Φ 8. Bölüm Φ

9.8K 1K 229
                                    

Φ Feridun DÜZAĞAÇ - Alev Alev ile okumanızı tavsiye ederim. Φ

Akrep, yelkovanı öyle hızlı kovalasın istiyordu ki Umut, yetişemesin şu an ömrünün yarısını çalan dakikalara. Kurtulsun yaşıyor olduğu anın neden olduğu korkudan, telaştan, gerginlikten... Bitsin sessizlik, ölsün. Yeter ki geçsin şu, ciğerlerine tüm atmosferi doldurmasına rağmen geçmeyen havasızlığı.

"Aç gözlerini."

Hıçkırığı göğsünün üstünü sertçe yumruklarken, başını iki yana salladı bu yaşadığının gerçek mi hayal mi olduğuna karar veremeyen kız. "Yapamam." diyecek gücü bulamadı kendinde. Kalan son gücünü, onu taşımak istemediklerini anlatmaya çalışan titreyen bacaklarına direnmek için kullanıyordu çünkü. Bir düşten ibaret de olsa şu işittiği boğuk ses, düşüp de kendine gelmek, rüyasından uyanmak istemiyordu.

"Lütfen... Aç gözlerini. Buradayım."

"Değilsin. Kafayı yiyorum. Hayalsin... Gözlerimi açınca olmayacaksın ve ben dayanamayacağım."daha sıkı bastırdı gözlerini birbirine. O kadar güzeldi ki o sesi duyabilmek... Gözlerini az da olsa aralayınca görecek olduğu boşluğu düşünmek korkutmuştu Umut'u.

Düşünceleri arasında nefes almak için debelenirken, birisi elleri arasındaki bardakları almaya çalışınca açıverdi gözlerini şaşkınlıkla. Ve gördü yabancısını, başını hafifçe yukarı kaldırıp. Kalbi öyle hızlı yumrukladı ki göğsünü, onu bıraktı da dışarı çıktı sandı. Ona bakan bir çift çikolata kahvesi göze dikti gözlerini. Titredi. Cidden titredi kalbi... Sonra... Bir insanın gözleriyle gülümseyebileceğine şahit oldu, şaştı. Gözlerini, onun gözlerinden kaçırmasını haykıran iç sesinin olmaması garibine gitti ama attı hemen kafasından bu düşünceyi. Düşünmesi gereken daha önemli bir konu vardı: Yabancısı karşısındaydı.

"Hayal değilsin." Umut'un şaşkınca dile getirdiği cümleye tebessüm etti genç adam. "Değilim." diye yanıtladı genç kızı, sanki ona soru sormuş gibi... Umut yabancasına bakmaktan alamazken kendini, yabancısı aldı ondan bardakları...

Genç adam, sırf karşısındaki kız için sakin kalmaya çalışıyordu. Yarısı dökülmüş kahveleri, arkasındaki tahta masaya koyarken gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı fırsattan istifade sonra da sessizce ve çabucak geri verdi. Umut'a dönerken gülümsemeyi ihmâl etmedi, cesaret vermek istercesine. Bir de Umut kendisine gülümsesin istedi. Genç kızın ona dönmesiyle kaybettiğini düşündüğü cesaretini bulabilmek için... Fakat gülmedi Umut. Tebessüm dâhi etmedi. O kadar şaşkındı ki, bakıyordu sadece. Kalbi, attığı belli olmayacak kadar şiddetli çarpıyor, gözlerinin sürekli dolması nedeniyle yabancısını net göremiyor ve elinin tersiyle siliyordu biriken yaşları, onu görmesine engel olmamaları için...

Umut, bardaklar elinden alınınca iki yana bıraktı kollarını. Onlara söz geçirecek hâli yoktu zaten. Ama yabancı tuttu bu sefer Umut'un bileklerini, yavaşça. Birkaç adım ilerlettikten sonra tuttuğu bileklerden ellerine indirdi kendininkileri ve yağmura tuttu ne yaşadığını idrâk edemeyen kızın ellerini.

Umut, o zaman gördü elinin tersindeki kızarıklıkları. Çarpan her bir yağmur damlası küçük sızılara neden oluyordu teninde. Yabancısına döndüğünde, sımsıkı tuttuğu karton bardakları parçaladığından bi' haber konuşmuştu sadece, fark etmemişti henüz soğumamış kahvelerin eline döküldüğünü. O, heyecanı yüzünden sıcağı bu kadar bariz hissediyor sanmıştı. Yanmıştı oysa hafif de olsa.

Gözlerini, yabancısının avuçları arasındaki küçük ellerine dikti. Ona dokunuyordu. Yanındaydı. Susuyorlardı belki ama bu an, yabancısının ona bir şeyler anlattığı diğer tüm zamanlardan çok daha değerliydi.

METAMORFOZWhere stories live. Discover now