15

174 11 12
                                    


İyi okumalar

..........

Dizlerini sinirle masada daha hızlı sallarken karşısındaki manzara dişlerini sıkmasına sebep oluyordu. 1 haftadır neredeyse her dakika başı milanı izliyordu. Bazen milanın genelde oturduğu sıraya bazı hediyeler bırakıyordu ama üzerlerine ne bir isim ne de bir not bırakıyordu.  Sadece hediyenin milana ait olduğunu belirten küçük yazılar oluyordu.

Tabi bu sürede bir kaç defa yakalanma tehlikesi atlatmıştı. Bunu asla hatırlamak istemiyordu. Kendini Sapık dayılar gibi hissetmesi onu huzursuz hissettirirken, milanı izlemeyi de bir türlü bırakmıyordu. Büyük bir çelişki içine girmişti. Onu da korkarak yapıyordu zaten. Ya yakalanırsam diye tereddütte kalıyordu.

Güzel başlayan gününün böyle devam etmesi sinirini bozsa da kendini sakin kalmaya itiyordu. İçinden bir ses 'elin çocuğu kadar olmadın 'diye söyleniyordu. Bu sesle uğraşmak daha da sinirini bozuyordu.

Bu sakin kalma çabasını, elini milanın omzuna atan ve sanki ona yakın değilmiş gibi daha da yaklaşan beden yerle bir etmekte baya ustaydı. Çocuğun hareketleri ne kadar fazlalaşırsa miranın siniri de onunla birlikte artıyordu.

Masanın fazla sallanması ve masadaki içeceklerin bazılarının hafiften dökülmeye başlaması ile masadakilerin  bakışları miranı buldu. Miran ise masa da oluşan kargaşadan habersiz bakışları milan ve onun tabiri ile yavşak dallamanın arasında gidip geliyordu.

Bu hareketlerin anlık olduğunu düşünen Fırat, miranın hareketlerinin dozajını arttırması  ile konuşmaya başlamıştı.

"Öyle olmaz masayı da sök istersen Ağam!" Miranın neye sinirlendiğini bildiği için yüzünde haylaz bir sırıtma vardı. Bilmemesi imkansız gibi bir şeydi zaten. Miran hediye bırakması için ondan yardım istemişti.  O bunu ilk başlarda istemese de en sonunda ikna olmuş ve hediyeyi yerine bırakmıştı.

Aslında ilk başta bu fikire yani ' miranın, milanı kendisine aşık etme çabasını ' hoş karşılamamıştı ama miranın sıkıntılı hali hoşuna gitmediği için ona yardım etmeye karar vermişti. Ona, birlikte olmaları halen olanaksız gelse de miranın en azından 'denedim ve olmadı 'demesini, pişman olmasına yeğlerdi. Ama biliyordu ki miran her türlü üzülecekti en azından savaşmış olur diye düşünüyordu.

Miranın bakışları bu sefer kendisine sırıtarak bakan bedeni buldu. Yüzü tekrardan sinirle kısılırken Fırat'a kötü kötü bakmıştı. Ama bu bakış sırıtan bedenin yüzündeki gülümsemenin genişlemesine sebep olmuştu. Gözlerini devirdi. Fırat her zaman arsızdı.

"Masayı direk bir yerine sokayım kardeşim! İstersin?" Fırat sırtını sandalyeye yaslarken 'cık 'ladı. Bu süreçte yüzündeki gülümsemeyi de silmemişti.

"Ne bu öfke, şiddet Ağam! Volkan gibi ateş saçarsın. Bir sebep vardır?" Sanki sebebini bilmiyormuş gibi sormuştu.

Fırat'ın maksadını anlayan miran gülmeye benzer bir ses çıkardı.

"Sebep yoktur Fırat. Olması gerek midir ki?" O da aynen tartıştığı çocuk gibi sırtını sandalyeye yasladı.

Başını olumsuz anlamda salladı. Aslında birinin bu kadar sinirli olmasının altında hep bir neden vardı. Boğazını temizledi.

"Yoktur Ağam. İlk defa böyle görürüz seni. O yüzdendir bu halimiz"

At yalanı......

Konuşmak istemediğini bir baş sallaması ile belirten miran bakışlarını tekrardan kafeteryada gezdirdi. Gözleri aradığı bedeni bulamazken kaşları çatılmıştı. Hadi ama demin önce burada değil miydi? Fırat ile konuşmaları 1 dakika bile sürmemişti ki! Nasıl bu kadar hızlı kaybolmuştu?

Milanı aramak için masadan kalkarken, bu sefer  Azad' ın yanındaki kızlardan birinin konuşması ile durmak zorunda kalmıştı. Gözlerini yumup tekrardan açtı. Bugün herkesin kendisiyle uğraşmak için saçma salak sorular sorduğunu düşünüyordu.

"Miran nereye? konuşuyorduk!" Vücudunu tamamen kıza çevirirken sorusuna da cevap vermişti.

"Siz konuşuyordunuz helin. Ben sadece oturuyordum. Ve nereye gideceğim seni ilgilendirmiyor" sakin bir sesle söylediği şeyler kız için kaba olmuş olmalı ki gözlerinde kırgın bir ifade oluşmuştu.

Adımlarını nereye gideceğini bilmeden attı. Zaten gideceğini yerler de sınırlı sayıdaydı. Hukuk okuyanlar, tarih okuyanların bölümüne giremiyorlardı. Sadece ortak derslerde birleşiyorlardı.  Herkesin bölümü kendine yasal gibi bir şeydi.

Saçmalıktan başka şey değil diye geçirdi içinden miran. O bölümde okumayanlar suçlu gibi bir şey miydi? Belki bir sorunumuz vardı amına koyayım!

İlk önce bahçeye baktı. Kendi bölümünde bulunan yerlere bakmaya gerek bile duymamıştı çünkü milanın oraya girmesi biraz sıkardı. En alt kattan başlayarak bütün tuvaletleri kontrol etmeye karar vermişti. 

En üst katın ortak tuvaletine geldiğinde beklemeden kapıyı açtı. Gözlerini bunun da boş olacağını düşündüğü tuvalette gezdirdi. Tam o sırada sırtını duvara yaslamış, dudaklarındaki sigara ile kendisine sırıtarak bakan milanı fark etmişti.

İçinden koca bir hasiktir çekerken yakalanmanın verdiği utanç ile yanaklarının hafiften yandığını hissetmeye başladı.

Milan elindeki sigarayı duvarda söndürdü. Kara izler ile süslenmiş duvarda bu küçücük şeyin izi belli bile olmamıştı.

Sigara izmaritini çöpe atarken elini yıkamak için lavaboların olduğu bölüme yürüdü. Musluğu açtıktan sonra gözlerini camın yansımasından deminden beri onu izleyen miran ile birleştirdi. Milanın yüzündeki gülümseme daha da büyürken fısıldadı.  Bu fisıldama mirana bir bağırış gibi gelmişti.  Kulaklarının uğuldadığını hissetti.

"Cidden! Beni daha ne kadar izlemeyi düşünüyordun? Ya da hediyelerin senden geldiğini bilmeyecek kadar salak olduğumu ne zaman düşünmeyi bırakacaktın?"

..........

Mirandan bir bölüm dahaa

Olayların hızlı gelişmesi için kısa kestim arkadaşlar. Bunlar 15 bölümdür hiç bir şey yapmıyor. Artık bir giriş yapalım konuya değil mi?

İyi günler ♡♡♡

Sağlıcakla kalın ♡♡♡

AŞİRET MI? - BxB - Where stories live. Discover now