20 | kamp

8 8 5
                                    


Türkiye'ye döndükten sonra Arda boşanma işlemlerini başlatmıştı. Berat, Tugay ve Mehmet, liseden arkadaşlarımız, Arda'nın boşanacağını öğrendiğinde geçmiş olsun demek için aramışlardı. Arda'yı nereden tanıdıkları hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Hiçbirimiz sorgulamamıştık. Arda'ya "Sana bu zamanda temiz hava çok iyi gelir." diyerek Arda'nın moralini yerine getirmek için kamp ayarlamışlardı. Arda da arkadaşlarım gelebilir mi gibisinden bir soruyla her şeyi halletmişti. Eh tabi biz de bu fırsatı kaçırmamıştık. Kim böyle bir fırsatı elinin tersiyle teperdi ki? (hikaye iyice saçmalıyo aq hazır olun)

Ha bir de birkaç gün öncesine dönmek gerekirse, Toprak bizden uzaklaşmayı tercih etmişti. Bize aynen şu cümleleri kurdu. "Arkadaşlar sizleri kısa zamanda çok sevdim. Ebrar'a karşı farklı hisler beslesem de.. Olmuyor işte. Siz sürekli belayı çekiyorsunuz. Birgün birimize bir şey olacak diye korkuyorum. Bu korkuyla da yaşayamam. En iyisi benim eski hayatıma dönmem. Siz de isterseniz arada bir konuşur, görüşürüz. Kendinize iyi bakın." Evet kelimesi kelimesine hatırlıyordum. Onun bu ayrılığı birazcık içime oturmuş olabilirdi. Hepimiz üzülmüştük. Kısa sürede bağlanmıştık. E sonuçta kolay şeyler de atlatmış sayılmayız.

Şimdiye dönersek büyük bir araba kiralamıştık. Birlikte gidiyorduk. Beratlar da birlikte geleceklerdi. Arabada yüksek sesli bir şarkı çalıyordu.

I live my day as if it was the last
Live my day as if there was no past
Doin' it all night, all summer
Doin' it the way I wanna

Keyfimiz paşada yoktu. Ebrar'la ben şarkıyı bildiğimiz kadar eşlik ediyorduk. Arabayı Yüksel kullanıyordu. Yan koltuğunda da ben vardım. Yüksel'e muavinlik yapıyordum. Bir yandan istek şarkı olursa onu açıyordum.

Derin bir iç çektim. Camdan dışarı bakıyordum. İleride bir benzinlik vardı. "Ay şurayı gördünüz mü? Tam korku filmlerindeki gibi." diye seslendim. Arda'nın ağzından "Aboo!" diye bir nida kaçtı.  Ben istemsizce ürperirken bakışlarımı o yerden kaçırdım. Korkunç görünüyordu. Yüksel "Dönüşte oraya uğramamız yok mu?" diye sordu. "Yaşın yetmez Yüksel." diyerek ona bulaştım. Yüksel tam ağzını açmıştı ki Ebrar araya girdi. "Yeter be. İkiniz de susun. Siz her gün kavga edip birbirinize mi küseceksiniz ya? Koskoca insanlarsınız." Yüksel lafını yutmak zorunda kaldığında güldüm.

Saatler birbirini kovalarken en sonunda kamp alanına varmıştık. Berat ve diğerleri de neredeyse bizimle aynı anda varmışlardı.

Arabadan iner inmez diğerleri ile konuşmaya başladık. Laf lafı açıyordu. Şimdiden bu iki günün eğlenceli geçeceğinden emindim.

Ebrar "Şimdi sefa yapma vakti değil. İlk cefasını çekeceğiz. Ayda ve Berat siz çadırları kurun." diye başladı. "Ben ve Ahmet siz çalı çırpı ne varsa toplayacağız. Oğuzhan ve Yüksel siz arabalardan eşyaları indirin. Arda sen de.." Biraz düşündü. "..ne istiyorsan yap kardeşim."

Ebrar, Mehmet ve Tugay'a bakarken "Sizin için bir iş bulamadım." diyerek mahçup bir şekilde güldü.
Bakışlarımı Mehmet ve Tugay arasında gezdirirken "Siz ikiniz ne yapacaksınız?" diye sordum. "Mehmet ve ben, en mistik görevi üstleneceğiz; oturmak."

Gülerek "Kolay gelsin." dedim ve geriye birkaç adım attıktan sonra önüme döndüm. Berat'la birlikte çadırları kuracağımız yere karar verdik. İki büyük çadır yapacaktık. Ben de bana düşen çadırın demirlerini birleştirmeye çalışıyordum. Her birleştirişimde bir diğeri çıkıyordu. "Ya sabır." diye mırıldandım. Berat halime gülerken ona baktım. Bir anda birleşik olanlar da yerinden çıkarken korktum ve yerimde sıçradım. Hiç beklemediğim bir anda olduğundan kalp atışlarım hala hızlıydı. Berat gülerek bana yaklaştı elindeki sigarayı yere attı. Yüksel "Gittim kendime bir saat aldım." diye mırıldanarak önümüzden geçti. Elindekini yere bırakıp arabaya geri döndü. "Submarinaa.. Submarinaaa!"

Berat "İşi ustasından öğren." diyerek kendini gösterdi. Ona gülerken kollarımı birleştirdim ve merakla onu izlemeye başladım.

Çok geçmeden çadırı kurmuştu. Şaşırmıştım. Pek sağlam göründüğü söylenemezdi. Her an yıkılabilir gibiydi. Şüpheyle "Böyle yapıldığından emin misin?" diye sordum. "Tabii ki!"

"Şey.. pek sağlam görünmüyor." diye mırıldandım. Sanki sanatına hakaret etmişim gibi bir tepki verdi ve onaylamaz bakışlarını yolladı. "Bak şimdi, içine gireceğim ve hiçbir şey olmayacak." diyerek kanıtlamak için çadıra girdi. Dediği doğru olabilirdi. Tekrardan "Bak." diye seslendi. "Hadi gel, yıkılmıyor." Berat beni yanına çağırdığında reddetmedim. Çadıra girdim.

İçeriye göz gezdirirken "Heh! Çok iyi yapmışım." diye gururlandı. Ona göz devirip "Yıkılmadığına şükret." dediğimde bana baktı. "Ayıp oluyor ama." diye söylendi.

Çadır bir anda dağılırken içinden çıkamadık. Dışarıdan kahkahalar yükselirken Berat bıkkın bir nefes verdi. "Şom ağızlı."

Oflayarak kendimi dışarı atmak için çabalamaya başladım. O da bir yandan "Kocaman çadır üzerimize yıkıldı, adamlar  yardım etmek yerine gülüyor!" diye söylendi. Kendimi Arda'nın yardımıyla dışarı çıkarmayı başardığımda Berat hala içerideydi. Onu öyle bırakmayı düşündüm. Kendi başına çıkmak için çabalaması komik olurdu. Yine de kıyamadım ve elimi uzattım. Bileğimden tutarken dışarıya çıktı.

Berat bakışlarını bir yere çevirdi. Onun bakışlarını çevirdiği yere baktım. Mehmet ve Tugay'a bakıyordu. "Çadır işini şu ikiliye kitlemeliyiz." diye fısıldadı.

Onu başımla onaylarken "Mantıklı." diye mırıldandım. Bana dönerek anlaştığımıza dair bir işaret yaptı ve el sıkıştık.

Ebrar'ın Bakış Açısı

Bir sürü çalı çırpı toplamıştık. Şimdiyse geri dönecektik. "Bence fazla bile topladık." diye söylendim. Ahmet "Bu kadar şeyle dünyayı bile kurtarırız." diyerek güldü. Çok fazla uzaklaşmamıştık. Bu yüzden geri dönmemiz uzun sürmemişti.

Elimizdekileri ateşi yakmak için önceden karar verdiğimiz yere bıraktık. Ellerimi çırparken bir yandan Ahmet'e "Anlaşılan Ayda ve Berat çadır işini pek becerememiş." diyerek ikilinin yanına ilerledim.

Oğuzhan "Arabada ne çok eşya varmış kardeşim, iki saattir taşı taşı bitmiyor!" diye söyleniyordu. Ona göz ucuyla baktıktan sonra Ayda ve Berat'a selam verdim. Ahmet direkt "Beceremediniz mi?" diye sorduğunda gülmeme engel olamadım. Ayda sessiz kalmayı tercih etti. Berat büyük bir heyecanla "Ama yine de iyi ilerledim!" dedi. Tugay ve Mehmet çadırı kısa sürede kurarken Ayda kınayan bakışlarını Berat'a yolladı. "Bana öyle bakmasana kızım! Sen de beceremedin."

Ayda "Ama yine de iyi ilerledim!" diyerek Berat'la dalga geçti. Hava kararmadan kısa bir süre önce diğer çadır da hazır olmuştu. Ateşi yakmıştık. Arda ve Ahmet ateşin başında etler ile ilgileniyordu. Ayda ve ben salata yapıyorduk. Diğerleri ateşin başında koyu bir sohbet döndürüyordu. Herkesin keyfi yerindeydi. İyiki buraya gelmiştik.

bu bölümü yazarken zorlandım??? fhdşshddjd

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


bu bölümü yazarken zorlandım??? fhdşshddjd

neyse ayol 💅🏻

bir sonraki bölümde görüşürüz <3

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 06 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

𝐄𝐤𝐬̧𝐢 𝐋𝐢𝐦𝐨𝐧𝐥𝐚𝐫Where stories live. Discover now