18. BÖLÜM ( DALGALANAN DENİZ Mİ?)

99 26 8
                                    


                               DALGALANAN DENİZ Mİ?

Biz birbirimiz için emek veriyorduk sanki, ne demeliydim kaderime getirdiğin yerde kaldım mı, yoksa getirdiğin yerde yaşadım mı? Aynalar düşmanım değildi ki artık, hayat zehir değildi ki artık. Ada, Ada değildi artık. Gözlerine bakıldığı zaman kan akmıyordu, Ada'nın dalgalanmayan denizi artık dalgalanmaya yelkenmiş gibiydi. Acıları artık ondan uzaktı, gözyaşları artık eskisi kadar sel olmuyordu... Kaderini çoktan kabul etmişti. Ada artık evliydi. Ada yalnızlıktan ıraktı.

Mavi gözlü Ada, Mavi gözlü adam ile evliydi. O deniz de, Ayaz Dinçer'e de yer vardı.

Ada'nın kaderine Ayaz Dinçer yazılmıştı.

Gözlerimi açtığımda Ayaz çoktan yerinden kalkmıştı, kalkıp valizden ilaçlarımı çıkarttım, bu gün hastaneye gidip kontrollerimi olacaktım. İlaçlarımı çantama atıp banyoya geçip aceleyle duş aldım.

"Ada." Ayaz'ın sesiydi. Duşta olduğuma dair bir belirti vardı, örneğin su sesi. Suyu kapattım bornozuma sarıldım.

"Duştayım Ayaz." Ayaz'dan yanıt gelmeyince hemen üzerimi giyinip saçlarımı kuruttum. Saçlarım kısa sürede oldukça uzamıştı, vücudumda tek bir ağrı hissetmiyordum, saçlarımı rahatlıkla toplayabiliyordum, ayrıca zorla makyaj yapmıyordum. Aşağı kahvaltıya indiğimde Ayaz ve Nefes birlikte oyun oynuyorlardı, Nefes beni görünce koşarak yanıma geldi ve elleri arkasındaydı.

"Yengecim." Nefes'e bakıp gülümsedim, ellerini öne getirdiğinde elinde telefon kutusu vardı.

"Nefes'cim." Nefes mutlu ama bir o kadar da mahcup tavırla elindeki kutuyu bana uzattı. Telefon kutusu, Nefes'ten telefonu aldığım sırada Ayaz'da yanıma gelip özür diledi. Anneme ulaşamama sebebim Nefes sayesinde olmuştu ama Nefes'in hiçbir suçu yoktu ne yaptıysa Ayaz ve babası yapmıştı. Murat Bey neşeyle hepimizi kahvaltı masasına çağırınca kahvaltı yapmak için masaya geçtik.

"Ee kızım ne yaptınız, nasıl geçti?" Murat Bey'in yüzündeki tebessüm ile beni utandırmıştı.

"Teşekkür ederim Murat Be. Murat Babacım." Baba. Alışık olmadığım en derin kelimelerden bir tanesiydi.

"Senin için çok iyi oldu kızım. Artık vakitlerini evin için harcarsın. Bir de senin için Zehra'yı göndereceğim yardımcı olur sana." Zehra bu evin görevlilerinden birisiydi galiba ama ben kimseyi istemiyordum, düne kadar küçücük bir evin içerisinde tüm işleri annem ve ben yapıyordum alışıktım.

"Eğer sizin için de uygunsa ben evimizde görevli olan hiç kimseyi istemiyorum. Ben her şeyi hallederim." Nermin Hanım şaşırınca Murat Bey'i küçük çaplı bir gülme tutmuştu.

"Olur mu öyle canım, nasıl baş edeceksin her işle." Nermin Hanım'ın endişesiyle benim bile gülme isteğim gelmişti.

"Merak etmeyin Nermin annecim, zaten gün boyu evde olacağım ben, o yüzden halledebilirim."

"Abi ben de sizde kalabilirim değil mi?" Ayaz babasına ve annesine çaktırmadın Nefes'e kaşları ile hayır demişti. Nefes hemen dudaklarını büzmüş ve kahvaltı sofrasından kalkmıştı. Ayaz kahkahasına devam ederken ben ise öylece konuşulanları dinliyor, sorulanlara da cevap veriyordum. Ayaz ile odaya çıktığımızda Ayaz valizini bozmadan tekrardan kapı önüne bıraktı.

"Mardin'e bu akşam uçak varmış Ada, iki gün sonra tekrar döneceğim tamam mı?" Başımı salladığımda Ayaz yanıma yaklaşıp elleriyle yüzümü ovuşturdu, tepkisizce sadece Ayaz'ın gözlerine bakıp gözlerimi gözlerinden kaçırmıştım. Masmavi gözlerine ilk kez bu kadar yakındım.

BOZUK RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin