~TANITIM~

7.3K 128 19
                                    


Seksendört - Aklımı Geri Ver

Güneş daha yeni kendine gelirken Tilki'nin mesajlarıyla uyandı Aylin. Evin kapısında beklediğini ve acil bir şey söylemesi gerektiğini yazmıştı. Aylin telaşla merdivenleri inerken az daha düşüyordu. Bu onu yavaşlatmadı ve Tilki'ye bir şey olduğu korkusuyla dışarı çıktı. Onun telaşını gören Tilki iyi olduğunu göstermek istercesine sarıldı. Sonra geri çekildi ve 'acil' konuşmasına başladı.

''Aylin, beni iyi dinle tamam mı? Seni sevdiğimi aklından hiç çıkarma. Ne olursa olsun seni hep seveceğim.'' Neden durduk yere bunu söyledi acaba diye düşündü Aylin. Sevgilisinin, Tilki'nin gözlerine baktı. Onu sevdiğini defalarca söylemişti ve söylemekten hiç bıkmıyordu. Karşılık verdi.

''Biliyorum ve bende seni seviyorum.'' Tilki elini kaldırdığında zarif bir kolye tuttuğunu gördü. Aylin'e doğru yaklaştı, saçlarını toplayıp kolyeyi boynuna taktı. Var olduğundan beri takıyormuş gibi hissetti Aylin, soğuk ucu boynuna değdiğinde bile irkilmedi.

''Bu kolyeyi boynundan çıkardığın an, benden vazgeçtiğin anlamına gelir. Seni bir sonraki göreceğim ana kadar çıkarmayacağına söz ver.'' Uzun bir süre görüşmeyeceklermiş gibi konuşuyordu. Oysa Aylin onu görmemeye en fazla birkaç saat dayanabiliyordu. Neden böyle demişti ki?

''Söz veriyorum. Ne olursa olsun beni sevdiğini, seni sevdiğimi unutmayacağım. Bu kolyeyi asla çıkarmayacağım ve sen de benim seni sevdiğimi aklından ve kalbinden çıkarmayacaksın. Zaten yanımda olduğun sürece buna izin vermem.'' Gülümsedi ve cümlesini tamamladı.

''Ki bu da sonsuza kadar demek.'' Tilki de gülümsedi. Ufacık bir an, gözlerinde acı görür gibi oldu kız. Canı yanmış gibi görünüyordu ama bu yalnızca bir saniye sürüp geçtiği için hayal gücünün ürünü olduğuna karar verdi. Tilki'nin verdiği hediye ve söylediği sözlerle birlikte, bu çok güzel bir andı ve bozacak bir şey yapmak istemiyordu.

Oysa gerçekten sevdiği kadının son cümlesinde gözleri sulanmıştı adamın. Bir saniyeliğine, dayanamayacağını ve ağlamak üzere olduğunu hissetti ama kendini hemen topladı. Bunu yapmak zorundaydı.


''Tamam güzelim, asla izin verme. Şimdi gitmeliyim, sözlerini unutma. Görüşürüz.'' dedi ve sanki bir daha sarılamayacakmış gibi sarıldı sevdiği kadına. Alnına küçük bir buse kondurdu ve gitti.

...

Güneş mesaisini tamamlamış, yerini Ay'a bırakıyordu. Aylin Tilki'yi birçok kez aramıştı ama cevap alamamıştı. Sabah söylediği konuştukları şeyler aklına geliyor ve bir şeyler olduğunu düşünmeden edemiyordu. Tilki neden telefonlarını açmıyordu? İşi vardır diye düşündü. Sevdiği adama güveniyordu. Güvenmek istiyordu.

Sonraki gün de birçok kez aradı ama cevap veren olmadı. Tilki'yle aynı yerde çalışan abisine sordu ama onun da haberi yoktu. Aslında kimse bir şey bilmiyordu. Tilki öylece ortadan kaybolmuştu. İş yerine gitmeye karar verdi. Şirkete geldiğinde güvenliğe bir şeyler bilip bilmediğini sordu. Sabah gelmediğini ve gün içinde uğramadığını söyledi güvenlik. Aylin içeri girip etrafa bakındı. Asistanını gördüğünde onun biliyor olacağını düşündü. Asistan cevap verdi, ama istediği cevabı değil.

''Efendim, Kıvanç Bey şirkette değil. Bir süredir planlar yapıyordu. Bir hafta önce de eşyalarını toplamaya başladı. Dün benden Amerika'ya bilet almamı istemişti. 5'te uçağı kalkıyor. Şimdi havaalanında olmalı.''

Beynini ve kalbini donduran cümleleri söyleyen kadın uzaklaşırken Aylin olduğu yerde kaldı. Gidiyor muydu? Aklına Tilki'nin dün yaptığı konuşma ve verdiği kolye geldi. Eli istemsizce kolyeye gitti. Onu bırakmış mıydı? Kapıya yöneldi ve verdiği sözü tutmak için koştu. Sevgilisini bırakmayacaktı. En azından bir açıklamaya ihtiyacı vardı. Saate baktı ve arabasına doğru daha hızlı koştu. Saat 4.30'u gösteriyordu.

Havaalanına vardığında Tilki'yi kaybetmesine 10 dakika kalmıştı. Bir görevli aradı, onu sevdiği adama götürebilecek herhangi biri. Etrafta çok fazla insan vardı ve gözleri yaşlarla dolduğundan etrafı iyi göremiyordu. Sonunda uçağı buldu ve koşmaya başladı. Delirmiş gibiydi, hiçbir şey düşünemiyordu. O sırada birine çarptı ve yere düştü. Ayağa kalkmasına gerek kalmadığını söyleyen anons duyuldu. Amerika uçağı kalkmıştı. Sevdiği adam, ellerinden uçmuştu. Bir hıçkırık koptu dudaklarından. İnsanlar etrafına toplanmaya başlayana ve görevliler yardım etmek için gelene kadar kıpırdamadı ve olduğu yerde ağladı. Hiçbir şey bilmiyordu. Görevlinin sesini duydu.

''İyi misiniz hanımefendi. Gelin, şuraya oturun. Nasıl yardımcı olabilirim?''

Nasıl iyi olabilirdi? Cevap veremedi. Ayağa kalktı ve daha fazla soru duymamak için koştu. Daha kendi sorularının cevaplarını bilmiyorken başkalarına ne söyleyebilirdi ki? Çıktığında havanın kararmaya başladığını gördü. Kolyesine gitti yine eli, sevdiği adamın aldığı kolyeye. Bunu neden yaptın diye soruyordu durmadan. Tam o sırada gökyüzünde parlak bir ışık belirdi. Işık bir uçağın kanatlarından geliyordu. Bu sevgilisini götüren uçak mıydı? Kafasını kaldırdı ve Tilki'ye sesini duyurmak istercesine bağırdı.

''Neden yaptın Tilki, neden?''


EN BAŞTANWhere stories live. Discover now