8.bölüm

64 13 3
                                    

Multimedya : Doruk özkan
( Sergio carvejal )

Yeni bölüm geldi. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.
Iyi okumalar...

Gövdesine yaslandığım ağaçtan sırtımı çekerek , doğrulmaya çalıştım. Şuanda beynimde ordu kurmuş ve halay çeken hücrelerime aldırmadan güçlükle ayağa kalkmaya başladım. Şu 1 haftada yaşadıklarımı 1 allahın kulu eminim yaşamamıştır.

Ayağa kalktığımda 2-3 adım sendelendim fakat hemen kendime gelerek toparlandım.

Gözlerim bulanık gördüğü için gözlerimi bir iki defa kırpıştırdım.

Kendimi toparladıktan sonra , arkamı dönüp yürümeye başladım. Şuanda kafam acayip derecede karışıktı ne yapacağımı , nereye gideceğimi , nasıl davranacağımı hiç ama hiç bilmiyordum.

Aklımda tek yapmak istediğim yatağımda hıçkıra hıçkıra ağlamak ama bunu yapmam içinde ilk önce eve gitmem gerekiyordu fakat ben bu ormanda kaybolmuştum !

Bugün olanlar zaten allak bullak olan beynimi iyice dibe düşürmüştü.

Elifin amacı neydi ?

Doruğun benimle ne ilgisi vardı ?

Doruk neden benim peşimi bırakmıyordu ?

Elif benim öz kardeşim , sırdaşım hatta ve hatta aile dostumdu , sadece 3-4 yıl ayrı kalmıştık ne ara bana yalan söyliyebilecek kadar kötü birisi oldu aklım halâ bişey almıyordu.

Kazan gibi olmuş başımla Adımlarımı haraket ettirdim.

Ormanın tam ortasında kalmıştım. nereye gideceğime dahir en ufak bir fikrim bile yoktu.

Havaya baktığımda hafif kararmak üzereydi. Ah şimdi hapı yutmuştum.

Ne yapacaktım ben şimdi ? O eve geri dönemezdim , kendi evimede gidemiyordum. Ah pardon kendi evim dedim elifle bizim ortak evimiz !!

Bir otobana çıkıp , taksi çevirip evime gidebilirdim fakat bu ısısız yerde taksi geçebileceğini hiç sanmıyorum.

Adımlarımı Ormanın sağ tarafına doğru ilerletip , çalılıkların arasından yürümeye başladım.

çalılıkları ayağımla ve elimle ittirerek Adımlarımı atmaya başladım.

Çalılıklar yüzünden saçım , başım hertarafım diken ve toz olmuştu. Ellerimle saçımdaki toz ve dikenleri temizliyerek tekrar yürümeye başladım.

Uzunmu kısamı hiç farketmediğim bi yolun ardından otobana çıkmıştım.

Otoban da aynı orman gibi ıssızdı.
Ayaklarım çok feci ağrıyordu. Topuklu bot giydiğim için ayaklarıma vurmuştu ve şuanda ayakta durmam bile mucize gibi birşey oluyordu.

Adımlarımı otobanın boş ve çok az yeri olan kaldırımına doğru ilerlettim.

Kaldırıma geldiğimde hiç vakit kaybetmeden oturdum. Oh be dünya varmış.

Yaklaşık 10-15 dakika oturduktan sonra ayağa kalkıp ilerlemeye başladım.

İleride belki durak falan vardır.

Hiç sanmıyorum. Diyen iç sesime göz devirerek adılarımı daha hızlı attım.

Kafam allak bullaktı. Hava iyice kararmaya başlamıştı azıcık daha kararsa resmen ay ışığında ancak görebilirdim yolu.
Ve bu ıssız yerin gündüzü böyleyse gecesini hiç tahmin bile etmek istemiyordum.

Hafif rüzgâr esince kollarımı bedenime sardım ve üşüyen bedenimi kolarımla sıvazladım.

Düşüncelerimi ayıran ses , arkamdan gelen araba sesi olmuştu . Hızla arkamı dönerek gelen arabaya baktım.

Kötülük Prensim Where stories live. Discover now