Φ 14. Bölüm Φ

7.4K 538 172
                                    

Φ System of a Down - Lonely Day (Piano Cover) dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. Φ

Gözlerini aniden açmasıyla saatlerdir sürüklendiği sonsuz zifiri karanlıktan sıyrıldı. Oksijen molekülleri, göz kapaklarının açılmasını bekliyormuş gibi anında doluştular soluk borusuna. Göğsü fazla fazla gelen havaya yer açmak ister gibi yükseldi, yükseldi ve yükseldi.

Umut, neden birden bire uyandığını anlayamazken, gözlerini art arda birkaç kez kırptı. Herhangi bir kâbus da görmemişti oysa. Aslında... Ne gördüğünü hatırlamıyordu. Kendini zorladığında kafasında canlanan dipsiz bir siyahlıktan ibâretti.

Sırt üstü yattığı yatağında tavanı izlemeye devam etti boş boş. Uykunun neden olduğu mahmurluğu atamazken üzerinden, başını kıpırdatmadan, görüş açısının izin verdiği ölçüde odasına göz gezdirmeye başladı.

Beyaza boyalı tavan ile onun ortasına iliştirilmiş, çirkin bir görüntüye sebebiyet veren, abajursuz bir florasan... Şampanya rengindeki duvarlara serpiştirilmiş ayna, resim, küçüklük fotoğrafları gibi aksesuarlar... Sol köşeye çapraz koyulan, boyu eninden biraz daha fazla olan, kestane rengi büyükçe bir çekmeceli dolap ve onun üzerine yerleştirilmiş ama neredeyse hiç kullanılmamış makyaj malzemeleri... Sahip olduklarını gördükçe, ne o bu odaya aitmiş gibi hissetti ne de bu oda ona aitmiş gibi... Bir yabancının bedeninde, yine bir başka yabancının odasını işgâl ediyormuş gibiydi daha çok. Onu yansıtmayan nesnelerle dolu olan bu dört duvar, başka bir şey hissettirmiyordu genç kıza.

Beyaz yorganının dışında duran kollarını içeri alıp sağ kolunun üstüne, duvardan tarafa, yatarak eşyalarına bakmaya son verdi. Onu dünyadan soyutlayan örtüsünü omuzlarına kadar çekmesinin ardından, bakışlarının odağına aldığı boş ve pürüzlü duvara uzattı elini. Parmak uçlarının değdiği yerlerde kaloriferin neden olduğu bir sıcaklık söz konusuydu.

"Neden mutluluklarım anlık? Neden uzun süreli mutlu olamıyorum? Ben mi yetinmeyi bilmiyorum yoksa bana lâyık görülen mutluluk mu yetinemeyeceğim kadar az?" cevaplayamadığı sorularına derin bir nefes alıp duvardaki pütürlerden birini tırnağıyla kopardı.

"Mutlu olmaya olmaya, mutlu olmayı unutmuşum. Sevmeye sevmeye, sevmeyi... İnsanlık görmeye görmeye, insanlığı... Kilitlemişim kendimi kendime, kalmışım öyle bir başıma. Kimseyle konuşamaz, hiç kimseye tahammül edemez olmuşum," elini yeniden yorganın içine alarak, bir öncekinden daha büyük olan pütürü kazımasıyla ortaya çıkan, benek şeklindeki gri ize baktı. "Her gün, gözlerimi her kapattığımda bir gelecek canlanmış kafamda ona inanmışım. Ama o gelmemiş bir türlü. Gelmeyen gelecek..." dalgınca bir araya getirdiği sözcükler, Umut'un bu zamana kadar kendinden sakladıklarıydı aslında. Aklının ucundan geçtiği an kafasını iki yana sallayıp başka bir konuya geçtikleriydi. Üzüldükleri, durduk yere gözlerinin dolduklarıydı.

"Gelmeyen geleceğim gibi bitmeyen mutluluklarım olsun istiyorum. Gelmeyen geleceğim gibi beni anlayan insanlar olsun istiyorum ya da gelmeyen geleceğim gibi ben her şeyi, her jesti, her mimiği, her sözün altında yatan asıl anlamı anlamayayım istiyorum. Gelmeyen geleceğim gibi Çınar hep benimle olsun istiyorum bir de. Çok mu şey istiyorum Tanrım? Ama onunlayken kendimi iyi hissediyorum, biliyorsun. Bildiğin bir şey daha var ki şu an o yok ve ben..." cümlesini devam ettirme ihtiyacı duymadan doğruldu yattığı yerden. O üç noktanın sonundaki kelimeyi beyni çoktan yaymıştı hücrelerine:

Boşluktayım.

Dağılan saçlarını sıkıntıyla avuçladı önce, sonra da ayaklarını yataktan aşağı sarkıtıp göğsüne baskı yapan hislerinden kurtulmak ister gibi tüm nefesini ağır ağır dışarı üfledi.

METAMORFOZWhere stories live. Discover now