1.

7.3K 255 97
                                    

Lordum. Kız hogwarts'ta okuyor. Şu an 15 yaşında draco ile aynı dönemden. En büyük gücü zekası. Cesur, çevik, kıvrak zekalı ve güçlü. Başarılarını göz önünde tutmamak için harry potter'ı kullanıyor. Böylece sanki herşeyi potter akıl etmiş gibi yapıp olaylardan sıyrılabiliyor. Çağın en zeki cadısı olarak biliniyor. Muggle doğumlu. Açık kahve saçlara ve karamel rengi gözlere sahip. Yaşına göre uzun boylu ve zayıf.

Lucius. O olduğundan nasıl eminsin? Eğer değilse bu bana boş umut vermek olur. Ve ben bana boş umut insanları sevmem. Sevmediğim insanlara ne yaptığımı biliyosun değilmi?

Evet. Ve adım kadar eminim ki bu kız o. Ama o çok küçük. Yani gerçekten fazla küçük.

Lucius biz helia ile nişanlıyken sen daha öğrenciydin. Onu nasıl hatırlayabilirsin!?

O zamanlar 16 yaşındaydım. Ve helia benimle konuşabilen tek insandı. Onu görünce siz bile tanıyacaksınız. O küçücük halinde bile.

Umarım lucius. Umarım dediğin gibidir.

=== === === === ===

Hermione sessizce aynanın karşısına geçti. Bir kaç gündür kafası hiç yerinde değildi. Derslerde birşey söylemiyor eskisi gibi istekli istekli parmak kaldırmıyor kısaca kendisi gibi davranmıyordu. Aklına saçma hayaller bir anda doluyordu. Hiç tanımadığı yakışıklı bir adamı düzenli olarak uyumadığı halde görüyordu. Durumu çok sıkıntılıydı. Ve gün geçtikçe kendindeki değişimide fark ediyordu. Zaten zayıf bedeni iyice zayıflamıştı. Gözleri daha kahverengi dudakları daha canlı bir pembe rengindeydi. Kabarık saçlarından güzenli olarak rahatsız olduğu için büyü ile düz bir hale getirip at kuyruğu yapıyordu. Bunun dışında derslerde hiç aktivite göstermese bile daha başarılı olmaya başlamıştı. Çabuk sinirlenip çabuk parlıyordu. Çoğunlukla güler yüzü iyice solmuş ciddiyetini tüm gün koruyan biri olmuştu. Önceden aşık olduğu ron weasley'in aptallıkları artık onu cidden yoldan çıkartıyor ve onu öldürme isteği tüm bedenine yayılıyordu. Harry hala onun için bir arkadaştı. Ama eskisi kadar iyi değildi. İnsanlardan kendini soyutlamıştı. Aynadaki yansımasını beğenmeye başlamıştı. Bir çok kızdan daha güzel olduğunun farkına varmıştı ve çevresindeki herkeste bunun farkındaydı. Tıpkı bir slytherinli gibi olmuştu. Duygusuz kendini beğenmiş ve üstün. Aynaya bakmayı ve düşünmeyi bıraktı. Elinde tuttuğu karalama defteri mürekkep ve tüylü kalemi ile Sihir tarihi dersine indi. Zaten bildiği şeyler anlatılıyordu. Dinlemek içinden gelmemişti. Sınıfa kadar kimse ile konuşmadı. En arka sıraya geçti. Birkaç haftadır olduğu gibi. Öylesine rahat bir pozisyonda oturdu ve bir şeyler karalamaya başladı. Harry ve ron direk onun bir önündeki sıraya geçmişlerdi. Hermione'ye doğru döndüler.

-selam. Ne zamandır yanımıza gelmiyorsun bir sorunmu var hermione!?

-hayır. Sadece canım istemiyor.

-ama hermione bu çok saçma biz yıllardır dostuz. Canım istemedi nasıl bir bahane?

Hermione konuşmadı. İki salakla uğraşmak aptalca olurdu onun için. Profesörünün gelmesini bekledi. Profesör geldiğindede keyfini hiç bozmadı. Taki profesör ona soru sorana kadar. Ne dediğini anlamamıştı.

-soruyu tekrarlarmısınız profesör.

Birkaç slytherinli gülmeye başladı. Sinir olmuştu.

-diyordum ki cadı avcılığı neden yapılmıştı?

-yüzyılımızda cadı avcılığı yok lakin bundan çokta uzak olmayan bir zamanda insanlar biz cadıları onlardan üstün olduğumuz için avladı. Yaktı veya işkence etti. Onların kılına bile zarar gelmemiş olmasına karşın yüzlerce insan cadı olduğu ile itham edilip öldürüldü bunların içinde gerçekten cadı olan birkaç aile de vardı.

-ah. Dersi dinlemiyorsunuz zannediyordum.

-dinlemiyordum profesör.

adamın ağzı açık kaldı bir süre sonradan toparlandı ve dersine devam etti. hermionenin umrunda dahi olmamıştı. O anda hermione gözlerini kapattı.

Müzikle okuyun. Umarım medya açılır.

Adamla dans ediyordu. Dördüğü adam cennetten çıkma bir melek gibiydi. Siyah saçlıydı bembeyaz bir teni ve yeşil olağan üstü gözleri vardı. Sadece adamı görüyordu. Gülümsemesini görüyordu. Belindeki kolunun sıkı tutuşunu hissediyordu. Adamın omzundaki elinde bulunan yüzüğün ağırlığını elbisesinin darlığını hissediyordu. Saçındaki tokanın sıkılığını, ayakkabılarının kusursuz dokusunu sevmişti. Yüzünde gülümseme vardı. Mutluluğun etrafını sarışını iliklerinde dahi hissediyordu. Müziğin ahenki ile savruluşunu daha sonra adamın onu çekmesi ve sıkıca tutmasıyla oluşan güveni sevmişti. Etraf karanlıktı ve sadece onların üzerinde ışık vardı. Romantik bir ortam ancak bu kadar aşk dolu olabilirdi. Adını bile bilmediği bu adama aşıktı. Ortada sadece ikisi olmasına rağmen hermione biliyordu ki birçok kişi onları izliyordu buda karanlıkta insanların var olduğunu anlatıyordu ona. Başını adamın göğsüne yasladı. Kulağına fısıldanan sözler ile kaldırdını başını.

"başka hiç kimse bizimle aynı kaderi paylaşamaz helia. Başka kimse sevemez senin beni benimde seni sevdiğim gibi. Seni seviyorum."

Son kez adamın güzel gözlerine baktı hermione ve tabi kusursuz gülümsemesine.

Müziği kapatabilirsiniz

Hermione sıradan aniden kalktı. Ve kalkar kalkmaz olduğu yere yığıldı. Yüzündeki kocaman gülümseme bayılmış olmasına karşın gitmemişti. Mutluluk hala onu kucaklıyordu. Aşık olduğu adamı bulmalıydı. Ve onunla ne zaman bu aşk dolu anı yaşadığınıda...

Bölüm sonu gençler...

DARK BLOODEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin