eriyen buzlar;

752 340 144
                                    

☁⛅☁

Sıla ULUSOY;

Mekana girdiğimiz andan itibaren her yerde Koray'ı aradı gözlerim. Hiçbir yerde yoktu. Bir haftadır gelmiyordu zaten. Nedenini deli gibi merak ediyordum. Yüzleşmeyi kafama koymuş olmama rağmen gelmiyor oluşu beni rahatlatan bir etkendi. Gelmemesini istiyordum içten içe. Korkuyordum belki, belki hazır değildim henüz. Ne diyecektim karşısına geçip? Ne konuşacaktım? Bunların cevabını kendim bile bilmiyordum ama konuşmam gerekiyordu, emindim.

Yanımda bardak kurulamakla meşgul olan Mete'ye döndüm birden. "Koray neden gelmiyor, bir bilgin var mı?" Koray demiştim. Bey'e ne oldu Sıla? Patronun kızım o senin.

"Bilmiyorum." dedi hiç düşünmeden. Belki de yokluğunu fark etmemişti bile. Başımı sallayıp yeniden işime döndüm. Müşterilere servis yaparken gözüm arka tarafa uzanan karanlık koridora takıldı. Bir siluet düştü görüş açıma. Takım elbiseli olan bir siluet... Doğrudan bana bakıyordu. Mete'ye iki dakikaya döneceğimi söyleyip tezgahın arkasından çıktım. Ama o kadar kalabalıktı ki ortam, adam anında gözden kaybolmuştu. Yine de girdim o karanlık koridora, belki ulaşırım umuduyla. Loş ışıkların aydınlattığı koridorun sonuna ulaştım ama kimse yoktu. Sinirle ayağımı yere vurup geriye döndüm. Dönüşüm biraz hızlı olmuş olacak ki, iri bir bedene oldukça sert bir şekilde çarptım. Kafamı kaldırınca çarptığım kişinin, biraz tatsız olaylar yaşadığım koruma olduğunu görüp yüzümü buruşturdum. Bakışları beni öldüreceğini bağırıyordu resmen.

Yanından geçip gideceğim sırada kolumdan tutup hızla duvara fırlattı beni. Evet, fırlattı. Duvara sert bir biçimde çarpan belimin ağrısı hızla tüm bedenime yayılırken gözlerimi kapattım. Canım fena halde acıyordu. Gözlerimi açıp etrafıma bakındım, kimse yoktu. İki adımda yanıma gelip tek eli ile yüzümü sıkıca kavradı. O kadar sıkıyordu ki, çene kemiğimin yamulduğuna yemin edebilirdim. Tüm vücudum tepeden tırnağa acıya esir olmuşken bana bu acıyı unutturan bir etken vardı. Bu adam bana dokunuyordu! Bana dokunmasını istemediğim halde bana dokunuyordu, yine. İki elimle birden koluna asılıp yüzümü kavrayan elinden kurtulmak istedim ama kilitlenmiş gibiydi. Her geçen saniye daha fazla sıkıyordu ve her geçen saniye daha fazla acıyordu canım.

"Ne oldu? Savunmasız anına mı denk geldim?" dedi alayla yüzüme doğru eğilip.

Daha fazla dayanamadım. Canım acıyordu ve bu adamın iğrenç bedeni ile aramda çok kısa bir mesafe vardı. Midemi bulandırıyordu. Tırnaklarımı etine geçirdim. Aklını o acı ile kurcalarken diz kapağına olabildiğince hızlı bir tekme attım. Nihayet yüzümü kurtarınca bacağının arkasına da tüm gücümü kullanarak tekme atıp yere düşürdüm. Daha fazlasını hak ediyordu. Çok daha fazlasını hak ediyordu.

Hak ettiğini vermek için öne atıldığım sırada, arkamdan biri kolunu belime dolayıp beni geri çekerek bunu önledi. Hırsla arkamı döndüğümde Atınç ile göz göze gelince donup kaldım. "Üç." dedi sırıtarak.

O sırada koruma da ayağa kalkmış, ateş saçan bakışlarını üzerime dikmişti. Ben sessiz kaldığımda korumaya döndü. "Seni çıkarıp yerine Sıla'yı almayı düşünüyorum." dedi ifadesiz bir şekilde. Adım onun dudaklarından dökülünce çok farklı bir hal almıştı. Çok farklı bir his uyandırmıştı içimde, nedensizce. "Bu konuda senden daha yetenekli." diyerek bitirdi cümlesini.

Koruma afallarken ben gülmemi bastıramamıştım. Atınç bakışlarını anında bana çevirirken elimle ağzımı kapattım. Ufak bir baş hareketi ile korumayı yolladıktan sonra bana yoğunlaştı göz bebekleri. Az önce sırıtan yüzünde birden ifadesizlik yer edindi. Kaşlarını olabildiğince çatıp bana doğru yaklaşınca refleks olarak geriye adımladım. Ama arkamda duvar olduğu için pek şansım yoktu. Elini ağır ağır kaldırıp yüzüme yaklaştırırken gözlerimi kırpıştırdım. Ne yapıyordu bu? Kaldırdığı eli usulca yüzümde yerini bulurken kalp atışlarımın iki katına yükseldiğini hissettim. Kalbim ağzımda atıyordu. Neler oluyordu böyle? Yanağımdaki eli olabildiğince yavaş bir şekilde kayıp çeneme ulaştı. Parmakları nazikçe kavradı çenemi. Bir süre öyle bekledi, bir süre öyle bekledim. Nefes almadan... Ne yaptığını anlamıyordum. Çenesinde bir kas seyiriyordu, sinirliydi. Ama neden? Bakışları çenemden yukarıya doğru tırmanıp göz bebeklerimi kuşattı.

CEHENNETWhere stories live. Discover now