Aptal bir tahmin;

875 429 162
                                    

☁⛅☁

Sıla ULUSOY;

Hassiktir!

Düştüğüm durumu izah edecek tek bir kelime kurabilirdim, rezillik. Evet, bu durum başlı başına rezillikti. Ben bu konuma nasıl geldim? Şöyle ki, üstüne oturduğum kapak yönü değiştirildiği için aşağı doğru açıldı ve ben açılan yerin boşluğundan aşağı düştüm.

Şort ve sıfır koldan oluşan bir pijama takımı, ayakta tavşanlı pandifler, darmadağın olmuş saçlar ve şaşkınlıktan aralanmış dudaklar... Bu benim. Ve düştüğüm yer ise, tam olarak Atınç'ın odası. Atınç öfkeyle parlayan sert gözlerini yüzüme dikmiş bir açıklama bekliyordu ama tahmin edersiniz ki büyük bir şok yaşıyordum. Yaşadığım şok bir yana, düşmenin etkisi ile masaya çarptığım uzuvlarımın acısı odaklanma sorununa neden oluyordu. Düştüğüm yerden kalkmaya çalışıp sendeleyerek ikinci kez ve bu defa çok daha berbat bir yere -Atınç'ın kucağına- düşmüştüm. Belki de düştüğüm yerde kalmalıydım, vücudumun her bir parçası ağrırken kalkmaya çalışmak tam bir aptallıktı ve aptallıklar da benim uzmanlık alanım... Atınç'ın da canını yaktığımı biliyordum, oldukça sert ve orantısız bir düşüş yaşamıştım çünkü. Masaya, sandalyeye ve sandalyede oturan Atınç'a çarpıp yere, yerden kalkıp acı içinde Atınç'ın kucağına... Rezillik. Bunun dışında, anlayacağınız üzere, kiraladığımız ev Atınç denilen o kardan adamın ve Atınç benim patronum olmasının yanında bir de ev sahibimdi.

Henüz yaşadığım şoku atlatamadan bulunduğumuz odanın kapısı sertçe açıldı ve içeri kumral bir kadın girdi. Öyle bir hışımla girdi ki, yerimde sıçramama engel olamadım. Kadın bizi içinde bulunduğumuz o utanç verici pozisyonda görünce donup kaldı, gözlerini kocaman açtı ve; "Bu da ne? Neler oluyor burada?" diye bağırdı. Gerçekten, neler oluyor burada? Kadının bağırmasıyla kendime gelip Atınç'ın üzerinden kalkmak için bir hamle yaptım ama belimi sıkıca kavrayıp buna engel oldu. Bu hareketi rahatsız olmama neden olurken temastan hoşlanmayan tarafım devreye girdi ve sinirle ayağa kalktım. Henüz ondan uzaklaşmadan söylediği şeyle olduğum yerde kaldım.

"Tanıştırayım Sinem, bu nişanlım Sıla."

"Ne?" Kumral kadınla aynı anda bağırdığımızda, yüzüne yapmacık bir gülümseme ekledi ve biraz öne eğilip; "Ayak uydur, aksi takdirde bir işin ve evin olmayacak." diye fısıldadı. Daha yeni kalktığım kucağa neredeyse yeniden düşecektim, yaşadığım şaşkınlık dengemi sarsmıştı.

Gözlerim mümkünmüş gibi biraz daha açılırken yaslandığım masaya tırnaklarımı geçirmeye başlamıştım. Amacı neydi bunun Allah aşkına? Nişanlım da ne demek oluyordu?

"Sen ve..." dedi kadın. Ardından durup beni birkaç saniye süzdü ve tamamladı cümlesini; "Bu?" İşaret parmağıyla beni gösteriyordu. Kadının beni küçümseyen tavrı sinirlerimi bozarken sakin kalmak için yanağımın içini ısırmaya başlamıştım. "Hadi ama Atınç, bu kız sana göre fazla yetersiz." Bu cümleden sonra Atınç'a edepsiz bir şekilde gülümseyip göz kırpmayı da ihmal etmemişti. 

Benim de sakin yanım sinirli yanımı bastıramayınca, "Nereden biliyorsun?" dedim ukala bir sırıtma eşliğinde. Şaşırma sırası Atınç'a geçmişti.  Benden bunu beklemediğini biliyordum, ben de kendimden bunu beklemiyordum ama aşağılanmaya tahammül edemezdim.

Kadının gözlerinden yoğun bir öfke dalgası geçti. "Ben ona senin veremediğin her şeyi verebilirim." dedi bana doğru bir adım atarak. "Şuna bak, masumluğun yüzünden okunuyor. Bebek gibi kızsın, daha önce bir erkekle çıktığını bile sanmıyorum. Atınç'ı mutlu edebileceğini mi sanıyorsun?" 

CEHENNETWhere stories live. Discover now