45.BÖLÜM-Aİ-MU'NUN KÖTÜLERE ARMAĞANI

49 11 2
                                    

Aİ-MU'NUN KÖTÜLERE ARMAĞANI

Çocuklar konuşulanları kelimesi kelimesine dinlemişlerdi.

-Minicik bebeklerden ne istiyor bu manyak? Yanlarına gitmeden boğazını sıkıverereyim!

Murat Can'ın diş gıcırtısını hepsi duymuştu. Durdurmak ister gibi arkadaşının omzuna kolunu attı.

-Bence Ai-mu'nun onlara verdiği ceza daha mükemmel Kadim. Ölüm kurtuluştur ama bundan sonra solucanlar gibi sürünerek yaşayacaklar.

Nan; kendisi gibi yok olabilen yoldaşlara dönmüş; "-Güçlü, Rino, Bıçkın, Duman, bu adamdan önce yerinizi alın. Ne yapacağınızı biliyorsunuz" emrini verirken; adam da; eğlencesinin sesi arkadaşlarının kulaklarına gitmesin diye, girdiği salonun kapısını sıkıca kapatıyordu. Ağzı kulaklarında, bağıra bağıra şarkı söyleyerek, dansederek kamaralara doğru yürümeye başladı. Birden ayağının altındaki zemin kaydı, şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken görünmeyen vahşi dişlerin, kollarına, bacaklarına ve gırtlağına gömüldüğünü duyumsadı ve son insani duygusu, bu acı oldu.

Çocuklar adamın çıkışından sonra kaptan köşkünün kapısını yavaşça, incecik bir açıklık kalıncaya kadar kapattılar. Murat Can bütün gücüyle içerideki havayı içine çekmeye başladığı sırada, Kadim'de elindeki ipin ucunu, güvertedeki demirlere sıkıca bağlıyordu.

Kör kütük sarhoş olan iki adam, ciğerlerine hava gitmemeye başlayınca kıpkırmızı gözleriyle etrafı araştırıp ne olduğunu anlamaya çalıştılar. Beyinleri doğru sinyali vermiyor, ayakları isteklerine karşı çıkıyordu. Son bir gayretle kapıya doğru hamle yaptılar. İkisi birden omuzlayarak kapıyı açmaya çalıştılar. Kapı adeta mermerden bir bloğa dönüşmüş gibiydi. Arka tarafta ise Kadim'in, karşı güç kullanırken, kılı bile kıpırdamıyordu.

Adamlar; morarmış yüzleri, kabarmış boyun damarlarıyla öksürükten her an boğulacaklarmış gibi duruyorlardı. İri yarı olanı, kapının açılmayacağına kanaat getirip ağır bir koltuğu kaldırdı ve ön cama doğru olanca gücüyle fırlattı. Yuvarlanarak, kendilerini kırılan camdan dışarı attılar. Öksürmeye devam ederek, küpeşteden, yarı bellerine kadar sarkıp kusmaya başladılar. Kadim, demirlere bağladığı halatı çekti. Bayrak direğine adamları bağlayacağını düşünmüştü ama çabucak yeni duruma uyum sağlayarak yan yana duran adamların sağ ve sol ayak bileklerini birbirine bağladı. Galal sessizce yaklaştı ve yavaşça bellerindeki tabancaları aldı. Adamlar teması hissedip arkalarına dönmeye çalışırken, Kadim İpi tutup, ayaklarla birlikte kaldırdı ve bıraktı. Son anda şans yanlarındaydı çünkü alt güverteye çarpmalarına ramak kala ipin uzunluğu bitmişti.

İlk şoku atlatan adamlar elleriyle zemini yoklarken dehşetle başları etrafında beliriveren, hırlayan dört vahşi köpeği gördüler. Sarı, uzun, sivri dişlerini boğazlarına her an geçiriverecek kadar yakın duruyorlardı. Kurtulma içgüdüsü ile bacaklarına bağlı olan ipe sarılıp, yukarı tırmanmak için hamle yapınca, küpeşteden başlarını uzatmış Kömür, Zıpkın ve Gölgenin saldırmak için hazır, yıldızlar kadar parlak gözleriyle karşılaştılar. Her kükreyişlerinden sonra ağızlarından dökülen sümükümsü salyaları yüzlerine damlıyordu. Bitkince yenilgiyi kabullenip kendilerini bıraktılar.

Ai-mu aşağıya en son indi. Nefretle, iki gardiyanın saçlarını tutup kafalarını kaldırdı. Adamlar kendilerine saldıranların, çocuk oluşuna inanamayarak, şaşkın şaşkın bakıyorlardı.

Ai-mu; adamın elini boğazına doğru uzatmaya çalıştığını görünce "hadi" diye bağırdı; bana dokunda dostlarım sizi paramparça etsin. Ayrıca çok sevineceğiniz bir haberimde var. Artık temizleyebileceğiniz pislik kalmayacak çünkü kendiniz pislik olacaksınız. Ölümü kurtuluşmuş gibi, sürünerek bekleyeceksiniz.

UFUK ÜLKESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin