-1

66.3K 248 102
                                    

Israrla çalan alarmıma aldırış etmek zorunda kalarak yerimde doğruldum ve alarmı kapattım. Dışarıya baktığımda karanlıktan nefret ettiğimi bir kez daha anladım. Ve bu saatte gitmem gereken okuldan da. Yünlü ve bazen beni terleten pijamalarıma rağmen hala üşüyordum ve bu da dışarıdaki havanın ne kadar kasvetli olduğunun bir nevi kanıtıydı.

Hava nasıl olursa olsun etek giymekten asla vazgeçemiyordum. Bugün bu beni korkutsa da dolabımı açarak çizgili eteğimi ve üstüne takım olan kazağımı aldım ve giydim. Şifonyerime yönelerek üstüme abartmadan parfüm sıktım.

Yaşadığım ülkedeki okullarda her şeyin serbest olması gerekli miydi bilmiyorum ama, bu bazen işe yarayabiliyordu. Kendini güzel hissettiğin yerde rahat hareket edebilirsin. Rahat hareket ettiğin yerde görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilirsin. Sıkıldığın, üstünde gereksiz baskı olduğu yerde rahatlıktan, özgürlükten bahsedilemezdi sanırım. Ama düğüne gelir gibi giyinenler için düşüncelerim farklıydı tabii, onların bu işi çoktan abarttığını herkes biliyordu.

Çekmecemden diz altı çoraplarımı çıkararak giydim. Alışverişe çıktığım zamanlarda her şeyi takım almak daha çok ilk tercihim oluyordu çünkü bir şeyi kombinlemekte pek iyi olduğum söylenemezdi.

Akşamdan hazırladığım sırt çantamı da saçlarımı taradıktan sonra aldım ve odamdan çıktım. Mutfağa doğru yönelerek biraz fıstık ezmesi yedim ve işim bitince evden ayrıldım.

Okula doğru yürümeye başladım. Evle okulun arasında az mesafe olduğundan her gün yürüyerek gidiyordum. Fakat bu sefer hava gerçekten soğuktu ve mont almadığım için lanet okudum.

Okula vardığımda yine içime sıkıntılar basmaya başlamıştı ki Amber'la karşılaştım. Amber bizim sınıftaydı ve sınıfın en güzel kızıydı. Düşündüğümde aslında onun yerinde olmak istediğimi biliyordum ama kendiminde çirkin olmadığının az çok farkındaydım.

Amber'ın dolabı benim dolabımın tam yanındaydı. Kitaplarını çıkarmakla meşgulken bende anahtarımı çıkararak dolabımı açtım.

"Hey Amber, nasıl gidiyor?"

Çantama doldurduğum kitaplarımı gerekli olanları dışında dolaba boş boşaltırken Amber beni duymamazlıktan geliyordu.

Soru sormuştum ve dibimde olmasına rağmen cevap vermemişti.

Kitaplarını çıkardıktan sonra dolabı hızlıca bir şekilde çarparak kilitledi. Yüzünde güler yüzlülüğünden bir eser kalmamış gibi gözüküyordu. Her bir şeye güldüğü için bu bana tuhaf gelmişti açıkçası.

Bende dolabımı kilitledim ve dolabının önünden ayrılan Amber'ın önüne geçtim ve iki ellerimi havaya kaldırdım.

"Beni duymuyor musun sen?"

Sürdüğü fondaten şişen gözlerini kapatmakta pek başarılı olamamıştı. Üzgün gözüküyordu. Biraz da bunalmış.

"Anlamadım, bana bir şey mi demiştin?"

Zorla gülmeye çalıştığı için ne yapacağımı şaşırmıştım ama belli etmemeye çalıştım. Kendini kötü hissetmesini istemediğim için bozuntuya vermeden gülümsedim.

"Nasıl gidiyor? Umarım her şey yolundadır."

Önünden çekildim ve hizasına gelerek yürüyebileceğimizin sinyalini verdikten sonra devam ettik.

"Her şeyin iyi gitmesi için çabalıyorum. Bu da başarısız olduğum zamanlardan biri."

