15.Bölüm

44 4 0
                                    

Üzerimde Zayn'in hırkası varken sert rüzgarla başa çıkmaya çalışıp,fermuarını çektim. Birşeyler atıştırdıktan sonra alt sokaktan dolanıp meydandaki parka gelmiştik. Sanırım o evin önünden dahi geçmek istemiyorum. Şükürler olsun ki Zayn'in eviyle bitişik değil. Yoksa her saniye orayı görmek kesinlikle delirmeme neden olurdu. Düşünmek dahi daha çok üzülmeme ve hissettiğim bu ihanet duygusunun artmasına neden oluyor.

Aslında biraz hava almak iyi geldi diyebilirim. Çünkü evde durduğum her saniye aklımda olanlar yeniden yaşanıyor,durduk yere ağlamaya başlıyordum. Biraz yürümek gerçekten iyi fikirdi. Rahatlatıcı da diyebiliriz.

"Bana ne soracaksın?"
Etrafı çimenlik olan taş yoldan ilerlerken sordum. Hava oldukça karanlık ve esintiliydi. Sadece loş bir aydınlatma olan sokak lambalarıyla etrafı görebiliyorduk.

"Ne..?"
"Hani bana birşey soracağını söylemiştin? Hatırladın mı?"
"Ha.. Evet."
"Sor öyleyse. Meraktan ölmek üzereyim."
"Aslında öyle çok soru gibi değil. Yani demek istediğim,aslında ben merak ettiğim birşeyi sana sormak istiyorum."
"Sor."
"Ama fazla da önemli değil."
"Evet?? Zayn,bunu yapmayı kes lütfen."
"Neyi?"
Hafiften kıkırdadı.

"Soracaksan sor. Yada daha fazla gerilim etkisi yaratma."
"Fazla önemli değil basit birşey işte."
"Tanrım..."

Bilerek yapıyordu. Ne istiyordu şimdi? Neyi merak ediyorsa sorsun ve bitsin artık. Yoksa içimdeki çekilmez Wendy geri gelebilir. Evet,bilerek yaptığına eminim. Meraktan ölecektim.

"Tamam.. Gel,istersen oturalım daha rahat olur."

Kenarda duran banka doğru ayaklarımı sürterek yavaş adımlarla yürüdüm ve ilk Zayn,sonrada ben yan yana yerimizi aldık. Dakikalardır turladığımız için belkide biraz dinlenmeliydim. Vücudum oldukça yorgundu. Ama bu sefer tarif edilemez bir yorgunluğun içinde boğulur gibiydim.

Durmadan oturmuş,ağlamış ve kendimle savaşıp cezamı çekmiştim. Yürümek iyiydi ama bitkin bedenimi yoruyordu.

"Gerçekten soğuk ha?"
"Belki. Pek değil."

Tabi,kendisi kısa kollu bir t-shirt'le dolanıyordu ama nedense hala pek soğuk olmadığı kanaatindeydi. Sadece ben bu kadar üşüyordum sanırım. Belkide tüm duyguların bedenimde donmasındandı? Emin değilim.

Her nasılsa çok fazla üşüyorum ve Zayn kısa kolluyla yanımda oturunca sinirim bozuluyordu. Belkide hastalanıyordum? Ama hayır,şuan bir grip isteyeceğim en son şeydi. Tanrım,lütfen...

"Sen üşümüyor musun?"

Sonuçta üzerimde hırka olmasına rağmen esinti içinmi ürpertiyordu.

"Hayır. Sen?"
"Biraz."
"Belki birileri hırkamı almasaydı??"
"İyi ama sana çıkarken sordum istemediğini söyledin. Milyon tane ceketin ve hırkan var."
"Şaka yapıyorum Wen. Sakin olmayı dene."
"Şey.. Evet,sakinim zaten..."
"Tabi..."
"Oradan sinirli gibi mi görünüyorum?"
"Aslında... Şey gibi görünüyorsun... Ben."
"Sen mi?"
"Sayılır. Uh,ve bayan her zaman hazırlıksız olan. Sahile gittiğimizde de ceketimi almıştın."

Tanrım,unutmaz mısın sen? Ceketini almışım... Hah,bu kadar değerliyse onları cam kürelerde sakla. Aptal.

"Kayalıkların tepesindeysen ve yanında o yükseklikte bile üşümediğini söyleyen bir aptal varsa ceketini alabilirsin."
"Vay canına... İlk fırsatta önerini dikkate alabilirim. Tek ihtiyacım olan bir aptal. Gelmeye ne dersin?"

Haha. Benim silahımla beni vuruyor. Ne yaptın şimdi? Laf hırsızı işte.

"Bana aptal dediğin için seninle konuşmuyorum."

It's Not Fair [z.m] (Kısa süre için ara verildi.)Where stories live. Discover now