"how to save a life"

2.8K 350 183
                                    

kuroo

"hey kozume." kaç saattir burada bu şekilde oturduğumuzu bilmeden, en sonunda dudaklarımı birkaç saniyeliğine araladığımda saçlarını okşamayı bırakmıştım.

"hm?" mırıldandığında ağlamayı uzun süre önce kestiğini biliyordum. ama konuşmak için hazır olmasını bekleyerek sadece kucağımda oyun oynamasına izin vermiştim.

tüm bunlar olurken güneş çoktan batmıştı ve siyah, gökyüzünde büyük bir hakimiyet kurmuştu.

"artık konuşalım mı?"

"oyun oynuyorum." homurdanarak yüzünü daha çok göğsüme gömdü ve bu hareketi ile gülerek kollarımı belinden çekip elindeki zımbırtısını almak için kullandım.

"kuroo, ne yapıyorsun..." elinden aldığım zımbırtısını yatağa attığımda en sonunda bana bakması için elimle kafasını göğsümden çektim ve yüzüne baktım.

beni öldürecekmiş gibi baktığı için gülümsedim ve saçlarını yüzünden çektikten sonra burnuna doğru üfledim. sinirle burnunu kırıştırdığında kahkahama engel olamamıştım. yavru kedilere benzemesi beni deli ediyordu. o kadar tatlıydı ki...

"ben... yani biz... ayrıldık... çünkü..." iç çekerek yavaşça kucağımdan kalktı ve yanıma oturdu. o an bacaklarımın uyuştuğunu hissettiğimde çaktırmadan yanıma oturmasını izleyerek bacaklarımı kendime doğru çektim.

"shoyo dedi ki..." duraksadı ve kendine doğru çektiği bacaklarına kollarını doladı ardından dizlerine de yanağını yaslayarak yüzünü cama doğru çevirdi. yüzünü artık göremiyordum çünkü cama doğru bakıyordu ve sadece saçlarını görebilsem de ona bakmayı sürdürdüm.

"sanırım başkasından hoşlanıyormuş." cümlesini bitirince kocaman yutkundu. "ve sanırım o kişi oyundan değilmiş. anlarsın ya... gerçek hayattan."

söylediği şeyle sinirle gözlerimi yumarak kafamı geriye, yatağa doğru yasladım.

ona anlatmaya çalıştığım da buydu. eğer yanında olup onu daha iyi hissettiren biri olursa bunu sırf oyun oynarken bulduğu biriyle kıyaslayamazdı bile.

o bana kızsa da, bahsettiği 'erkek arkadaşı' bunun farkında olmalıydı. yine de kenma'yı üzdüğü için sinirlenmiştim.

"bebeğm bak... yanlış gelebilir ya da kalbini daha çok kırabilir ama eğer yanında gerçekten sevdiğin biri olursa bunun hissettirdiği şeyi başka yolla bulamaz—."

"kuroo." mırıldanarak bana daha çok yaklaştı ve kolumun altına girmek için kafasını yavaşça koluma sürttüğünde bu hareketiyle hemen kolumu kaldırmıştım ve onu kolumun altına alarak kafasını omzuma dayamasını sağlamıştım.

"başkasından hoşlandığına inanamıyorum." söylediği şey üzerine iç çekerek saçına bir öpücük kondurdum.

"kafanı dağıtmak ister misin?" sesimi biraz daha enerjik çıkmaya zorlarken o benim aksime enerjisi tükenmiş bir şekilde başını iki yana salladı.

"sadece kalıp oyun oynayacağım."

buna itiraz edemezdim çünkü kendini bu şekilde daha iyi hissettireceğinden emindim.

bir süre daha onunla o şekilde oturduktan sonra, onu yatağına çıkarıp oyun oynamasına izin verdim. karanlık odada artık sadece yüzüne ekrandan çarpan ışık vardı.

artık gideceğimi anladığında, bakışlarını kısa bir süreliğine bana çevirmişti ve bundan faydalanarak, üzerine eğildim ve alnına küçük bir öpücük kondurdum.

camdan çıkıp onu odada yalnız bırakırken tek istediğim daha iyi hissetmesiydi.

ben kalbim kırık bir şekilde yaşayabilir, ömrüm boyunca beni sevmemesine katlanabilirdim. 19 yaşıma kadar da katlanmıştım. ama onu böyle görmeye katlanamazdım.

lacuna | kurokenWhere stories live. Discover now