17. BÖLÜM(PAPATYALAR ARASINDA SEN)

106 30 6
                                    

Papatyalar diyorum bayım, papatyalar. Siz tarafından verilince daha da güzelleşiyor. Almakta en çok bana yakışıyor.

"Koğuş kalk, kalk!" Üzerimden çekilen yorgan ile tüm vücuduma küçük bir serinlik gelince irkilmiştim.

"Kalk hadi kalk!" Gözlerimi açtığım sırada Ayaz başımda bekliyordu ve otuz iki dişi resmen piyasaya adaydı.

"Ne oluyor ya sabah sabah?" Ayaz telefonunun ekranını açıp saati göstereceği sıra da telefenuna bildirim düştü.

Nerelerdeyiz acaba? Kimlerleyiz...

Tedirgin bir tavırla telefonunu tekrardan kendine doğru alınca ikimiz de durgunlaşmıştık. Alaycı tavırla sadece sağ yanağıma tebessüm vererek gülümsedim.

"Arkadaşım." Ayaz'ı duymamazlıktan gelerek kalkıp lavaboya doğru gittim. Kapıyı kilitleyince arkamdan geldiğini adımlarıyla hissettim. Suyu açıp işlerimi halledince soğuk kanlı halimle çıktım.

"Ada!" Sesinde bir mapçupluk bir anlamsızlık vardı.

"Ne diyorsun ya ne?" İçimdeki zehri atacakmış gibi yükselmiştim fakat o zehir orada kalmaya devam etti.

"Ya arkadaşım diyorum, üstelik erkek bir arkadaşım." Yalanını.

"Beni ilgilendirmiyor anlıyor musun?" Aynen öyle beni ilgilendirmediği için bu kadar yükseliyordum. Dolabı açıp üzerime papatya desenli diz üstü elbisemi giydim. Çekmeceyi açıp beyaz kısa topuklu ayakkabıyı giyince odadan çıktım. Ayaz'da çoktan hazırlanmıştı. Ayaz bir süre bana öylece baktı. Sakın Ada, ona naziklik değil hayvanlık yarıyor.

"Ne oldu neye bakıyorsun?" Birden gülmeye başlayınca, doğrularak aynanın karşısına geçip parfümden birkaç fıst sıktı. Etrafı yine bergomat kokusu sarmıştı, Ayaz'a yakışan o koku...

"Çıkalım mı?" Küçük adımlarıyla yanıma doğru yaklaştığı kokusundan ve adımlarından belliydi. Eğik başımı yavaşça kaldırdım.

"Ada!" Sesi beni narinleştiriyordu, kalbimi ısıtıyordu. Onun yanında kaldığım sıra ona bu kadar kısa sürede alıştığımı hissediyordum.

"E- efendim." Ellerini saçlarıma doğru yaklaşınca bacaklarım olduğu yere kitlenmeye yemin etmişti sanki. Gözlerimi hafifçe kıstım, ister istemez dudaklarım birbirine bağlanmıştı.

"Korkma benden, ben seni incitmek için değil seni iyileştirmek için varım. Güven bana ne olursun." Ayaz sözlerinin arkasına sıkıca sarıldı, öylece kalakalmıştım, güvenmek mi? O duyguyu ben hiç bilmem Ayaz.

"Bilmiyorum." Sözlerim belk bıçak saplamış gibi can yakacaktır belki ama ben yalan dolan hayata gelemem.

"Çıkalım mı?" Gözlerim doluyor gibiydi hissediyordum. Eğer bu konu değişmezse yere çöküp ağlayacaktım.

"Peki, ilaçlarını yanına al istersen. Kahvaltı yapınca kullanırsın." Tamam anlamında başımı salladım.

Birlikte asansöre binince Ayaz cebinden telefonu çıkartıp arka kamerasını açtı ve asansör aynasına doğru yönünü çevirdi.

"Ne yapıyorsun?"

"Bizi çekeeğim ya. Sosyal medya da görüyorum 'Karım' diye paylaşıyorlar. Bence çok iyi duruyor." İkimizde gülmeye başlamıştık.

"Bence çok kötü ben beğenmiyorum." Ayaz'ın morali hemen bozulmuştu ama ben hâlâ gülmeye devam ediyordum.

"Hadi kızım ya, bir yerde paylaşmam." Yavru kedi bakmaya başlayınca bir süre Ayaz'ı izledim evet diyecektim ama şuan onu bekletiyordum. Beklesin, hatta biraz daha beklemeye devam etsin.

BOZUK RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin