Bölüm 4

3.1K 625 78
                                    

   ÖNCELİKLE DEMEK İSTİYORUM Kİ: Arkadaşlarım, kardeşlerim, arkadaştan da yakın olanlarım, şu an dördüncü bölümümü yayımlıyorum ve önceki üç bölüm için inanılmaz güzel yorumlar aldım, hepinizi sevgiyle ve hasretle kucaklıyorum. Gelen her güzel yorum bana yeni doğmuş bebeğini ilk defa kucağına alan çiçeği burnunda bir anne sevinci yaşattı ve bu sevincin mimarı sizlersiniz. Tek tek isim vermek istemiyorum zaten o kişiler kendini biliyor ve sayıları gün geçtikçe çoğalıyor. Hikayemi okuyan, yorum yapan, oylayan, yayılmasını sağlayan güzel insanları bu hikayenin asıl sahibi kabul ediyorum. Sizleri çok seviyorum.

     15 yaşında bir kızın 12 yaşında bir erkeğe sormaması gereken, çok ağır bir soruydu bu. Ne diyeceğimi kestirememiştim. Yüzüne bakmaya ve sohbetin devamını dinlemeye cesaret edemedim o an,

      ''Hayır''

     Diyebildim yalnızca, sessiz bir şekilde. Muhabbetin nereye gideceğini kestirmek zor değildi ama içimdeki huzursuzlukta tahmin edilemez bir noktadaydı. Yoksa?

     ''Hayır''

     Dedi oda içimi okurmuşçasına,

     ''Hayır bende bir erkekle yatmadım şimdiye kadar, sandığın gibi değil''

      Neden rahatlamıştım bilmiyorum ama içime bir serinlik hakim olmuştu o an. Onun bir erkekle sevişmiş olma ihtimali ağır gelmişti sanırım. Ama bu soruyu neden sorduğunu da merak etmiyor değildim. Gözleri yere, sokak lambalarının ışığında parıl parıl parlayan kumlara dikilmişti. Gözlerinin olduğu tarafa diktim gözlerimi. Bana bakmıyordu ama hadi anlatsana demek istediğimi anladığına emindim.

     ''Erkek arkadaşım, yani bir zamanlar erkek arkadaşımdı''

       Dedi yeşil gözlerinden hafif hafif yaşlar süzülürken. Hafifçe burnunu çekip alt dudağını ısırarak sanki gözyaşlarının akmamalarını istermişçesine kafasını yukarı doğru kaldırdı.

       ''Geçen senenin yazında annemle gittiğimiz bir tatil köyünde tanışmıştık onunla. O zaman o 17 yaşındaydı bense 14 yaşlarındaydık. Lise 3. sınıfı bitirmiş son senesini okuyacaktı. Başarılı bir sene geçirdiği için ailesi arkadaşlarıyla tatile gitmesi için izin vermiş. Çok yakışıklı, çok tatlı, çok nazik bir insandı bir görseydin onu.''

        Dedi yüzündeki hafif gülümsemeyle. O an hem mutlu hem acı çekiyormuş gibi görünüyordu.

       ''Klasik sayılabilecek derecede normal bir tanışmamız oldu. Annem öğlen güneşinden zarar görmemek için otele geri çekilmişti. Bense güneşten olabildiğince faydalanmak için sahile gitmiştim. Şezlongun birine oturdum üzerime güneş kremlerimi sürüp güneşlenmeye başladım. Bir süre sonra biraz içim geçmiş sanırım uyuyakalmışım üzerime gelen sert bir top darbesiyle uyandım. O an gerçekten nasıl sinirlendiğimi hatırlamıyorum kalktım ayağa 'hangi şerefsiz attı lan bunu' diye haykırdım. Orada oturan herkes bana bakmıştı bir an. Öyle herkesin dikkatini çekince sinir kat sayım biraz daha artmıştı. O ise aynı benim gibi yemyeşil gözleriyle bana doğru gülümseyerek bakıyordu. 'Ben attım prenses, sakin ol sadece bir top' dedi küstahça. 'Prenses mi? Kes sesini be yavşak!' diyerek çemkirdim. Yüzündeki gülümseme kaybolmamıştı. Eşyalarımı toplayıp otelin havuzuna geçtim. O an aşırı tepki verdiğimin farkındaydım ama hak etmişti. Sanırım. Havuza gidince gelip yanıma oturmuştu elinde içeceklerle. Yüzünde gerçekten masum, affedilesi bir ifade vardı. 'Bugün olanlardan dolayı üzgünüm isteyerek olmamıştı' dedi dudaklarını büzerek. O an affetmiştim zaten onu ama kız içgüdüleriyle bir cevap bile vermeden arkamı döndüm. Bu sefer oturduğu yerden kalkıp karşımdaki şezlonga oturdu. Elindeki içeceği uzattı. Bu sefer dayanamadım aldım. Buz gibi bir kolaydı cidden sinirlerimi yatıştırmayı başarmıştı. O olaydan sonra tanıştık işte.''

Geçmişin Sanrısı (Wattys 2015 Kazananı)Where stories live. Discover now