yeni bir başlangıç sorunsalı;

1.3K 572 282
                                    

☁⛅☁


Sıla ULUSOY;

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte caddeler kalabalıklaşmaya başlamıştı. Gözüm ayakkabımın ucunda, sarsak adımlar atarak yürüyordum. Kafamı kaldırıp Sude'ye baktığımda yüzünde endişeli bir ifade ile etrafı incelediğini fark ettim. Bu şehirden çıkmadıkça rahatlamayacağını biliyordum. Ben de pek rahat sayılmazdım, içim sıkıntı doluydu. Derin bir nefes aldım ve Sude'nin koluna girip adımlarımızı hızlandırdım. Gecenin saat ikisinden beri sokaklarda yürüyorduk ve soğuk vücudumuzu uyuşturmuştu. O kadar üşümüştüm ki, düşünme yetimi bile zor kullanıyordum. Beynimin odacıkları donmuştu.

Yaklaşık yarım saat sonra nihayet otogara ulaştığımızda, çok az bir rahatlama hissettim ama çok az. Görmezden gelinecek kadar az.

Kol saatime bakıp saatin yedi olduğunu görünce daha da hızlı adımlarla gişeye yürüdüm. Sude'nin babası ve halası uyandıysa kıyamet koptu kopacak demekti. İlk işleri dayımı sorguya çekmek olacaktı muhtemelen ve sonuç alamayınca da bütün mahalleyi ayağa kaldıracaklardı. Bütün mahalle peşimize düşmeden önce buradan çıkmamız gerekiyordu.

Gişeden nereye olduğunu bile bilmediğim, en erken hareket eden otobüs için iki bilet alıp soğuktan morarmış parmaklarımın arasına sıkıştırdığım parayı uzatarak gişedeki adamın anlamsız bakışlarını umursamadan Sude'nin yanına döndüm. Yarım saat içinde hareket edecek olan otobüsümüze binmeden önce iki simit aldım. Bu, molaya kadar bizi idare ederdi.

Çok kalabalık olmayan otogarda ilerleyerek bizi bu lanet şehirden kurtaracak otobüsün önüne gelip durduk. Başımı yana çevirip Sude'ye baktığımda o da aynı anda bana döndü.

Gözlerimiz birbirine gülümserken elimi Sude'ye uzattım. "Ver elini kardeşim, özgürlüğe gidiyoruz."

Dudakları belli belirsiz yukarı kıvrılırken elini elimin üzerine koydu. Otobüse binmeden hemen önce aklıma gelen telefonumla duraksadım. Eski numaralarımızı kullanamayız, onlardan kurtulmamız gerekiyor. İkimiz de hattımızı kırıp çöp tenekesine attıktan sonra yapılacak bir şey kalmamıştı. Artık otobüsteki yerimizi alabilirdik.

On beş dakika kadar bir süre sonra otobüsümüz hareket etti. İçimde büyük bir heyecan ve sevinç vardı. Tarifsiz bir hisle kaplıydım. Sude de gerginliğini biraz olsun üstünden atmış, rahatlamıştı. Başını omzuma koyduğunda gözleri usulca kapandı. Saatlerdir uyanıktık, biraz uykuya ihtiyacımız vardı. Ben de yüzümde bir tebessümle başımı cama yaslayıp gözlerimi kapattım.

Ne kadar süre uyuduğum hakkında bir fikrim yoktu, gözlerimi açtığımda hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ediyorduk. Sude hâlâ uyku halindeydi ve ben de onu rahatsız etmemek için neredeyse hiç hareket etmiyordum. Sadece saatler sonra koca bir hayatı arkamızda bırakmış olacaktık. O hayatın içinde barınan bütün kötü yaşanmışlıklarımı da geride bırakma umuduyla iç geçirdim. Annemin gidişinin ardından yaşadığım kötü olaylar silsilesi ve tarihin durmadan tekerrür ettiği kabuslarımı da geride bırakmış olmayı umdum. Onları yanımda götürmek istemiyordum. Kötü olan hiçbir şeyin yeni düzenime sıçramasını istemiyordum. İstediğim şey; sıfırdan başlamaktı. Hiçbir şey olmamış, kötü sırlara neden olan hatalar yapmamış, hiç yıpranmamış gibi... Yeniden doğmuş, bambaşka bir hayatta yeniden var olmuş gibi... 

Otobüsün yavaşlamasından mola vereceğimizi anlayıp omzumda uyuyan Sude'ye döndüm. "Sude." dedim, yavaşça başına dokunarak. Hızla kafasını kaldırıp gözlerini açtı. "Sakin ol, sadece mola veriyoruz." dedim yine kısık bir sesle. Rahatlamış olduğu gözlerinden okunurken derin bir nefes alıp oturduğu koltukta gerindi.

CEHENNETWhere stories live. Discover now