soğuk gün.

5K 232 236
                                    

Kim istemez ki güneşe bakarken gözlerinin yanmamasını? Sana bakarken hissettiğimde tam olarak bu. Bakmak isteyeceğimiz kadar güzel. Ama koruyucu olmadan bakamayacağımız kadar kavurucu...


Helia, tom riddle'ın zamanının en zeki ve güzel kızıydı. Ama bulanıktı. Tom onu görür görmez anlamlandıramadığı bir takım duygular hissetmişti. Ama helia tom'u korkutucu buluyordu. Daha doğrusu o herkesi korkutucu buluyordu. Helia'da tom gibi yetimhanede büyümüştü. Ama tom saldırgan bir hal almışken helia tamamen korkak bir hal almıştı. Asıl nedende belkide buydu, bu yüzden tom ona karşı bu kadar iyidi. İkisi tamamen aynıydı. Sevgi görmemiş, arkadaşı olmayan ve kendi binasında bile herkesin dışladığı insanlardı onlar. Helia çekingenliğinden binasında dışlanmışken tom korkutucu ve acımasız olduğu için dışlanıyordu. Tom kızı farketmiş olsa bile kız tom'un varlığından bihaberdi. Kızın zekası tartışılamaz bir yoğunluktaydı. Karamel rengi gözleri, açık kahve saçları ve bakmaya doyulamayacak kadar güzel bir fiziği vardı. O mükemmeldi. Ve onu tomdan başka kimse tanımayacaktı. Helia onun hazinesiydi.

Hermione uyandığında hastahane kanadındaydı. Başında profesör Dumbledore ve harry vardı. Harry onun uyandığını fark eden ilk kişiydi. Elini tuttu ve "iyimisin?" diye sordu. Hermione "evet" diye karşılık verdi. Dumbledore harry'e dışarı çıkmasını söyleyen bir takım kibar cümleler kurdu. Harry dışarı çıktığında ise dumbledore tam olarak hermionenin yanındaki sandalyeye oturdu ve kız ile konuşmaya başladı.

-Bayan granger arkadaşlarınız sizin son zamanlarda bayağı düşünceli olduğunuzu söyledi. Bir sorununuz varsa paylaşmak isteyebileceğinizi düşündüm.

-Bakın profesör dumbledore size anlatamam gereken bir takım olaylar olduğu doğru. Ama ben nasıl anlatacağımı bilmiyorum. B-ben uzun zamandır bazı şeyler görüyorum.

-Nasıl şeyler bayan granger?

-Şöyle ki ben bir adamı görüyorum. Beyaz tenli ve yeşil gözlü bir adam. Yanlış anlamayın ama adam ve ben sevgili gibiyiz.

Dumbledor biraz düşünceli bir şekilde durdu. Daha sonra devam etti.

-Bu şeyleri ne zamandır görüyorsunuz bayan granger?

-Uzun zamandır. Ve kendimde bazı değişiklikler seziyorum. Yani görünüşümde bazı değişiklikler var.

-Nasıl değişiklikler bunlar?

-Yani boyum ve kilom gibi.

-Anlıyorum. Bayan granger bunu nasıl anlatayım bilmiyorum ama bilmediğiniz bazı şeyler var. Bunu size anlatacak birini nereden bulacağım hiç bir fikrim yok. Bu yüzden size kendim anlatmaya çalışacağım. Bay ve bayan granger'ın sizin öz aileniz olmadığını biliyorsunuz. Yani bir muggle yetimhanesinde büyüdüğümüzü biliyorsunuz d-değilmi?

-Evet profesör ben 11 yaşımdayken ailem bana ilk Hogwarts mektubu geldiğinde anlattılar.

-Şey evet. Aslında daha önce anlatmalıydık. Bunu tek başım yapamam. Biraz dinlenin revirden çıktığınızda odama gelin bay snape size anlatamam konusunda bana yardımcı olacaktır.

Hermione dumbledore'un kendisine ne gibi bir konu anlatacağını çok merak ediyordu. Bir an önce bu yataktan kurtulup profesör'ün anlatacağı şeyleri dinlemek istiyordu.

Birkaç saat sonra revirden çıktığında hemen profesör'ün odasına gitti. İçeriden garip sesler geliyordu ve bu sesler yüzünden Hermione'nin hızlı adımları yavaşladı. Bay snape'in bağırma sesleri yankılanıyordu içeride. "ona bunu nasıl anlatabilirim. O bunu anlayabilecek bir yaşta değil." buna karşın profesör dumbledore'un sesi daha sakindi "severus lütfen sakin ol. Ben de sana bunu anlatmaya çalışıyorum. O kadar önemli bir konu hakkında tek başıma konuşmak istemiyorum". Hermione içeri girdi ve kapıyı kapattı. Söylenilenleri duyduğu çok açıktı.

DARK BLOODEWhere stories live. Discover now