"bridges"

2.8K 330 222
                                    

kenma

birkaç saat önce, beni öpmesi için yalvardığım en yakın arkadaşımın kollarında olduğum gerçeğini değiştirebilecek bir şey var mıydı?

yoktu.

şu an kolları onunkine kıyasla oldukça küçük olan bedenime dolanmış bir şekilde, yüzüm göğsündeyken defalarca yaşadığım şeyi sorguladım. defalarca bunun doğruluğunu aradım, sırf arkasına sığınmak için.

doğru muydu, bilmiyordum.

tek bildiğim, şu an duyduğum kalp atışlarının kulağıma ne kadar güzel geldiğiydi.

"kuroo." mırıldanırken, karanlık odamın içinde yüzümü ona kaldırmıyor olsam da bana baktığını biliyordum.

"efendim?" mırıldanırken parmakları belimde geziniyordu. dokunuşları ile mentalitemin sarsılmasına engel olamıyorken yutkundum.

"ne olduğunu sormayacak mısın?" sorduğum soruyla hafifçe başımı kaldırdım ve karanlık odada zar zor seçebildiğim yüzüne bakarken ellerimi saçlarında dolaştırmayı kestim.

fakat beklediğimin aksine, bana cevap vermek yerine dudaklarımızı birleştirdiğinde öylece kaldım.

beni ilk öptüğünde, ondan sadece nefret etmiştim.

beni ikinci kez öptüğünde, sadece kendimden nefret etmiştim.

ve şu an üçüncü öpücüğümüzde, kimden nefret etmeliydim?

yavaşça öptüğü dudaklarımı yavaşça hareket ettirerek ben de onu öptüğümde kapattığım gözlerimin ardından hala yüzünü görebiliyor gibiydim. kusursuz yüzü öylece dibimdeydi, ve kusursuzca beni öpüyordu.

dudaklarımız fazla uyumlu bir şekilde birbirini öperken, birkaç saniyeden sonra ardından ondan ayrıldım.

"sormamı ister misin?" kulaklarımda yankı yapan sesiyle öylece durdum.

gerçekten ona olanları anlatmalı mıydım?

asıl soru, ona ne anlatacaktım?

beni öptüğü lanet günden sonra zihnimi ele geçirdiğini, ondan başkasını düşünemiyor olduğumu ve bu yüzden shoyo'dan asıl ayrılanın ben olduğum gerçeğini anlatmalı mıydım?

evet, o günden sonra onu düşünmekten başka bir şey yapamıyor hale gelmiştim. o günden sonra... tek istediğim onunla tekrar öpüşebilmekti. ama beni arayıp sormadığı için, bundan pişman olduğunu düşünerek kendimi cehennemin içine attığım günler geçirmiştim.

shoyo'dan ayrılarak ne kadar doğru yapmıştım, bilmiyordum. ama aklımdan onu atamıyorken... başkasıyla olamazdım, değil mi?

"gerek yok." tekrar başımı göğsüne gömerek derin bir nefes aldım ve saçlarımı okşamasına izin verirken kolları arasında daha da küçüldüğümü hissettim.

shoyo'ya aşık olduğumu düşünüyordum. ta ki kuroo beni öpene kadar.

shoyo ile ilişkimizde tek yaptığımız oyun oynamak ve zaman geçirmekti, ama kuroo beni öyle bir duruma sürüklemişti ki resmen göğüs kafesim bile çığlık çığlığa kuroo'nun yanında olmak istediğini haykırıyordu.

o gün saatlerce ağlamamın shoyo için olduğuna inanmıştı. oysa beni öptükten sonra, 3-4 gün mesaj bile atmadığı için o halde olduğumdan bi' haberdi.

"onu neden affetmedin?" dakikalarca devam eden sessizliği bozduğunda tek istediğim suratına yumruğumu geçirmekti.

"çünkü beni terk etti..." mırıldanırken yutkundum.

ona her şeyi anlatmak istesem de, beni öptükten sonra ortadan kaybolduğu için ne istediğini bilmiyordum. beni tekrar öpmüş olabilirdi ama beni öpmesi için ona yalvaran kişi bendim.

hiçbir şekilde kesin sonuca varamıyordum. şayet benim gibi hissetmiyorsa, bunu kaldırabileceğimden şüpheliydim.

"kenma..." adımı fısıldadığında, yüzümü onunkine tekrar kaldırdım. keskin yüz hatlarını incelerken, adımı söylediğini dahi unutmuş gibiydim.

"bana sadece... onu unutmak için olmadığını söyle." dudaklarından çıkan kelimelerle düşündüğü şey karşısında öylece gözlerine baktım.

gerçekten böyle mi düşünüyordu?

"böyle mi düşünüyorsun?" zihnimden geçen şey dudaklarımdan döküldüğünde, boş olan bakışlarında anlam aramaya çalıştım.

aptal herif...

"sadece onu unutturmak için burada olmadığımı bilmem gerek."

hem de dünyanın en büyük aptalı...

"hayır." mırıldanırken ağlayacakmış gibi hissediyordum, böyle düşünmesini kendime yediremiyordum.

"böyle hissettiriyorsam gidebilirsin..." gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeden birkaç saniye önce konuşabildikten hemen sonra devam ettim. "ama gitmeni istemiyorum."

gitmekte özürdü, ama bedenim ve kalnim bir saniye bile olsun ondan ayrılmak istemiyordu.

bu yaşımıza kadar yapışık ikiz gibi gezsek bile, son zamanlarda hissettiğim şey çok farklıydı. tek istediğim yanımda olması ve her saniye varlığını hissetmekti.

fakat her şeyi ona anlatırsam yanımdan tamamen gitmesinden korkuyordum.

ve gitmesini hiç istemiyordum.

lacuna | kurokenNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