gözlerinde bana yardım etmek istediğini görebiliyordum ama ailesine kolay kolay karşı gelemezdi. Onun annesinin lafının üzerine laf söylemesi, onun da benim düştüğüm duruma düşmesine neden olurdu herhalde. Gözlerimi ovuşturup derin bir of çektim. Kendi dünyamızda Güler teyze, Serhat'ın bir dediğini iki etmezdi.

Sabah beş sularında, daldığım bölük pörçük yüzeysel uykudan sevgili ablamın mesajlarıyla uyandım.

Sabah ilk iş oradan çık. Annem çok sinirli. Dönersen gitmene bir daha izin vermeyebilir.

Öfkeyle derin bir nefes aldım. Evet ama nereye gideceğimi bilmiyorum ya da ne yapacağımı.

Kendimi kaybolmuş hissediyordum. Kendi dünyamda değil bir gün, birkaç saat bile ortalıktan kaybolsam şirkette işler birbirine girerdi. Telefonlarım susmazdı ve onlarca e-posta beni beklerdi. Oysa burada, bırakın evden çıkıp gittiğimde aranmayı veyahut işlerin karışmasını, gidecek yerim bile yoktu. Etkimin sıfıra sıfır olduğu bir dünyaya sahiden de hiç hoş gelmemiştim.

Telefonum iki dakika sonra titredi. Aklımda bir şey var. Sabah annemden önce şirkete gel. İcabına bakmaya çalışacağım. Ama kolay olmayacak. Eve dönmek istemediğine emin misin? Ne olur ne olmaz diye soruyorum.

İçimdeki sıkıntı büyürken yeni bir mesaj yazdım. Dönemem.

Başka bir mesaj daha almayacağımı düşünerek telefonu kenara bıraktım ve ellerimi başımın altına alarak uzandım. Hiç uykum yoktu ve kendimi hiç iyi hissetmiyordum.

Daha iki gün önce her şeyim vardı. İsteyip de alamadığım hiçbir şey yoktu. Şirkette istediğim başka hiçbir pozisyon yoktu, ailem sağlıklıydı ve param vardı. İstediğim her şeyi yapabilecek gücüm vardı.

Şimdi ise güvende bile hissetmiyordum. Annem her an burayı basabilirmiş gibi geliyordu. Bassa ne yapabilirdi, onu da bilmiyordum. Düşününce bundan korkmanın saçma olduğunun da farkındaydım. Hiç kimse bana istemediğim bir adımı attıramıyor olmalıydı ama kendi dünyamdan biliyordum ki bu matematik hiçbir zaman öyle kolay ve basit işlemiyordu.

Sevgili Miray için işlememişti en azından. Benim isteyip de alamadığım hiçbir şey yokken onun hayatına istemediği her şey dâhil edilmişti.

En azından o, o dünyaya doğmuştu. Tüm bunlarla nasıl baş edeceğini belki de benden daha iyi biliyordu.

Bunu düşündüğüm için bile ne kadar berbat bir insandım. Bu laneti bütünüyle ve her şeyiyle hak ediyordum.

Zihnimde bir sarmal gibi başa dönüp duran aynı düşüncelerle tüm gece tavanı seyrettim. Bu dünyadan kurtulmanın yolu sahiden de bu anaerkil toplumda, kendi ayaklarımın üzerinde durmayı başarmak olmalıydı. Bunu başarmak gerçekten de eve dönüş biletim olabilirdi. Mantıklı bir düşünceydi. Ne de olsa Çirkin'in gerçek aşkının büyüyü bozmasının sebebi, ona çirkin birinin de sevilebileceğini öğretmek değil miydi? Benim de lanetimi, öğrenmem gereken şeylerin bozması gerekmez miydi?

Saat beş olmadan ayaklandım. Sabaha karşı yalnızca birkaç saat sızdığım için gözlerim ayrı, başım ayrı ağrıyordu ama umursamadım. Toparlanıp tüy gibi adımlarla evden çıktım ve bu saatte otobüs bulamayacağımı fark ederek elimde valizle bir saate yakın yürüdüm. Artık taksiye binemezdim, yarınım bile belli değildi.

Bir Kâbusa DalmakDonde viven las historias. Descúbrelo ahora