-8

8.2K 120 8
                                    

Multimedia'daki bildiğiniz gibi Joseph Morgan. Arkadaşlar yani bitiyorum bu adama feci derecede ondan dikkatli bakın yani shshshsjs Vee birde sizin oy veren o kıymetli parmaklarınızı yerim, iyi ki varsınızz, kocaman öpüldünüzz xxxxx

*Amber*

Gözlerimi Cara'nın kapalı göz kapaklarının üstüne sabitlediğimde daldığımı ama hiçbir şey düşünmediğimi fark ettim. Hastaneleri sevmiyordum çünkü sevdikleriniz hakkında çaresiz kaldığınız ve hiçbir şey yapamadığınız tek yerdi. Şükürler olsun ki Cara'nın durumu hiçbir şey yememeye bağlı olan tansiyon düşmesiyle alakalı fazla ciddi olmayan bir şeydi. Zaten onu koşu parkında öyle yere yığılırken gördüğümde her şeyin yavaş çekimden alındığını ve yalan olduğunu sanmıştım ama bu tamamen beynimin bana reddetmem için uyguladığı bir oyundu. İyi ki o an oradaydım ve durumu kötüye gitmeden onu hastaneye yetiştirebilmiştim.

Cara'nın annesi ve babası hastanede işlemlerle ilgileniyorlardı bunun için onun başında ben bekliyordum. Kollarına serum bağlı olan Cara, yavaş yavaş gözlerini açıp kırpıştırdığında sandalyemi biraz daha yaklaştırıp elini tuttum ve gülümsedim.

"İyisin bebeğim, öyle değil mi?"

Kendimden beklemediğim bir samimiyetle bunu söylediğimde biraz afalladım ve kendimi toparlamaya çalıştım. Cara'da şaşırmış olacak ki zar zor açtığı gözleri şimdi bir faltaşı gibi büyümüştü.

Biraz bekledikten sonra elini elimden yavaşça çekti.

Pekâlâ, bunu kesinlikle beklemiyordum.

"Ah, iyiyim. Yoksa seni bu konu hakkında şüpheye düşürecek bir duruş mu sergiliyorum?"

Yoğun amerikan aksanıyla konuştuğunda kendimi bunu bir daha söylemesini isterken buldum. Gerçekten düşündüklerimle düşünmem gereken arasında dağlar kadar farklar vardı. Cara iğneleyici konuşuyordu ve bu kesinlikle gözümden kaçmamıştı.

Tam onun tavrına çok uzak bir tavırla cevap vericekken içeriye Mark girdi. Onun burada ne işi vardı ki?

Cara'nın diğer tarafındaki sandalyeye oturunca Cara'ya anlamayan gözlerle baktım ve onu Mark'a gülümserken buldum. "Geldiğin için teşekkür ederim. Nerden haberin oldu?"

Aralarındaki bu samimiyet de nereden geliyordu? Kafamda deli sorular vardı ve kesinlikle kolayca çözemiyordum.

Mark, Cara'nın mavilerine gözle görülür bir hayranlıkla bakarken kendimi tiyatro izlemeye gelmiş bir seyirciden farklı bulmadım.

"Annen ve baban haber verdi. Sana yemek yemen gerektiğini kaç kere söylemiştim Cara? Beni dinlediğine emin misin?"

Mark biraz endişelenmiş gibi gözüküyordu.

"Seni dinledim Mark ama güven bana günün sonunda bir şey yemediğimi fark ettim."

Cara sadece biraz afallamış ve onun buraya geldigine şaşırmış gibiydi.

Gerçekten kafam allak bullak olmuştu. Ortama sessizlik hakim olduğunda bunu bozan ben oldum.

"Siz hep böyle miydiniz yoksa ben mi hatırlamıyorum?"

Gözlerimin odak noktası ikisiydi. İkisinede dikkatli bir şekilde bakıyordum. Mark bakışlarını bana döndürdü ve seyirci rolünden çıktığım için Tanrı'ya dua ettim.

Boğazını temizledi.

"Sen gittikten hemen sonra."

Kısa süreli bir şok anı yaşamıştım çünkü bu çocuk Cara'ya çıkma teklifi etmişti ve Cara kabul etmemişti. Tüm erkeklere yaptığı gibi.

LEZBİYEN.Where stories live. Discover now