Φ 4. Bölüm Φ

11.8K 1.1K 275
                                    

Φ Goo Goo Dolls - Iris dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. Φ

"Dön, bak ve koş." yabancının, Umut'a, onunla kantinde çarpıştığı kişi olduğunu söylemesinin üzerinden sadece on saniye geçmişti ve Umut bu kısa zaman dilimi içerisinde en az yirmi kez, içinden bu cümleyi tekrarlamış ve kendini kandırmaya çalışmıştı.

Ayak sesleri her an biraz daha silikleşirken Umut, kendini içinden geçirdiklerini yapmaya itecek son cümleyi mırıldandı:

"Yapmak için fırsatın varken yapmaman seni pişman edecek." Her zaman nazik davrandığı kitabını aniden kapattı bu sefer. Aynı anilikle ayağa kalkıp arkasını döndüğünde kahvelerden önce, koşar adım okula giren bir çift siyah ayakkabı ile yağmurdan rengi koyulaşmış okul pantolonunu gördü. Son anda... Düşünmeden koştu okula. Düşünse vazgeçerdi biliyordu. Kalbi sadece sol yanında değil de tüm vücudundaymışçasına sarsılmasına neden olacak kadar şiddetli atarken, uzun zamandır hayal kurmadığını anladığı gibi bir o kadar zamandır da böyle heyecanlanmadığını fark etti.

Okula girdiğinde bomboştu sonsuzluğa gider gibi önünde uzanan koridor. Yukarı çıkan merdivenlere baktı, sağına... Kimsenin olmadığını görünce son şansı için soluna, kantinden tarafa, göz gezdirdi. Gördüğü hiçlik ona koca bir hayal kırıklığı olarak geri dönerken omuzları düşmüştü umutsuzluğu git gide artan kızın.

"Her şeye o kadar geç kalıyorum ki şuana yetişmek için harcadığım enerjiden geleceğe hiçbir şey kalmıyor." diye kızdı kendine.

Adım atmak yerine bacaklarını sürümeye karar verdi. Aslında her canı sıkkın olduğunda beyninin Umut'a danışmadan verdiği bir tepkiydi bu.

Öğle arası alamadığı kahvesinin, sanki aldığında da içiyormuş gibi, acısını çıkarmak için beyaz masaların etrafına dört farklı renkte dizilmiş plastik sandalyeli kafeteryaya girdiğinde içerinin doluluğuna iç geçirdi. Ta ki ıslak saçlarını kurutmaya çalışan sarışın denebilecek kadar açık renk saçlı çocuğun, kaloriferlerin orada arkadaşlarıyla konuştuğun görene kadar. O andan sonrasını Umut da anlamadı zaten. Nefesi boğazında kaldı fakat durmadı, harekete geçti hemen sırtı ona dönük çocuğun yanına gitmek için. Koşmamasına rağmen öyle hızlı, öyle düzensiz nefes alıp veriyordu ki gören tüm okulu turlamış sanırdı.

Kantinin o, her girdiğinde kulaklarını tıkama ihtiyacı duyduğu gürültüsü uğultudan farksızdı şuan Umut için. Kalbinin gümbürtüsüydü tek duyduğu. Çocuğa iki metreden az mesafe kaldığında etrafa göz gezdirmeden edemedi. Korkmuştu birileri kalp atışlarını duyuyor diye. Çok şiddetliydiler, duymamaları mümkün müydü? Kimsenin odağında olmadığını anlaması için yabancıyla geçireceği zamanının on saniyesinden feda etmek zorunda kaldı. Zaman kavramı ilk kez önem kazanmıştı Umut'ta. Birbirini tanımayan iki insanın birbirini bu kadar iyi anlamasının bir sihir olduğunu düşünüyor ve o sihri hayatına dahil etmek istiyordu artık.

Kantinin büyüklüğüne şaştı bir an. Cidden bu kadar kocaman mıydı yoksa şuan ulaşmak istediği bir hedefi olduğundan mı attığı her adımda biraz daha büyüyordu bulunduğu ortam?

Bir adım daha atsa çarpacaktı çocuğa... İrkilerek durduğunda ona bir şeyler anlatan yabancısının sırtına bakıyordu. Umut bakadursun çoktan fark etmişti yabancının arkadaşları onu. Grup arasında bir sessizlik oldu fakat Umut fark etmedi bunu. İçinden, ondan kaçıp kurtulmak isteyen cesaretine sahip çıkmaya çalışıyordu.

Yabancının arkadaşları çocuğa kaş göz işareti yapınca, Umut çocuğun yüzünü nasıl kendine çevireceğini düşünmekten kurtuldu. Kurtuldu da yeni bir sorun baş göstermişti çocuk ona ağır ağır dönerken. Ne diyecekti bunca insanın arasında?

METAMORFOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin