'3'

9.1K 533 76
                                    

Aras Ali Keskin [Karahanlı]

Daha fazla kapıda durmamış salona geçmiştik, şu an Mirza Bey ve Esra Hanım'ın arasında oturuyordum. Ben oturduğum zaman ikisi de yanıma oturmuştu. Bir şey de diyemedim, kaldık böyle.

"Biz seni kardeşlerinle tanıştıralım, ablan Leyla. Dört buçuk aylık hamile, eşi şu anlık yanımızda değil ama onunla da sonra tanışırsın." Gülümsedi genişçe, gülümsemesine başımla selam verdim.

"Bu kardeşin Yiğit, yirmi altı yaşında." Başıyla selam verince aynı şekilde karşılık verdim.

"Bir küçük kardeşlerin Rüzgar ve Deniz yirmi dört yaşındalar. İkizler." İkisi de ifadesiz gözlerle bakıyordu.

"En küçük kardeşin Adar, on yedi yaşında." Otuz iki diş gülümsedi ve selam verdi başıyla. Bende sadece başımı sallayıp önüme döndüm.

Biraz fazla pozitif bir çocuktu sanırım. Bana alışmasın yeter...

"Ee yeni abiciğim, senin adın ne?" Dedi merakla Adar.

"Aras Ali." Dedim sadece.

"Ne iş yapıyorsun?" Dedi Leyla heyecanla. Mirza Bey ve Esra Hanım biliyordu, ben söylemesem onlar söyleyecekti. Adım gibi eminim.

"Askerim." Adar'ın gözleri irileşti. Yerinden kalkıp Mirza Bey'i yana itti ve aramıza oturdu.

"Rütben ne? Bordo bereli misin?! Komando mu?! Timin var mı?! Timin varsa adı ne?! Timde illa bir tane şebek olur diyorlar doğru mu?! Silahını göstersene!" Dedi tek nefeste.

Artık çocuğa nasıl bakıyorsam gülmüşlerdi.

"Yavaş oğlum, yavaş." Dedi gülerek Esra Hanım.

"Söylesene!" Deyince Adar, boğazımı temizledim.

"Kıdemli Üsteğmenim, bordo bereliyim ve timim var." Gözleri parladı.

"Timimin adı Bela ve evet, her timde illa bir tane şebek var." Dedim. Eray net timin şebeğiydi.

Ne kadar şu ana kadar ki şebekliğini görmesem de tavırlarından ve ilk gün ki hareketlerinden belliydi.

Aynı zamanda buraya gelene kadar bir sürü timde görev almıştım ve hepsinde cidden vardı bir tane.

"Silahın?! Lütfen göster! Zamanında ne babam gösterdi ne de abim! Bari sen göster!" Dediğinde Mirza Bey'e döndüm.

"Emekli komandoyum." Dedi kısaca, anladım dercesine başımı salladım.

"Hadi! Lütfen abi!" Derin bir nefes alıp yerimde doğruldum ve belimdeki silahı elime alıp hızlı hareketlerle boşa aldım, şarjörünü çıkardım ve Adar'a uzattım.

Gözleri hayranlık dolmuştu.

"Çok iyi! Şarjörsüz bile biraz ağır."

E metal herhalde, bir zahmet.

"E masaya geçelim çocuklar." Dedi Esra Hanım. Adar zar zor bakışlarını silahtan çekmiş ve bana uzatmıştı.

Alıp şarjörünü geri takıp belime yerleştirdim. Ayağa kalkınca gözleri irileşti.

"Boyun kaç abi? Uzaktan bu kadar sırıtmamıştı." Bu dediğine istemsizce kısıkça güldüm.

"1,99." Dediğimde kaşları çatıldı.

"Seni doksan dokuz da durduran ne oldu?" Bilmem anlamında başımı sallarken masaya oturdum, o da hızla yanıma oturdu, diğer yanıma ise Leyla.

Bu kadar kalabalık bir masayı diğer görev yaptığım timlerle yemeğe çıktığımızda karşılaşıyordum. Zaten o da çok nadirdi, görevler yüzünden zaman bulamıyorduk...

Şimdi ise bu masa biraz yabancı gelmişti bana...

⛰️

"Oğlum... Biz bu akşam demiştik, biliyoruz ama tekrardan görüşürüz değil mi?" Esra Hanım'ın dediğiyle sessiz kaldım biraz. Leyla konuştu bu sefer.

"Lütfen Aras Ali, belki inanmayacaksın ama ilk defa bu evde böyle bir kişinin var olduğunu anladık, bizi kırmayacaksın değil mi?" Hamilelik hormonlarından olsa gerek anında gözleri dolmuştu. Çok sık görüşemezdik zaten, o yüzden alışamazdık birbirimize herhalde.

Düşüncelerimle başımı salladım sadece. Gülümsedi genişçe.

Kapıdan tamamen çıktığımda Adar sıkıca sarıldı bedenime.

"Görüşürüz abi!" Saçlarını karıştırdım.

"Dikkat et oğlum." Yine başımı sallayınca ayrıldı Adar, park halinde olan arabama ilerleyip bindim ve karargaha doğru yol aldım.

⛰️

"KOĞUŞ KALK!"

Karşımdaki ranzalı yatağın üstünde yatan Eray yere kapaklandı.

"Ah! Kolum!" Diğerleri de kalkmış hazır ola geçmişlerdi. Hâlâ yerde çiziği bile olmayan kolunun derdine düşmüş Eray'a yaklaştım. Postallarımı görmüş gözleri irileşmişti, hızlıca kalktı ve karşımda hazır ola geçti.

"Beş buçukta içtima alanında olacaksınız, yedi dakikanız var! İki saniye geç geleni buraya gömerim!"

"Emredersiniz komutanım!" Koğuştan çıkıp içtima alanına geçtim ve volta atmaya başladım.

Dört dakika...

...

Üç dakika...

...

İki dakika...

...

Bir dakika...

...

Gelen adım sesleriyle arkama döndüm, hepsi sırayla hazır ola geçmişti.

Onlar normal içtima yaptıracağım zannediyorlardı sanırım, biraz kenara çekilip arkamdaki dolu sırt çantalarını gösterince sertçe yutkundular.

"Alın çantaları!" Hepsi çantaları almış sırtlarına takmışlardı.

"Parkur alanına doğru!" Oraya doğru yürümeye başladıklarında kaşlarımı çattım.

"Koşarak! Düşman sizi bekleyemez!"

"Bizi de bekleyemez üsteğmenim!" Gelen sesle arkama döndüm hızla. Yüzbaşı rütbeli, neden bilmiyorum ama Mirza Bey'e benzeyen bir adam sırtında çantayla bana bakıyordu sert bakışlarla. Elindeki sırt çantasını da bana uzatmıştı.

E hani bu bir kaç ay sonra geliyordu?

Neyse iyi oldu!

Göreve her an çıkabilirdik!

⛰️

BU KİM ACABAAA

HİÇ ANLAMADIK SANKİİ FMDÖFÖÖDÖFKD

ÖPÜYORUM SİZİ BOLCAAA

SANAH GÖRÜŞÜRÜÜÜZ

𝐀𝐫𝐚𝐬 𝐀𝐥𝐢 | 𝐆𝐞𝐫𝐜̧𝐞𝐤 𝐀𝐢𝐥𝐞𝐦Where stories live. Discover now