Sınıfın önüne varmıştık ve Amber'ın verdiği cevap hayat dolu bir kız olmasının yanına pek yakışmamıştı. Yüzümü buruşturdum ve bunu görmemesi için kafamı önüme eğdim. Hızlıca sırasına doğru yürüyerek konuşmak için doğru bir zaman olmadığını belirtmek istemişti. Bende bunu anladığım için kendi sırama gittim ve kitaplarımı derse göre ayarladım.

Ders boyunca onu izlemiştim. Gözleri dersi dinliyor gibi öğretmene dikkatli olsa da dinlemediğini anlamıştım. Daha doğrusu dinleyemediğini. Bir sorunu vardı ve bu onu fazlasıyla etkilemişti. Benim çıkarttığım sonuç tam olarak buydu.

Tenefüs olduğu için kantine indim ve bir sandviç aldım. Hiçbir şekilde doymuyordum ama buna rağmen herkes kilomdan şikayetçiydi. Almam gerektiğini söyleyerek beni deli ediyorlardı ama yiyip kilo alamadığımı kimse anlamak istemiyordu. Bunun annemle kaç kere kavgasını yapmıştık ve tartışmamızın sonunda her seferinde bana fazla kalorili diye duyduğum şeyler hazırlamıştı ve bende gözünün içine bakarak bir sorun olmadığını, yediğimi belirtmek istercesine hepsinin kökünü kazımıştım.

Yalnız başına oturan Amber'ı gördüğümde hiç düşünmeden yanına gittim. Bu sefer ona bu bezgin suratının nedenini soracaktım, kaçışı yoktu. Sandalyeyi çekerek oturduğumda gözlerini bana çevirdi ve hayret ettim çünkü yine daldığını düşünmeye başlamıştım.

"Eğer bir sorunun varsa ve söylemek istiyorsan şuan buradayım. İtiraz etme çünkü yüzün her şeyi açıklıyor."

Mavi olan gözleri sonsuzluğu anımsatır gibiydi. Nasıl olurda gözlerinin içi bile her fırsatta gülen insan bu kadar üzgün olabilirdi?

Sandviçimden büyük bir ısırık alarak vereceği cevabı bekledim.

"Tamam, benim hakkımda endişelenme. Bir sorun yok."

Ağzımdaki büyük lokmayı yuttuktan sonra peçeteyle ağzımı sildim. Yüzümü onunkiyle aynı şekile sokarak, "İyiyim, gerçekten bir sorun yok." dedim.

"Söyle şimdi, bana inandın mı?"

Gözlerini devirerek kaçışı olmadığını anlamış gibi ellerini göğsünde birleştirerek arkasına yaslandı.

"Erkek arkadaşımla kavga ettim. Hepsi bu."

Tekrar sandviçimden ısırık aldığımda kafamı anlar bir şekilde aşağı yukarı doğru salladım. Lise sondaydım ve hiç erkek arkadaşım olmamıştı. Bu da benden kaynaklanıyordu çünkü şimdiye kadar hiçbir erkeğe karşı bir şey hissetmemiştim. Kendimi onlara sadece kafa uyumu bakımından yakın hissedebiliyordum o kadar.

"Kötü olmuş, ha?"

Sandviçim bittikten sonra peçeteyi buruşturarak masaya koydum.

"Beni aldattı."

Şişmiş olan gözleri şuan tamamen doluydu. Ağladı ağlayacak durumdayken gözlerini kırpıştırdı ve yanağına birkaç damla düştü. Tamam, itiraf etmeliyim ki bu manzara içimi acıtmıştı ve aldatma durumu da beni hem üzmüş hem şaşırtmıştı. Birde aldatılan güzel kızlar olduğunda insan erkeklerin ne kadar aç gözlü ve doyumsuz olduğunu bir kez daha anlıyordu.

Şuan tam anlamıyla elim ayağıma dolanmıştı. Karşımda ağlayan bir insan olduğunda kendimi en az onun kadar kötü hissediyordum. Yerimden kalkarak Amber'ın yanına oturdum ve o da gözlerimin içine bakarak buruk çıkan sesiyle konuştu.

"Ben gerçekten aşık olmuştum, Cara. Gerçekten, bunu ilk defa bu kadar en derinlerimde hissettim."

Ve bana sarılmak için hamle yaptığında ona karşılık verdim. Kısık kısık çıkan hıçkırıkları ne kadar kırıldığının bir kanıtıydı.

"Tamam, yanındayım."

LEZBİYEN.Where stories live. Discover now