-2

42.7K 174 8
                                    

Multimedia Cara ve Amber.



*Amber*

Eve vardığımda taksiciye parayı uzatarak arabadan indim. Anahtarı çıkarttım ve evin kapısını açtım. Kendimi hiç olmadığım kadar kötü hissediyordum. Aynı zamanda gün boyunca hiçbir şey yemediğimi öğrenen Cara'nın bana zorla yedirdiği tüm çikolatalar şuan midemde büyük bir savaş veriyordu. En son diyeti bozduğumda bu kadar çikolata yemiştim.

Çantamı gelişi güzel bir şekilde odama fırlatarak, dolabımdan evde giymek için duran kıyafetlerimi çıkarttım ve giydim. Ardından mutfağa yönelerek kendime kahve yaptım ve elime bardağı aldıktan sonra salona geçtim.

Salonun ortasında duran büyük masanın üzerindeki telefonumu fark ettim ve koltuğa oturduktan sonra elime aldım. Kilidini açtıktan sonra 38 tane cevapsız arama olduğunu gördüğümde şaşırmıştım ama tüm aramaların sadece Jack'den geldiğini öğrenince bu 2'ye katlanmıştı.

Bana yaptıklarını yeniden hatırladığımda tıka basa dolu mideme bir sancı saplanmıştı.

Doğum günüydü ve bende sabah erkenden kalkarak ona süpriz yapmak adına hediyesiyle beraber evine gitmiştim. Bana arada sırada evinin yedek anahtarlarını verirdi. O yedek anahtarla evinin kapısını açmıştım ve hediyelerle dolu olan torbaları askıya asarak odasına yönelmiştim.

O gün mutluydum ama taa ki yatağındaki beni hayal kırıklığına uğratan manzarayı görene kadar. Bana sadece kuzenim diye tanıttığı kızla yaptığı şey hem yalanını ortaya çıkartmıştı hem de beni fazlasıyla acıtmıştı. Fazlasıyla.

O manzarayı görmek düşmanımın başına bile gelmesini istemeyeceğim derecede berbat hissettiriyordu. O an kendinizi bir pislik ya da ölmüş ama sadece ruhu ortalıkta dolaşan gibi hissediyordunuz.

O gün ağladığım kadar hayatımın hiçbir zamanında ağlamamıştım.

Gözlerim o kadar şişmişti ki nefret ettiğim fondateni bile sürmek zorunda kalmıştım. Uykusuzluk ve birde üstüne ağlama krizleri gelince makyajsız tam bir hortlak gibi gözüküyordum.

Cevapsız aramaları görmezden gelerek telefonumu karşıdaki koltuğa fırlattım ve başımı arkaya yatırarak gözlerimi kapattım. Bir an olsun hayattan kopmaya ihtiyacım vardı. Sadece benim değil, şuan bu durumda ya da daha kötü durumda olanlar için de. Hayattan kopmamızın bi yolu yok muydu acaba? Ölümden başka. Ölüm soğuktu, soğuk ve sessiz.

Tüm bunlardan kopabilmek için benim küçük hayatımın tek lanet gerçeği olan dersi çalışabilirdim belki de. Hem yarın gireceğim edebiyat sınavı hakkında tekrar etmiş olurdum.

Odama gittim ve çantamdan edebiyat dersi kitaplarını çıkarttıktan sonra kitaplığımdan birkaç tane test kitabı alarak çalışma masama yerleştim.

Çalışacaktım çünkü düşünmemem gerekiyordu. He birde yarın edebiyat sınavı vardı.

~~~~~~~~

*Cara*

Bugün girdiğimiz edebiyat sınavında gerçekten her şeyi atmıştım çünkü dün okuldan geldikten sonra uyumaktan başka hiçbir şey yapmamıştım. Eğer düşük alırsam bu dersten kesin kalacaktım çünkü bundan önceki sınavlarım zayıftı. Bu lanet okul benim sonum olacaktı ve bu kaçınılmaz bir sondu. Kesinlikle.

Eve bir an önce varabilmek adına adımlarımı hızlandırıyordum ki yolun sol tarafından kontrolsüz bir şekilde gelen araba dibime kadar girip ani fren yaptı. Küçük çaplı attığım çığlık arabadaki kişinin çıkmasına sebep oldu. Ya da zaten çıkacaktı, bilmiyordum.

Bu bir erkekti. Dışarıdan ne kadar kibirli olduğu az çok anlaşıldığı için tek kaşımı havaya kaldırarak, "Hastaneye yetiştirmen gereken bir hastan yoksa bu kadar hız yapman gereksiz. Arabanın içine bakıyorum da, yatağa yetiştirmen gereken bir kaltaktan başka bir şey göremiyorum."

Arabanın içindeki kız beni duymamıştı ama üstüme yinede huysuz bakışlar fırlatıyordu. Bakışlarımı tekrar önümdeki erkeğe döndürdüğümde pis pis sırıttığını gördüm.

"Ben Jack, herkesin benimle nasıl konuşması gerektiğini bildiğini sanıyordum."

Heh işte, tam da bundan bahsediyordum. Kibirli ve pislik bir herif olduğunu anlamak için bu sözleri bile gerekmemişti.

Arabadaki kız üstüdeki tonlarca gıcıklığıyla indi. "Jack, bebeğim bir sorun mu var?"

Kızı incelemeye başlamıştım. Üstüne giydiği şeylerle ve altındaki boyumdan büyük olan topukluklarıyla ne kadar süslü biri olduğu hemen anlaşılıyordu. Şimdiden sinirlerim hoplamaya başlamıştı, Tanrı aşkına bugün bunu hak edicek ne yaptığımı biri bana söyleyebilir miydi acaba?

"Bebeğine söyle, ancak oyuncak arabalarını o kadar hızlı sürebilir."

Kız anlayamayan bakışlar attığında tekrar yürümeye başladım ve arabanın sesini duyduğumda gittiklerini anladım. Yolun sonunda duran Amber'ı gördüm. Bana bakıyordu ve gülümsüyordu. Tanrım, tamam belki bunu da hak etmiş bir şey yapmamış olabilirim ama teşekkür ederim. Amber'ın yüzü gülüyordu!

Hızlıca ona doğru koşarak kollarımı iki yana açtım ve kocaman sarıldım. Amber'ı mutlu görmek beni de mutlu ediyordu. Nedenini bilmiyordum ama daima onunla olmak istiyordum. Bu kesinlikle senelerdir hep aynı sınıfa denk geldiğimiz için değildi.

Sarılmamız bittikten sonra yürümeye başladık.

"Jack'ti öyle değil mi?"

Sanırım kibirli heriften bahsediyordu. Soru sorar gibi, "Evet?" dedim.

"Beni aldatan kişi oydu. İyi benzettin ama, teşekkür ederim."

Ağzımdan sadece kontrolsüzce, "NE?" kaçtı. Amber onaylamak istercesine başını salladı ama üzgün gözükmüyordu. Bunu aşmış gibiydi.

"Desene artık en yakın arkadaşım olmaman için bir sebep yok."

Ah.

En yakın arkadaşım sözüne neden bu kadar rahatsız olmuştum?

LEZBİYEN.Where stories live. Discover now