Φ 9. Bölüm Φ

12.8K 968 310
                                    

Φ @IrmakSinem 'e ithafen... Φ

Φ Gece Yolcuları - Hüzün ile okumanızı tavsiye ederim. Φ

“Mutluyum. Cidden… Mutluyum.” Umut, ne ara yabancısıyla tanıştığını, ne ara onunla bir saat kadar konuştuğunu hatta ne ara Çınar’ın onu sınıfa bıraktığını kavrayamazken; sırasına oturmuş, pencereden dışarı bakıyor ve dersin başlamasını bekliyordu. İçinden aynı cümleyi onlarca kez tekrar etmeyi ihmâl etmeden…

“Mutluyum.”

Beş dakika öncesine kadar yabancısıyla oturuyor oldukları masaya baktı tekrar. Son bir saatte yaşadıkları, duydukları kafasında dört dönerken, o, hangi birine tebessüm edeceğini şaşırmış bir hâlde gelişine gülümsüyordu. Yabancısının gelişine… Yaşıyor olduklarının gelişine… Anlık cesaretinin gelişine… Mutluluğun gelişine… Gitmelerini istemediği diğer tüm duyguların gelişine…

"Tanrım... Şu an, tüm kalbimi gönderebilirim sana. Mutluyum. Gerçekten... Teşekkür ederim."

İnanamıyordu bir türlü… Konuşmuşlardı. Hiç göremeyeceğini sandığı yabancısıyla... Konuşmuşlardı. Yüz yüze… Hatta diz dize… O da yetmezmiş gibi bir de el ele! Yüzünü avuçları arasına alıp kendini gizlemek, ardından kimsenin göremeyeceği kocaman, sessiz bir kahkaha hediye etmek istiyordu evrene. Ama yapmadı. Nasıl kahkaha atıldığını unuttuğunu düşündüğünden, sesini kontrol edemez de biri duyar diye korktu ve gülümsedi sadece. Bu kadarı da yeterdi ona... Yeterdi.

“Aman Yarabbi! Hayal mi görüyorum, yoksa gülüyor musun sen?” birden duyduğu eğlenceli sesle irkildi Umut. Başını kaldırmasıyla da, ellerini yüzünün iki yanına yerleştirip ağzını aralamış, abartılı denebilecek kadar şaşkın bir hâli olan Altan’ı görmesi bir oldu. Genç adam, bu âni seslenişi yüzünden, arkadaşının nasıl gülümsemesini gizlemeye çalıştığını ve bunda ne kadar başarısız olduğunu görünce sırıttı, ellerini yüzünden indirip. Ardından Umut’un her dâim boş olan yanına oturdu ve kalçasıyla hafifçe itti kalçasını. “Birileri mutlu.”

“Birileri mutlu.” diye onayladıktan sonra Umut, Altan’ı, tereddüt etmeden dikti gözlerini karşısındaki koyu kahvelere ve baktı öylece. Birkaç dakika sessizce durdular ama dayanamadı Altan daha fazla:

“Ya kızım, manyak mısın sen, ne yapıyorsun? Anlatsana hadi, gözlerine bakıp mı anlamamı bekliyorsun? Ben duyduklarımı zar zor anlamlandırıyorum. Bir de duymadıklarımı mı anlamaya çalışayım Allah aşkına?” güldü Umut sadece sessizce. Altan Umut’un bu hâlini görünce daha bir meraklandı ne oldu diye… Aklı karıştı hatta gülüşünü görünce arkadaşının. “Oha dişleri varmış lan.” diye geçirdi içinden. Sonra düşüncesine yüzünü buruşturup kendine küçük çapta bir hakaret etti: “Gerizekalı mısın sen, babaannen mi o senin? Elbette dişleri olacak.” diye. Ne yapsındı o da, Umut dudaklarını yarım santim bile yukarı kıvırmaya tenezzül etmediğinden, yadırgadı dişlerini göstere göstere gülmesini.

Altan, içinden kendi kendine konuşurken, Umut “Mutluyum.” dedi kafasını önemsiz bir şeyi geçiştirir gibi sallayıp.

“Her geçen dakika beni daha çok şaşırtıyorsun. Senin şu an ağlamamak için kendini zor tutuyor olman gerekmez miydi?”

“Dalga geçme.” Altan'ın, o ağlamaklı hâllerinden haberdar olması şaşırtsa da, yine de güldü genç kız arkadaşının trajikomik sözlerine.

“Anlatsana hadi kızım, vallahi merak ettim.” o an çok şey yapmak istedi Umut. Altan’a sıkıca sarılıp “Sen çok iyi bir dostsun.” demek istedi meselâ. Sıranın üstüne çıkıp “İnanamayacaksınız ama mutluyum, çok mutluyum!” diye bağırmak istedi sonra. Dünyanın en içten ve en sesli kahkasını atmak istedi. Birilerine, konunun ne olduğu önemli değil, yardım etmek istedi. Güvenmek istedi sonra, koşulsuz... Dünyayı durdurmak, herkesin rahatça şu ana ulaşabilmesini istedi. Sonra yine, bir şekilde dönecekti zaten bu korkutucu küre... İçindeki kaynayan tüm o duyguları bastırıp tek bir cümle söyledi ama:

METAMORFOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin