"heart hurts so good"

3.1K 391 158
                                    

kuroo

kaç dakika geçmişti bilmiyorum, kenma sadece önümde ağlıyordu ve tek kelime edememiştim. yatakta önüne dizlerimin üstüne çökmüştüm ve öylece yüzünü kapatıp ağlamasının durmasını bekliyordum. ayakları yatakten sarkarken tam önümdeydi ve bir çocuk gibi yüzünü kapatmıştı, ağladığını gördüğüm nadir zamanlardan biriydi.

içim o kadar parçalanmış, kalbim o kadar kırılmıştı ki bu görüntüsüne daha önce ona yaptığım 'ayrıldınız mı?' şakaları yüzünden kendimi her geçen saniye daha da kötü hissediyordum.

"ağlama artık..." iç çekerek ellerimi bacaklarına koyarak, onu susturmayı denedim. tıpkı yavru kedi gibi ellerim yüzünden ürktüğünde, burnunu çekti ve hala ellerinin arasında olan yüzünü iki yana salladı.

"neden bana anlatmadın? ne zaman... ne zaman oldu bu?" ellerini yüzünden çekmek için bileklerini kavrayarak yüzünü ortaya çıkardığımda, bana bakmak yerine gözlerini benden kaçırdı.

"dün gece." ayrılık lafından sonra ettiği tek kelimeyle sesinden ne kadar yorulduğunu anlamıştım. dün geceden beri bu haldeydi ve bana anlatmamıştı.

şu an onunla öpüştüğümüz aklımdan geçen son şey bile değildi, o yüzden neden anlatmadığını sorgularken kafama dank etmişti.

"bak, kenma... neden ya da nasıl oldu bilmiyorum fakat her ilişkide böyle şeyler olur." bu sözleri gerçekten söylüyor muydum? hem de aşık olduğum kişiye moral olsun diye?

"kendini böyle üzmektense belki de bir şekilde onunla konuş—" lafımı bitirmeme izin vermeden, bileklerini ellerimden kurtardı ve bir çocuk gibi kollarını boynuma dolarken donup kaldım.

boynuma dolanan kollarıyla yataktan inmiş ve benim gibi yere düşmüştü. dizlerime oturup, yüzünü boynuma gömdüğünde burnunu her zamankinden fazla çekmiş ve tekrar ağlamaya başlamıştı.

gözyaşlarını bu sefer görmek yerine boynumda hissediyordum ve o an, bunca yıldır ilk defa kalbimin acıdığını hissetmiştim.

beni sevmemesi, benim onu sevdiğimden haberi bile olmaması veya dahası kalbimi acıtmamışken bu durumda olması beni en hassas noktamdan vurmuştu.

kollarımı beline dolayıp, dönerek sırtımı yatağa doladım ve rahat etmesi için ayaklarımı uzattım. kucağımda artık daha rahat olduğundan emin olunca, bir elim hâlâ belindeyken diğer elimle saçlarını yavaşça okşadım.

normalde bile çok fazla konuşmazken şu an onu konuşturmaya çalışmak dünyanın en zor şeyi olabilirdi. o yüzden o hazır hissedene kadar susacaktım ben de.

ne kadar süre geçtiğinden emin olmadığım bir şekilde, öylece boynuma gömük bir şekilde durmasına izin verirken bir şekilde artık ağlamayı kesmişti ve boynumdaki kolları biraz daha gevşemişti. en sonunda yüzünü kaldırıp, yavaşça kucağımdan yataktaki oyun zımbırtısını almak için doğruldu ve aldıktan hemen sonra tekrar kucağıma oturdu.

başını göğsüme dayayarak, elindeki aleti açarak onunla uğraşmaya başladı. ara ara burnunu çekiyordu ama yine de kucağımda kıpırdamayıp oyununa devam etti.

bense sadece yüzümü saçlarına gömerek onun daha iyi hissetmesi için bulunduğumuz durumu bozmadım. asla şikayetçi değildim. saçlarının güzel kokusunu ve küçük bedeninin kucağımda olmasının rahatlığını başka nerede bulabilirdim ki zaten?

 saçlarının güzel kokusunu ve küçük bedeninin kucağımda olmasının rahatlığını başka nerede bulabilirdim ki zaten?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
lacuna | kurokenWhere stories live. Discover now