Φ 10. Bölüm Φ

13.3K 826 224
                                    

Φ İlk kısmı Birdy - Shelter ile ikinci kısmı (şu işaretten sonrası: Φ) Vadim Kiselev - Alone In the Dark ile okumanızı tavsiye ederim. Φ

Her gün değişiyordu fikri.

Her gün, bir düşünceden vazgeçip bir başka düşünceyi benimsiyordu. Büyüyordu. Sanki zamanından önce ve ani büyümemiş gibi...

Benimsediği düşüncelerden, verdiği kararlardan vazgeçmesi zamanını alıyordu. Yoruluyor ama durmuyordu. Yanlış olduğunu düşündüğü fikirlerini değiştirmeden mutlu olacağına inanmıyordu çünkü. Ama bilmiyordu ki yanlış olduğunu varsaydığı düşünceleri arasında doğrular da vardı. Fikirlerini uygulamıyor, bu yüzden de hangisi doğru hangisi yanlış anlayamıyordu. Farkında bile olmadan varsayımlar üzerinden sürdürüyordu hayatını. Kendine, hata yapmak için fırsat vermiyordu. Bu fırsatı kendine sağlamamasının da bir hata olduğunu göremiyordu Umut.

Yabancısına, öğle arası o iki kelimeyi söylemekle çok büyük bir hata yaptığını aklından geçirirken, Çınar'ın onu kendine çekip sarılmasının ardından fark etmişti ki, "Sarılmak istiyorum." cümlesini dillendirmek, şimdiye kadar yaptığı ve dedikleri arasında en iyilerden biriydi.

Başını kaldırdı, yabancısına bakmak için... Onun tarafından izleniyor olduğunu görünce, ona güldüğü gibi Umut da Çınar'a gülümsedi. Aldığı tepkiden memnun, kantinin o rahatsız edici sandalyesine sırtını yasladı genç adam, irislerinin odağını değiştirmeden... Fakat Umut dayanamadı, masanın üzerinde duran karton bardak içersindeki çayı özlemiş olmalı ki gözleri, dumanı tüten içeceğe çevirdi bakışlarını.

"Sohbetinize de doyum olmuyor gerçekten. Her öğle arası böyle misiniz siz?"

Büyülü atmosferi bozmaktan çekinmeyen Altan yüzünden silkinmek zorunda kaldı iki genç beden. Çınar, oturduğu yerde dikleştirirken sırtını; Umut da bakışlarıyla taciz ettiği bardağı dudaklarına götürdü ağır ağır. O içedursun, yabancısı çoktan dönmüştü neden hemen her tenefüs onlarla kantine geldiği bir sır olan arkadaşına...

"Nasılız?" Altan, kısa bir süre Çınar'a baktı, nasıl biri olduğunu dış görünüşünden çıkarabilecekmiş gibi... Aklından birbirinin tam tersi onlarca düşünce geçerken Umut'a çevirdi başını. Genç kız da arkadaşının vereceği cevabı bekliyor olduğundan ona bakıyordu.

"Sessiz?" deyip önüne döndü ve elleri arasında döndürdüğü bardağı dudaklarına götürüp içti, kalan çayı. "Hiç konuşmadan zaman geçirmeniz normal mi?"

"Konuşmadan anlaşmamız anormal mi sence?" Çınar, Umut'un Altan'a yönelttiği soruya tebessüm ettikten sonra aklından geçeni söyleyerek eşlik etti genç kıza.

"Konuşmadan da aylarca anlaşmadık mı Umut'la?" sessizlik oldu ortamda, cevap vermedi Altan. Başını olumsuz anlamda iki yana salladı sadece belli belirsiz. Anlamadı diğer ikisi bu tepkiden bir şey. Anlamlandırmak istediler de... Olmadı. O sırada Altan'ın savurduğu küfrü de işitemediler üstelik.

Anlamıyordu Umut. Bunun için cidden çabalıyordu ama olmuyordu. Altan'la konuşmadan da bir cevap alamayacaktı aklındaki sorulara. Neden böyle davranıyordu meselâ? Çınar sınıflarına gelip de Umut'a, onunla kantine gelip gelmeyeceğini sorduğunda neden birden yerinden kalkıp da kendisinin de geleceğini söylüyordu? Hayır, Altan'ın onlarla oturup bir şeyler içmesinde ya da sohbet etmesinde sorun yoktu elbette Umut için. Eğer neden böyle yaptığını anlayabilseydi... Sorun yoktu. Genç kız biliyordu arkadaşının böyle biri olmadığını. İnsanların hayatına müdahale eden biri değildi Altan fakat özellikle bugün, yabancısıyla onu yalnız bırakmamak için olağanüstü bir çaba gösteriyordu resmen.

METAMORFOZWhere stories live. Discover now