Göbeğimde uyuyan bir kediyle uyanmayalı uzun zaman oluyordu.
Ve dün gece onunla seviştiğimizi varsayarsam fazlasıyla sorunlu biri olduğumu düşünmeden edemiyordum.
Gözlerim, dudaklarıma yerleşen gülümsemeye tezat oluşturacak şekilde dolarken terden nemlenmiş saçlarımı karıştırdım ve Suga'yı uyandırmamaya özen göstererek kucaklayıp, düne kadar ikimize zor yeten yatağıma bıraktım.
Ayaklarımı sürüyerek banyoya gittim ve aynada kendimi izledim bir süre.
Üzülüp üzülmemem gerektiğini kestiremiyordum.
Belirsiz hissediyordum çünkü artık belirsizliklerimi dolduran kedi kılıklı bir ucubeye sahip değildim.
Bu kadar kısa zamanda ona nasıl bağlandığımı derince sorgularken bacaklarımda hissettiğim tüylü bedenle afallamış ve bakışlarımı aşağı indirmiştim.
Küçük sevgilim günaydın dercesine etrafımda dolanıyor ve gözlerime bakarak mırıldıyordu.
Havaya kısık bir kıkırtı bıraktım ve eğilip eski haline göre daha tombul olan kediciği kucağıma aldım.
Patilerini yüzüme sürterken kuyruğuyla kolumu gıdıklıyor ve sevmem için göbüşünü açıyordu.
Artık ihtiyacım olmayacağını düşünerek hata ettiğim mor mama kabını kaptım ve neredeyse dibine gelmiş bol balıklı ıslak mamayı boşalttım güzel bir kahvaltı yapması için.
O, mutluluk içeren sesler eşliğinde mamasını mideye indirirken ben kendime bir bardak kahve doldurmakla yetinmiştim.
Yoongi, gitmişti.
Yinede ona sahip olduğum için mutluydum işte.
Üstümde bıraktığı o yoğun hissi atamıyordum bir türlü.
